Türkiye Büyük Millet Meclisi önceki Başkanvekillerinden ve CHP önceki Sivas Milletvekili, Hukuk Doktoru Mustafa Kemal PALAOĞLU’ndan aldığım iletiyi örnek bir yaşam niteliği yansıttığı için değerli okurlarımızla paylaşıyorum:
“...1952 yılı ilkbaharının Ankara’sı, Cebeci. Ben, Siyasal Bilgiler Fakültesi Talebe Cemiyeti’nin Başkanıyım. Derneğimizin kongresinde “Bizi ümmetten millete yücelten sevgili ATATÜRK!” feryad eden sesim belki hâlâ Cebeci ufuklarında. Bulvara taşan insan selinin arasından çok güzel giyimli, kumral, hafif şehlâ bakışlı bir gencin bana yaklaştığını ve “Sivas Lisesi’nden size selâmlar getirdim” dediğini hatırlıyorum ve “Ne güzel bakıyorsun” dediğimi de. O sendin ve zamana ve hayata bakışın hiç değişmedi. Bu tanışmaktan fazla bir şeydi: Çünkü TANIMAK ANLAMAKTIR. Böyle geçen bir 65 yıl.
Sonra Türkiye Millî Talebe Federasyonu yılları. O çatı altında bir Kıbrıs Komitemiz vardı. Kıbrıs Türklerinin bağımsızlığı için çalışırdık. Kıbrıs’tan Dr. Fazıl KÜÇÜK, Faiz KAYMAK, genç Rauf DENKTAŞ gelirdi. Yıllar sonra “Egemenlikten vazgeçmeyiz” diyerek hayata veda eden DENKTAŞ. Sözü “Ya istiklâl, ya ölüm”ün Kıbrısçası idi. Ve Türkiye arapça ezana dönerken Kıbrıs minarelerinden yıllarca Türkçe ezan okutan Kıbrıs Müftüsü DÂN Efendi. Bilirsin, hep söylerim “Gecelerde sular derin görünür ama gecelerde” Bu günleri, Kemalist bir kurucu irade ile, DEVRİM’le arayacağız. Bir buluşmamızda Dr. Fazıl KÜÇÜK Kıbrıs şivesiyle şunları söylemişti “Gençler, biz istiklal şerbeti içtik, orada dik dururuk. Yeter ki burada Türkiye, başkalarının arşını ile kumaş alıp satmasın!”
İnkılâp Gençliği ve Devrim Gençliği dergilerimiz. Dışkapı’da o büyük ve güzel ATATÜRK anıtı. Onda da büyük katkın ve emeğin var. Sonra şiir kitapların. Ve devrimci bir hukuk yolculuğu. Anayasa Mahkemesi’nde Başkanlığın, yürürlüğün durdurulması ve tam bağımsızlıkla ilgili kararlar. Öncesi yükseköğretimde sıkmabaşın yasaklanması kararına katkın. Bugün, cumhuriyet yıkıcılığı noktasına gelmiş/getirilmiş bir karşıdevrim ve referandumlar tuzağında bir TÜRKİYE. Atatürk’ün 11 Nisan 1934 gecesi İzmir salonlarında dalgalanan sesi “Referandumla ve plebisitle inkılâp olmaz, inkılâp yıkıcılığı olur” (emekli general merhum Baki Vandemir’in anıları).
Türkiye 2019’da iki sandıklı bir seçime, daha açık ifadeyle plebisite götürülecekmiş: Tam bağımsız / tam bağımsızlıkçı, gerçek hâkimiyet-i milliyeci, antiemperyalist, aydınlatmacı, lâik ATATÜRK CUMHURİYETİ mi, yoksa öteki mi? Missiouri demokrasiciliğinin yorgun siyaset dünyası aday entrikaları içinde. Unutmayalım: 2019, 1919’un yüzüncü yılı. l919’da “HAYIR!” dedik. 16 Nisan 2017 Hayır Cephesi’nin 2019 için, 2014’de yaptığı gibi gene bir “Ehven-i şer” tuzağına düşmesinden korkarım.
Hatırlıyorum, Rasattepe’de Anıtkabir inşaatı devam ederken hemen her sabah sen ve sevgili Ömer ÜNSAL, Bozkurt BENDERLİOĞLU ile Yavuz KADIOĞLU oraya gider, inşaatı izlerdiniz.2019 sabahında orada ol! Öyle bir sabah ki ATATÜRK aydınlığında hepimiz orada olacak ve kucaklaşacağız.”

ANLAM

Övünmek ve öğüt vermek değil, örnek olmak önemli ve anlamlıdır. Uzun yıllar yöneticilik (kaymakamlık) da yapmış olan, öğrenci liderliğinde dergiler, toplantılar, konuşmalarla, en güzel Atatürk şiirleri okumakla ün yapmış sayıp PALAOĞLU’nun gözetilmesinde yarar bulduğum özet anı, eleştiri, uyarı ve önerileri gençlerimize ışık tutacak niteliktedir.
Atatürk güneşinin Samsun’da doğuşunun 98.yılını kıvançla kutladığımız günlerde tanınmış bir Atatürkçü’nün iletisine yer vermeyi görev saydım. Yaşamı anlamlı kılmak, yaptıklarından onur duyacak durumlar içinde olmaktır. Gelecek günlerin karanlık olmamasını istiyorsak lâik cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine dört elle sarılmak, Atatürk emanetini koruma ve savunma görevimizi insanlık ve yurttaşlık borcu bilerek özveriyle yerine getirmek zorundayız.