İnanç ve tapınma bağlamında sömürülerin sakıncalarına değinip içtenlikli, gerçek dinsel yaklaşım ve görevler konularında ilgi çeken anlatımlarıyla aranan Güner AKCA’nın 7.8.2017 günü birinci bolümü yayımlanan yazısının ikinci ve son bölümüne bugün yer veriyoruz:
“Bu cümleden olarak yüce Allah’ın gönderdiği Kur’an’ında biz kullarına dünyada nasıl yaşamamızı emrediyor, bir de o yönü ile yani Kur’an’i yönü ile inceleyelim;

Allah’ımız biz insanları ve bütün diğer canlıları bir düzen ve bir hukuk içerisinde yaşamamız gerektiğini yüce Kur’an’da net bir şekilde târif etmektedir. Öncelikle Haşr sûresi 21. ayette Kur’an’dan başka din öğreten bir kaynak olmadığını kesin bir hükme bağlamıştır.
Haşr/21; “Eğer Biz, bu Kur’an’ı bir dağa/çok iri cüsseli bir yükümlü varlığa indirseydik, Allah’a olan saygıyla, sevgiyle ve bilgiyle ürpertiden onu samimiyetle saygı duyar, baş eğer ve parça parça olmuş görürdün. Ve biz, bu örnekleri iyiden iyiye düşünürler diye insanlara veriyoruz.”
Şeklinde emretmektedir. Saygıdeğer okuyucularım, burada anlaşılmayacak bir şey var mı? Her şey net değil mi? Yüce Allah bizzat kendisi, ben bu Kur’an’ı koca bir dağa indirseydim, ürpertiden ve korkudan parça parça olurdu derken, neyi kastettiği anlaşılmamakta mıdır?
Yine Yüce Rabbimiz Haşr sûresi 21’deki bu emrinden başka, Tekvir/1-14 ayetlerde de;
“Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar bulandığında, dağlar yürütüldüğünde, çıkarlar ve en iyi gelir kaynakları işe yaramaz olduklarında, canlılar yaratılış özelliklerini yitirdiklerinde, denizler kaynatıldığında, insanlar inanç ve amellerine göre gruplandığında, inim inim inletilenlere ‘Hangi günahtan dolayı öldürüldüğü, hayatı mahvedildiği’ sorulduğunda, amel defterleri açılıp yayınlandığında, gök sıyrılıp açıldığında, cehennem kızıştırıldığında ve cennet yaklaştırıldığında herkes ne hazırlandığını anlar.”
Emrolunmaktadır.

Muhterem okuyucularım ayrıca bu bilgilere ilâveten Kur’an’da; Şuara/13-14, Rum/32, Al-i imran/103-105, En’am/153-159 ve Tevbe/107 ayetlerde tarikat, cemaat ve mezheb resmen şirk ve büyük günah olarak emredilmektedir. Yine ayrıca onlarca âyetlerde de onlara “Allah’ın astları” diye isimlendirilerek onların sonları ne acıdır ne kötüdür gibi ifadeler bulunmaktadır.
Yine ayrıca yüce Kur’an’ın sûreler, Allah’tan 1, 2, 3, 4, 5……. 114 gibi gelmiş iken bu sıra 5, 87, 89, 92, 112, 55, 39, 88, 113, 51, 52, 49, 96, 72, 54….. 21 olarak değiştirilmiş, böylece yüce Kur’an anlaşılması çok zor bir hale gelmiştir. Nitekim 14 asırdır iki din uzmanı dahi aynı konuda bu sebeple mutabık kalamamaktadırlar. Bir de buna “Fakir fukara kimsesiz yetim ve miskine yardım, destek, eğitim kurumları açılması, yaşatılması ve vergi vermek” gibi manalara gelen “Salat”a da Namaz denilmekle Kur’an’ın çok kolay olan anlaşılması, neredeyse hiç anlaşılmaz hale getirilmiştir.
Meselâ Kur’an’da ilk beş sureyi bilmeden Allah’ın Hz. Muhammed’e neden ve nasıl görev verdiğinin faziletini anlayamazsınız, yine mesela en az 5 bin sure okumadan Bakara ve Al-i imran surelerini anlayamazsınız, münhasıran Kur’an’ı anlayamazsınız, oysaki şu anda Fatiha’dan hemen sonra Bakara ve Al-i İmran sureleri gibi uzun ve zor sureler resmi Kur’an’ın hemen başına konulmuş, Kur’an’ın Allah tarafından indirildiği sırası, tertil ve düzeni bozulmuştur. İşte bu sebeple yüce Kur’an’ı kaç kere okursan oku anlaşılamamaktadır. En basit bir düşünce ile siz Allah’tan iyi mi bileceksiniz ki, Kur’an’da surelerin sırasını değiştirirsiniz? İşte bu nedenle mutlaka iniş sırasına göre dizayn edilmiş Kur’an okunmalıdır. Eğer Kur’an’ı Fatiha’dan başlayan resmi Kur’an ile kırk kere de okusanız tam anlamanız mümkün değildir. (“Sıratı Müstakim” kitabımda genişçe izah edilmiştir.)

Buraya kadar Kur’an’ı Yüce Allah’ın gönderdiğini, dolayısıyla dinin de Allah’ın olduğu ile tarikat, cemaat ve mezhebin şirk ve büyük günah olduğu hususunun Kur’an emri yani Allah emri olduğunu gördük. Ayrıca bu tarikat, cemaat ve mezhepler toplumu çökerten en önemli faktörlerdir.
Bu ifademizi beğenmeyenlere son 40-50 yıllık tarihimizi gözden geçirmelerini tavsiye ile İsrail devletinin düşmanlarını savaşlarla değil mezhep ve tarikat ihraç ederek mağlup ettiği gerçeğini bilmelerini tavsiye ederim.
Yine ayrıca millet olarak yıllardır kanıksayarak yaşadığımız Fetö faciası tipik bir cemaat ve tarikat faciasıdır. Şayet buna sebep olan koca koca adamlar diye tarif edebileceğimiz o insanlar Kur’an’ı anladıkları dilden okusalardı Fetö’nün peşinden gidip hem hain hem de günahkâr olurlar mıydı?

Yukarıdaki bölümlerde de arz ve izah ettiğimiz üzere tarikat ve mezhep hem dini hem de millî yönüyle cennet vatanımız için büyük bir tehlike iken, ülkemizin gelişip büyümesini istemeyen bazı güruhlar, tertemiz inançlı insanlarımızı özellikle tarikatçılık batağının dibine kadar batırmaya hızla devam etmektedirler. Çünkü bu ülkenin gelişmesi ve büyümesi onların zararınadır.
İstiklâl savaşımızda ve İstanbul’u işgal eden İngilizlere bir İngiliz’in yapamayacağı kadar aşırı yardımlar yapan, şuray-ı devlet azası olmasından da istifade ile “Asılırsan İngiliz sicimi ile asıl” sloganları altında “İngiliz Muhipleri Cemiyeti”ni kurarak işgal kuvvetleri lehine çok yararlılıklar sağlayan ve ülkemizin doğusunda da bir Kürt devleti kurulmasını teminen “Kürt teali cemiyeti”ni de kurarak insan üstü faaliyetlerde bulunan, Kurtuluş Savaşı bittikten ve her şey normale döndükten sonra bu kez de değişik bir kılıfa din adamlığına bürünen ve yazdığı kitaplardan birinin adını “Sikke-i Tasdiki Gaybı” koyan yani, “Gaipten gelen haberleri onama mührü” demek olan ve bu hakkı yüce Rabbimizin Peygamberlerine dahi vermediği bir ulviliği kendine yakıştıran, ayrıca yüce Allah’ın gönderdiği Kur’an haşa eksik gelmiş de, “bana bunu tamamlama görevi verildi” vb. gibi bir sürü saçmalıkları bulunan bir meczubu da, Allah korusun nerdeyse, Peygamber seviyesine çıkartan bir tarikat grubu da vardır.
Bu örnek de bize göstermektedir ki; halkımız din, mezhep ve tarikat denilince rahatça kandırılabilmekte, bunlardan bazılarının da nemalandığı anlaşılmaktadır. Zaten onun için devamlı “Kur’an Türkçe Okunmaz” sözü şırınga edilmektedir. Oysaki bu söz “Kur’an’ın mânası yoktur” demektir. Yine oysaki halkımız anladığı dilden bir kez Kur’an okumuş olsa, her şey açıkça görülecek, insanlarımız birbirlerini sevgi ile karşılayacak ve münhasıran da cennet vatan ülkemiz de huzur bulacaktır.
Özetle sevgili okuyucularım ülkemizi sarmalayan bütün tarikatlar dış kaynaklıdır ve önderleri de maalesef Türk değillerdir. Görevleri Türk toplumunu çökertmek, Türkiye’yi diz çöktürmektir. Dinen de büyük şirktir ve günahtır. Sen daha önce hiçbir şey değilken, Rabbinin seni oluşturduğunu düşün. (Meryem/67) Vakit geçmeden, O’nun koruması altına gir. (Meryem/72) Unutma! Ülkemiz aynı zamanda evimizdir.”

DÜZELTME:
Yazının önceki bölümünde güneş ışınlarının dünyaya ulaşması süresindeki 8.45 rakamı saniye olacakken dakika yazılmıştır. Düzeltiriz.