Anamuhalefet partisinin Ankara-İstanbul yürüyüşü ve Çanakkale toplantısı nedeniyle iktidar partisinin çocukça eleştirilerle bir şeyler yaptığını sanarak güç gösterisine girişmesi demokrasimiz yönünden yine üzücü bir durum. Ülkenin değişik alanlarda giderek büyüyen ve çözüm getirilmekte güçlük çekilen sorunları dururken ağız dalaşlarıyla günleri geçirmenin, hele ABD ve Almanya ile ilişkiler sertleşip Kuzey Irak ve Suriye bölgeleriyle ipler incelirken, olası sakıncaları düşünceleri ağırlaştırmaktadır.
Kurban Bayramı’nın ara verdirdiği siyasal sürtüşmeler yeniden başlamıştır. Özellikle yargı alanındaki kötüleşmeleri iktidar ilgilileri yadsırken, kâğıt üzerinde kalan bağımsızlığı savunan yandaşları saçma sapan açıklamalarla gerçeklerin üstünü örtmeye çalışmaktadır. Uzun sürerek cezaya dönüşen tutuklamalar, yılları geçen iddianame beklentileri, SÖZCÜ, CUMHURİYET ve TÜRKSOLU gazeteleri yazarlarıyla yöneticilerinin şaşırtan tutukluluklarında direnme ile günümüz Danıştay Başkanı’nın şimdiye kadar rastlanmayan biçimde siyasal eğilim sözleri toplumsal erinci (huzuru) gölgelemektedir. 171 gazeteci cezaevindedir.
Bu arada gelişigüzel konuşmalarıyla toplumsal barışı bozanlardan AKP’li M. Metiner’in “Bir Atatürk gider, bin Atatürk gelir” çarpık sözüyle AKP Genel Başkanı RTE’ın, “Camileri ahıra çevirdiler” suçlaması cumhuriyet karşıtlığının ibretlik çıkışlarıdır. Gerçekdışı anlatımlar, yaşlarının elvermediği dönemlere ilişkin kulaktan dolma yalanlarla beslenen söylemler, siyasal ve toplumsal düzeyimizin durumunu yansıtmaktadır.

TEMEL SORUN

Günümüzün en önemli sorunu yargı sorunudur. Yargıyla öyle ya da böyle hukuk diploması almış, siyasal destekle bir makama oturtulmuşlar dışında hiçbir ilgisi olmayanlar bağımsızlıktan söz ediyor. Kendilerinin de inandığı kuşkulu. Son yıllarda siyasal yalanlara karşın yargının etki ve baskı altında olduğu yadsınmayacak kadar açık. Yakınmaları duyuyoruz. Bu durumun önde gelen sorumluları iktidarla ona boyun eğip yaranma çabasındaki çalışanlardır. Hukukçu olmayan Danıştay Başkanı’nın erişemeyeceği önceki dönemleri eleştiren siyasal içerikli konuşması, her şeyin ne kadar bozulduğunu gösteriyor. Bir zamanlar yüzde 95 olan yargıya güven oranı şimdilerde ancak yüzde 30. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın savunması da durumu kurtarıcı olamadı. İstanbul C. Başsavcısı’nın övgüsü de inandıramadı. Yargıçlar, özel yaşamlarında büyüklerinin önünde saygıyla eğilmekten başka kimsenin önünde eğilmezler ve resmî toplantılarda kimseyi ayakta karşılamazlar, alkışlamazlar. Yeni yargı yılının açılış konuşmasında, yaşanan adaletsizliklerle hukuka aykırı düzenlemelere değinmeyen, yazılı metindeki kimi bölümleri de okumayan Yargıtay Başkanı da umut verici bir çabaya değinmedi. AKP Genel Başkanı Bay RTE’ın gezi ve çay toplama arkadaşlığını yapanların yargı kurumu temsilciliklerini sürdürmeleri üzücü.
Değinecek çok yön ve yan var ama konuyla ilgili bir-iki sözümüzü yineleyerek bitirelim: Adalet devletin, savunma da adaletin temelidir. -Yargılamanın eziyete dönüştüğü yerde hukuktan, adaletten ve hukuk devletinden söz edilemez. -Hukuk insanlık manifestosudur. -Hukukçu, hukukun bekçisidir. -Hukuk, devletin geçerlik öğesi, namusu ve onurudur. -Hukukun dışında kalan, insanlığın dışında kalır.

YİNE DE

İktidarcıların, yargının temel öğelerinden savunmanın temsilcisi Baroları adalet yılı açılış törenlerinin dışında tuttuğu bir ortamda Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU’nun İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet DURAKOĞLU’nun, Ankara Barosu Başkanı Av. Hakan CANDURAN’ın ve aynı tutumdaki öbür Baro Başkanlarının adalete ilişkin demeç ve çabalarını yine geleceğe ilişkin umut çağrıları olarak övgüyle karşılıyoruz.

İLETİ:

İlgi çekecek bir tepkiyi okurlarımızın bilgisine sunuyoruz.
“29 Ağustos 2017
HAYIR!
BU TÜR ANLAYIŞLA MİLLET TEMSİL EDİLEMEZ!..
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı R. T. Erdoğan, dün akşam NTV’de yayınlanan “3.Yıl Özel Yayını”nda, “Bizim gençliğimiz- onların gençliği” diye bir beyanda bulundu...
Böyle beyanda bulunan bir kimse “onların” diye nitelediği kesimin cumhurbaşkanı değildir; olsa olsa AKP ve Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı’dır.
Ve gerçek demokrasi rejiminin işletildiği ülkelerde, bir dakika bile geçmeden istifa etmesi, gerekir...
Adına ister ayrıştırma, ister ötekileştirme, ister bölücülük deyin, “dindar ve kindar kuşaklar” isteyen RTE’nin, bu kez de “bizim gençliğimiz - onların gençliği” gibi, en azından ayrıştırıcı bir tutum sergilemesi, ulusal birlik ve beraberliğimiz için son derece tehlikelidir...
Bu tür anlayışla millet temsil edilemez!..
Dursun ATILGAN
Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanı.”