Hukuksuzluklar, usulsüzlükler, aykırılıklarla geçen halkoylaması iktidarın karnesine olumsuzluklar dizisi ve yapısı olarak yazılacaktır. Demokrasi tarihimize yeni bir kara sayfa eklenmiştir. Halkoylamasının doğasına aykırı konunun yanında yüzde yarım bir farkla kazanmış sayılma, nitelikli çoğunluk aramama durumları temelde geçerliği tartışmalı kılarken süreçte yaşanan olumsuzluklarla alınan, haklı yakınmalara neden olan çok az farklı sonuçla iktidarın övünmesi, gerçekte üzüntüsünü giderme ve avutma çabasından başka bir şey değildir. Sonuç, iktidarın zaferi olmadığı gibi yenilgisi sayılacak bir ders niteliğindedir.
“Evet” kazanmak için siyasal rüşvetler, devlet olanakları, inanç sömürüsü, yardım, bağış, teşvik, destek, indirim, taksitle ödeme, erteleme, af, değişik parasal açılımlar, atama-görevlendirme, yönetici ve imam yandaşlığı, her yol ve her yöntem kullanıldı. Özellikle seçim işlemlerinde Yüksek Seçim Kurulu’nun 298 no.lu yasaya (mad. 1,98/4) aykırı kararıyla AKP-MHP ortaklığına açık yan çıkıldı. Oylamanın geçerliği, iktidar kesiminin demokrasiye ihaneti, Yüksek Seçim Kurulu’nun da iyi sınav vermemesiyle tartışılmaya başlandı. Yargıdaki bozulmanın neden olduğu vicdan sızlatan durumun değişikliğin kabulü ve uyum yasalarıyla daha kötü düzeye geleceği olasılığı ağır basmaktadır.
Toplumsal barışı, ulusal dayanışmayı anlamadıkları anlaşılan çığırtkan yandaşların gösteri şımarıklıklarıyla RTE’ın “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözü yeni kışkırtmaların, ayrıştırmanın, bildiğini okuma aymazlığının olumsuz belirtileri biçiminde değerlendirilmektedir. “Ben yaptım oldu” baskıcılığının yarınlara yansıyacak yönlendirmeleri, uygulama sakatlıkları, yaşamı daha çok karartacak belirtileri vermeye başlamıştır. Olağanüstü Hal’in uzatılması kararı bunlardan biridir. Daha önce kanun hükmünde kararname ile Yüksek Seçim Kurulu’nun anayasal konumuna ve yetkisine el atılmış, yayınlar konusunda iktidar borazanlarına yol açılmıştı. Halkoylaması, hiçbir sistemle bağdaşmayan biçimde yapıldı. AGİT’in uyarıları ve eleştirileri demokratik hukuk devleti niteliğinin aldığı yaraları kanıtlamaktadır. “Bilenle bilmeyen bir olmaz” sözü anımsanmalıdır. Hukuka ve adalete güvensizliğe neden olmak, kınamalara açık çok büyük kusurlardır. Böyle bir halkoylaması geçerli sayılamaz.

GÜÇLÜK

“Hayır” diyen yurttaşları Fethullahçılıkla suçlayan kendini bilmezler türedi. “Evet” diyenlerin çoğu değişiklik metnini okumadığı, okuyanların büyük bölümü de anlamadığı gibi değişiklik önerisini TBMM’ne sunanların boş kâğıda imza attıkları da bilinmektedir. Genel seçimler gibi propogandayı yeğleyen iktidar kesimi, önceki karşılıklı sert sözlerini yadsıyıp kol kola giren RTE -Bahçeli ikilisi, değişiklikten sonra kişisel saldırılarla yurttaşların oylarını toplamaya çalışmışlardır. Sonuç, açık bir bölünmeyi ortaya koymuştur. Gerçekleri yadsımakla bir yere varılmaz. Güçlük, bu ayrışmayı gidermektedir. Yurttaşlarla alay eder gibi sözde kalan “cumhurbaşkanının tarafsızlığı” ağır taraflılıkla neler getirecek izlenecektir. Gerçekte, RTE baştan beri seçim suçu işlemektedir. Andına, konumuna aykırılığı açık propoganda yapmış, karşıtlarına da yakışmayan biçimde sözlü saldırılarda bulunmaktan çekinmemiştir. RTE’ın yıllar önce demokrasiyi benzettiği tramvay son durağına gelmeden yoldan çıkmıştır.
“Anadolu ihtilâli, yeni Türkiye, Türkler devletini kuruyor” türü sakıncalı sözlerle tartışmalı sonucu değerlendirenler Mustafa Kemal’in gerçekleştirdiği asıl Anadolu İhtilâli’ni bilmiyor, anlamıyor, “Evet”in çoğunlukta olduğu yerleri amaçlayarak bu sözü edenler aydınların çoğunlukta olduğu büyük kentleri dışarda tutarak bölücülük yapıyorlar. Büyük kentler demokrasi bekçiliğini sözde bırakmamış, oylarıyla, istençleriyle kanıtlamışlardır. Yurttaşlarını güdülecek insan sayanların insanlığından kuşku duyulur. Buyrukta yaşayanların da kuyruktan ayrımı yoktur. Kişisel egemenliğe katlananlar, diktaya basamak olanlardır.

UNUTULMADI

Siyasal ahlâk, dürüstlük, Fethullah ilişkileri, 17/25 Aralık 2013 olayları, kumpaslar, 15 Temmuz tartışması, Suriye olayları, Silâhlı Kuvvetler’le yargının, üniversitelerin düştüğü durum, işsizlik, yaşam güçlüğü, hukuksuzluk unutturulmaya çalışıldı ama unutulmadı. Bir yanda gerçek dindar olmayan köktendinci, lâik Atatürk cumhuriyeti karşıtlarıyla gerçek milliyetçi olmayan ırkçı ve turancı tutucular; bir yanda laik, demokrat, sosyal hukuk devletinden yana, inanca saygılı, Atatürk milliyetçisi, özgürlükçü çağdaş cumhuriyetçiler. İbre, aydınlıktan, Atatürk’ten yana... 2023’te 100. yıl güneşi her tür karanlığı geçersiz kılacaktır.