Ulusal varlığın özünü oluşturan duygu, düşünce ve amaç birliğini yaşama geçiren güç tümlük (bütünlük)tür. ATATÜRK’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir” sözü kucaklayıcı, sıcak, gerçekçi bir yaşam yaklaşımıdır. Soy ve inanç ayrımı başta olmak üzere hiçbir ayrım gözetmeden aynı ülkede yaşayan insanları birbiriyle her yönden eşit sayan ve bu anlayışı yaşama geçiren tutumu anlatan bir ilkedir. Ulusal değerlerimizi özetleyerek simgeleyen Atatürkçülüğü savunmamızın nedenlerinden biri de hepimizi içtenlikle birleştiren tanımın özenle korunup güçlenmeye katkısıdır. Atatürkçülük (Kemalizm) Türk Ulusu’nun çağdaşlaşma ve sonsuza değin bağımsız yaşama izlencesidir.
Son yıllarda kendilerini inanç bağımlılığının ve sömürüsünün ağından kurtaramayan gericilerin bağnazlık saldırılarıyla yıpratmaya ve yıkmaya çalıştıkları Atatürk ilkeleri arasında ulusal tümlüğümüzü öne aldıkları izlenmektedir. Kendi küflü ve paslı kafalarındaki amaçlarına uygun düzeni gerçekleştirme hayalleriyle ulusal varlıklarımıza, kurumlarımıza, değerlerimize yönelttikleri karalama ve suçlamalar medyanın çirkin kesiminin uyduluğu ve uşaklığıyla sürmektedir.
Bilinçsiz kalkışmalarının en kötülerinden biri ayrıştırma sapkınlıkları (hainlikleri)dır. Soy ve inanç ayrımlarına sarılmışlar, üstelik bunları yoğun ve ağır bir partizanlıkla sarmalamışlardır. Kendi ülkesine çok büyük bir kötülük olan bu sarsaklığın zararları, her gün kavgalarla, yandaşlık ve karşıtlık olaylarıyla yaşanmaktadır.

ETİKETLER

Önceleri “İnanan-inanmayan, lâik olan-lâik olmayan, müslüman-hristiyan, dinli-dinsiz, Türk-Kürt” gibi ayrımlar giderek “Biz-siz” biçimine dönüşmüş, koyu partizanlıkla toplumsal bölünmelere neden olmuştur. İktidar-muhalefet ayrımı, siyasal alanın keskin çizgisini göstermekle kalmamış, devlet hizmetlerinde ölçü olarak ele alınmış, atamalardan yatırımlara kadar uzanan yandaşlıkla karşıtlıklar kışkırtılmıştır. Üniversiteler ve özerk kuruluşlar iktidar birimleri durumuna getirilecek kadar ileri gidilmiş, partizanlığın gölgesi düşmeyen yer kalmamıştır.
Bağımsızlığa, özgürlüğe, özerkliğe, yansızlığa katlanamayan iktidar, muhalefete oy veren yurttaşları incitecek salvolarıyla yakışıksız ve yersiz eleştirileri sıralamaktan çekinmemiştir. Siyasetin uygar bir yönetim yarışı alanı, devletin hepimizin en seçkin yapısı, cumhuriyetimizin en değerli hazinemiz olduğu unutulmakta, çıkar -bir tutku olarak- sürdürülmektedir. Yurttaşları seçimler, oy ve parti ayrılıkları nedeniyle, inanç bağlarını kullanarak kutuplaştırmak ülkeye verilecek en büyük zarardır.
Yalnızca zaman, gıda, güç, sağlık, çevre, doğa yitimi değil ilke ve değer yitimi de ulusal bedenimizi kemirmektedir. Hava kirliliğinden, azalan sulara, ısınan dünyaya, aç kalanlara, hasta çocuklara eğilmek, kullanma yanlışlık ve kötülüklerini azaltmak insanlığa hizmettir. Parasal ölçüsü çok büyük yitikler varlığımızdan verdiğimiz ödünlerdir.

DÜŞÜNELİM

Doğaya özen, insanlığa saygının kaynağıdır. Ekonomik, çevresel, toplumsal yitikler bizi çok düşündürmeli, gerçekçi önlemeler gündeme getirtilmelidir. Siyasal sorunlar, siyasetçilerin yeterlik ve nitelikleri değişmedikçe çözümlenemez. Seçimlerde yaraşır olma, yeterlik (liyakat) aranmadıkça sonuçlarının burukluğundan kurtulmak olanaksızdır. Ekmek, su, gıda tüketimindeki bozukluklardan siyasal düzeye değin her şeyi düşünmek hepimizin insanlığa karşı görevidir. Bu konular birliktelikle başarılır. Ayrıştırma siyasal hastalıkların en tehlikelisi, ulusal yapının amansız zararlısı (mikrobu) dur.