Toplum yaşamımıza ilişkin dileklerimiz ve umutlarımız hiç iyi belirti vermiyor. Siyasal kesimdeki çirkinlikler, kavga ve tartışmalar kötü örnekler olarak devlet yaşamından başlayarak aşağıya doğru tüm kesimleri kapsıyor. Kötü sözler, karalama ve suçlamalar yer vermekten kaçındığımız terbiye dışı sözcüklerle sürüp gitmektedir. İletişim araçlarındaki sözde eleştirilere, yanıtlara ve değerlendirmelere bakmak, ne durumlara düşüldüğünü göstermeye yeter. Ülke yurttaşlarını, hemşerileri, komşuları, akrabaları, meslektaşları bu ölçüde birbirine karşı getirmenin, barış yerine kavga yolunu seçmenin ağır sorumluları, kusurluları günümüzde daha çok partizanlardır. Siyasal doyumsuzluk, ilkellik ve bilgisizlikle yetersizlik yansıtan tutum ve davranışları geleceğe uzanan geniş bir çizgide olumsuzlukların başlıca nedenidir. Eğitim yerlerinden tapınma ve toplantı alanlarına kadar genişleyen, tutuklamalar ve ceza çektirimlerinde, yargı salonlarında karşılaşılan durumlar bir yana yasama organındaki karşıtlıklar bile üzücüdür. Bir ülkede erincin (huzurun) ve mutlulukla başarının kaynağı toplumsal barış ve ulusal dayanışmadır. Partizanlıkla insanları karşı karşıya getirmek, siyaseti bir uygarlık yarışması olmaktan çıkarıp bir çıkar ve üstünlük çatışması durumuna dönüştürmek bölücülüktür, sapkınlık (ihanet)tır. Karşısında düşman varmış gibi eleştiriler, suçlamalar, saldırılar asla yakışık almayan tutumlardır. Yargı kararına bağlanmadan, üstelik yargılama sürerken kesinleşmiş ceza kararı varmış gibi niteleyip suçlamalar, hukuk devletinde asla yaşanmaması gereken sakıncalardır.

Günümüz AKP Genel Başkanı bu bağlamda iyi olmayan örneklerin odağındadır. Birliktelikten, ulus yapısından, kardeşlikten, “80 milyon”dan söz etmek, üstelik inançlı olduğunu her durumda belirtmek yanında kanıtsız, kararsız suçlamak asla yakışık almamaktadır. Tarafsızlık andı içen RTE 2019 seçimleri için sahaya indi. Parti toplantıları birbirine ekleniyor. Anayasa değişikliği gereği ancak 2019’da hükûmetin de başı olacakken şimdiden Başbakan gibi kentlerde, alanlarda dolaşıyor, konuşuyor. Bu durum, Anayasa’ya açıkça aykırıdır.

OLANLAR BİZE OLUYOR

Olanaklar ve fırsatlar güçlülerin, varlıklıların, yandaşların elinde. Sorunlara yapıcı ve anlayışlı bir yaklaşımla ilgi gösterilmiyor. Yalnız içişlerimizde değil dışişlerde de böyle. Suriye karmaşası açık. ABD ve Rusya ilişkileri çelişik. İktidarı Reza Zarrab telâşı sardı. Muhalefet sert. Ege adalarında Yunan işgaline AKP iktidarı sessiz. PKK’nın “demokratik çözüm” (!) sürecinde silâh depolaması mağara imhalarıyla bitmiyor. Yabancılardan dost bilinenlerin silâhları bulunuyor. Kandil’e yumruk vurulmuyor. AB ve Almanya ilişkileri soğuk, NATO’yla daha kötü.

Kazalar ayrı, suçların her türünde artış var. Cezaevi yapımlarındaki artış da önemli. Kadınlara saldırı sürüyor. Fakültelerde, okullarda, spor alanlarında, taşıt araçlarında, pazar yerlerinde, plâjlarda, sokaklarda, etkinliklerde, mahkeme salonlarında saldırılar, kavgalar kesilmek bilmiyor. Kapanan şirketler artıyor.

İnsanlıktan, yurttaşlıktan öte dincilik, cemaatçilik, mezhepçilik, tarikatçılık ve particiliğe öncelik ve önem veriliyor. “İmam hatip okullarında, ilâhiyat fakültelerinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda sünnî eğitim ağırlıkta ve ayrıcalıkta” yakınmaları yükseliyor. Eşitliği geçersiz kılan, yurttaşlık ve insanlıkla bağdaşmayan oluşumlar, yapılanmalar ve uygulamalar değişik biçimlerde yürütülüyor. Kız-erkek öğrenci ayrımcılığına hız veriliyor. Öncekilere göre iyiye giden bir şey yok. Eğitim, hukuk, ekonomi başta.

Silâhlı Kuvvetler’de yükselme ve atama nedeniyle ayrılmalar da düşündürücü. Hukuka ve yargıya güvensizliğe ilişkin yükselen, artan, yaygınlaşan ve sertleşen eleştiriler ve yakınmalar yoğun. Ülkedeki çok şeyde kötüleşmenin en sakıncalısı yargılama düzeninde. “Böyle savcılık, böyle yargıç, böyle yargılama olmaz” dedirtecek durumlardan özenle kaçınılmalıdır. Adalet ve yargıyla ilgili çok ağır sözler gazete sayfalarından eksik olmuyor. Herkesi üzmesi gereken sorunlar içinde yargıdakilere öncelik vermek gerekir. Anayasa yargısı, yurttaşlar için özgün güvence olduğu ölçüde Anayasa’nın da güvencesidir. Bu bilinç olmadan Anayasa’nın değeri bilinmez, etkinliği olmaz. Hukuk ve yargı konusunda okumak ve duymakla üzüntü veren olumsuzluklar yansıtılıyor, yakınmalar sıralanıyor, eleştiriler ağır biçimde yaygınlaşıyor. Gazetelerin haber başlıkları ve içeriklerinde hukukla ve yargıyla ilgili yansıtılan olumsuzluklar ve eleştiriler çok üzücü. Neden olan sorumlu ve yetkililer çok düşünmeli. 2019’da yitirme olasılığı iktidarı korkutuyor.

BİLİMSEL ETKİNLİK

Başkanlığını Prof. Dr. Mustafa CESUR’un yürüttüğü Ankara Diyabet Derneği 17-18 Kasım günlerinde Ankara Sheraton Otel’de “2. Diyabet Tedavisi Sempozyumu” düzenledi. Yoğun bir katılım olan etkinlikte yapılan görüşmeler, sunulan tebliğler ve tartışmalarla ilgili sorunlarda, olumlu sonuç almaya yarayan katkılar sağlandı. Düzenleyenleri, katılanları ve dernek çalışanlarını kutluyoruz.