Türkiye’miz şimdiye kadar yaşamadığı olumsuzlukları son 15 yılda yaşadı. Ülkenin her durumundan sorumlu olan siyasal iktidarın kendini üstte tutup, karşıtlarını suçlama alışkanlığı olayları körükledi. İnanç sömürüsüne dayanarak atılan adımların yarattığı ayrıştırma, gerici ve tutucuların iktidara güvenerek sürdürdüğü şımarıklık ve saldırganlık, onulması güç yaralar açtı. Muhalefeti düşmanlık sayan anlayış sakatlığı, iktidar olanaklarından ve siyasal gücünden yararlanarak sorumsuzluğa dönüştü.
Güvensizlik giderek yayılıyor. En kötüsü de yargıyı kapsaması. Bir de başkanlık gelirse, gerisi Allah’a emanet.. Hukuk rafa kalktı. Hesabı verilmeyen 17/25 Aralık 2013 olaylarından sonra terörün büyük kentlerdeki yıkımı yaraları derinleştirdi. Sorunların çözümünü bir yana bırakan iktidar kendini başkanlık sistemine adadı. Demokrasi, nitelikleriyle birlikte sözde kalacak, denetimi de sözde bir sistem ülkeyi yeni sorunların kucağına atacaktır. İktidarın MHP desteğiyle gerçekleşmesine çabaladığı metin siyasal hırs, siyasal inat bileşkesidir. İçilen andlara bağlı kalınmayarak Anayasa dışına çıkmaya çekinmeyenlerin yarın neler yapacağını kestirmek olanaksızdır. Bu arada Bay RTE 33. muhtarlar toplantısından sonra kaymakamlar toplantısını yineledi. Yakında yargıç ve savcılarla, askerlerle de toplantı düzenlerse şaşılmasın. “Gıda ve kömür dağıtımı” buyruğu da oy için her şeyi yapacaklarını-yaptıracaklarını göstermektedir.
Kendileri hesap vermekten, istifa ederek örnek olmaktan, anlamlı davranış sergileyerek yöneticileri özendirmekten kaçınanlar, eleştiriye katlanamamakta, karşı görüşteki herkesi suçlayıp gözaltılar, tutuklamalar, cezaevleriyle sindirmeye çalışmaktadır. Gazeteciler tutuklanmakta, uzun süre yazılmayan iddianameler yüzünden karanlıkta çile çekmektedirler.
Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarları, son olarak Ahmet ŞIK, daha önce Türk Solu gazetesinin başyazarı ve Ulusal Parti Genel Başkanı Gökçe FIRAT aylardır yargıç önüne çıkmayı bekliyor. İktidar yandaşı, kuklası, uydusu medyadaki sırıtkanlarla çığırtkanlar, nefret yaygaracıları günlerini gün ediyor. Bugün bunlar oluyorsa başkanlık sisteminde neler olmaz? İnsan düşünmek bile istemiyor. Şehitlerin hesabını kimler verecek?

BIKKINLIK

“Ülke her yönden iyiye gidiyor. İkinci İstiklâl Savaşı..” gibi nutuklar artık bıkkınlık veriyor. Yoğun koruma önlemleriyle cafcaflı yaşam sürdürenler, yüzbinlerce dolar yığınağı olanlar, siyasal sorumluluğu siyasal pişkinlik durumuna getirdiler. Herkesten çok Fetöcülerle birlikte olup içlerindeki ve aralarındakileri saklı tutarak tüm karşıtlarını Fetöcülükle suçlamayı yeğleyenler elbet bir gün hesap verecekler. “Pensilvanya hasreti bitsin” diyenler kimlerdi?
Biçimsel değil, gerçek demokrasi olsaydı, demokrasi kültürü ve terbiyesi olsaydı bunca olaydan sonra yönetim kesiminde istifalarla uygarlık gerekleri yerine getirilirdi. Dürüst ve gerçekçi hiç kimse yadsıyamaz ki doğrudan olmasa bile söylemleriyle, tutum ve davranışlarıyla dinci terörü yüreklendirip güvendiren siyasal iktidardır. İktidarla Fetöcüler birbirine sarılmasa nasıl devlette bu kadar Fetöcü olamazdıysa, Diyanet İşleri’ne kadar uzanan kışkırtıcı söylemler ve açıklamalarla bu kadar dinci terör gerçekleşmezdi. Siyasal palavralarla gerçekler karartılamaz.
En büyük kaygımız, adaletin gölgelenmesi, gözardı edilmesidir. Adalet güneşinin olmadığı yerde karanlık ve kötülük egemen olur. Barış, esenlik, mutluluk, başarı ve güven, adaletin ışığıdır. Erdemin bayrağı adalettir. 9 Ocak’ta TBMM önünde polislerin milletvekillerine ve avukatlara karşı sert tutumu asla uygun karşılanamaz. Valiliğin etkinlikleri yasaklama kararı da “sımsıkı yönetim” sayılacak gereksiz olmasa da aşırı bir önlem. Demokrasiye şimdiden vedâ belirtileri gelmeye başladı. Cenaze törenlerinde “Tekbir!.. Şehitler ölmez, vatan bölünmez!.” demekle bir sonuç alınmıyor. Şehitler geliyor, bir şey yapılamıyor. Özen gösterilmez, ayrıştırmadan uzak durulmazsa şehitler sürekli gelir, vatan da bölünebilir. Laikliği savunanları “Laiklik bölünmektir” diyerek suçlayan bağnazlar karanlık çığırtkanlarıdır. Herkesin uyanık, özverili ve çalışkan olması gerekir. İçtenliksiz, yapay, göstermelik, gösteri nitelikli nutuklarla sorunlar çözümlenmez. Yurtseverlik olmazsa aydınlık olmaz. Partizanlıktan, bencillikten, değişik sömürülerden vazgeçilmezse siyasal ustalık ve düzenbazlık yıkıma götürür.