Zaman zaman yinelediğim “Öğüt vermeyi, övünmeyi sevmem, örnek olmayı severim” sözünü, toplumsal yaşamda kimi aykırılıklara, tepki alan tutum ve davranışlara dikkat çekmek, kimilerinin durumundaki çirkinliğe karşı uyarıda bulunup iyilik önermek için kullanırım. Benim için yaşamda en seçkin örnekler Mustafa Kemal ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ’dür. İkisinin insanlığı, alçakgönüllülüğü, inceliği, temiz dili, iyi giyimi, toplumsal ilişkilerle devlet işlerindeki anlayışları, hoşgörüleri, ilkeli ve tutarlı tutum ve davranışları, dürüstlükleri, terbiyeleri, tertemiz yaşamları, seçkinliklerinin ve saygınlıklarının, hatta başarılarının temel öğeleridir.
Devlet görevlerindeki ciddi, güvenilir çalışmalarını gösterişten, kişisellikten, partizanlıktan, senlibenlilikten (lâubalilikten), zevzeklikten, abartıdan, saldırıdan, yalandan dolandan, ayrıştırıcılıktan, değişik nitelikli ve içerikli, terbiyesizlikten çok uzak yürütmeleri her zaman anılacak üstünlüklerinin özelliklerindendir. Büyüklerle, gençlerle, çocuklarla konuşmaları, kadınlara verdiği değer, özellikle bilime, sanata ve spora bakışları, inanca saygıları unutulmaz anılarla belleklerimizde sıcaklığını sürdürmektedir.
ATATÜRK’ün Çanakkale’de 57. Alay’a “Size ölmeyi emrediyorum!” sözüyle Anzak askerler için söylediği “..bizim topraklarımızda yatıyorlar, bizim evlâtlarımız olmuşlardır” konuşmasındaki benzersiz anlam, Gençliğe Seslenişi ve Bursa konuşmalarıyla İNÖNÜ’nün Atatürk’ümüzün yitirilişinde Türk Milleti’ne Beyannamesi, güzel konuşmaların dünya örnekleridir. Günümüzle karşılaştırıldığında şimdiki kavgacı, ayrıştırıcı, partizan, anlamsız, boş, çirkin ve sert sözlerin, kaba ve ilkel yaklaşımların ne kadar bayağı olduğu anlaşılır. Binlerce yargıç ve savcının meslekten çıkarılması yargının bile ne duruma getirildiğinin kanıtıdır.

GÜNÜMÜZDE

Devlet anlayışı ve devlet adamlığıyla bağdaşmayan tutum ve davranışlar birbirini izliyor. Öyle durumlarla karşılaşılıyor ki insanlıkla bağdaştırmak bile olanaksız kalıyor. Usdışı karalamalar, suçlamalar, çirkin benzetmeler, suç oluşturan kışkırtmalar, haksızlıklar, adaletsizlikler, taşlı sopalı, çoğu zaman da yazılı saldırılar, devlet ve yönetim olanaklarını, inancı ve güveni kötüye kullanmalar, duraksamadan sürüyor. Yanlı olmayan devlet organı ve gücü kalmadı. Hepsi yara aldı. Halkoylaması nedeniyle iktidar kesiminin ikilemli, ikiyüzlü konuşmaları (başta aleviler konusu) ibretlik örneklerdir.
Bunlarla birlikte gözalıcı, gösterişli (ihtişamlı, şatafatlı) yaşam alabildiğine yaygın. Ülkenin turizmden eğitime her alanda yaşadığı bozukluğu giderecek yerde, devlet yöneticileri uçak ve taşıt filolarıyla, aşırı giderlerle iç içeler. Tutumlu davranmayı düşünmedikleri anlaşılıyor. Birçok okul, birçok hastane kazandıracak paralar gereksiz halkoylaması, gereksiz seçim ve gereksiz nice durum için kullanılıyor. Ekonomimiz ve ulusun gereksinimleri bunları uygun göstermiyor. Aşırılıktan kaçınılmıyor. Olumsuz görkem çıkışına (debdebe ve tantana) kalkışılarak güç gösterisi yapılıyor. Burada bir kez daha Atatürk ve İnönü’nün efendilikleri, insancıllıkları anımsanmalıdır. Günümüz yöneticilerinin konuşmalarına bakmak yeter.
Kişisel yapı, aile terbiyesi, eğitim ve görgüyle oluşan düzey, “insan” tümlüğünü yansıtır. Aklın, bilginin, ruhun sesi dil de (konuşma) bunun başlıca aracıdır. Size, sahibinin her özelliğini anlatır. Yalanın-dolanın, sömürünün sarmalı içinde olanların insanlık niteliği bozuk olur. Nutuklarla, halkdalkavukluğuyla, akçalı sunumlarla destek bulup yol almak asla ahlaka uygun değildir. Ezilmişliğe (mağduriyete) oynamak, toplumu germek, biçimsel bir hukuk yöntemi olan halkoylamasını “Hesaplaşma günü” nitelemesiyle karşıtlıklara özendirmek, son derece sakıncalıdır. Toplumu bölme (ayrıştırma), kutuplaştırma, birbirine karşıt duruma getirme, bağışlanmaz bir sapkınlık (ihanet)tir.

UNUTMAYALIM

Yargı bağımsızlığının olmadığı yerde her şey tehlikededir. Yargısı bağımsız olmayan devlet, içte bağımlı, dışta sözde devlettir. 1982 Anayasası’ndan yakınırken onun da çok çok gerisine düşmenin utancını ve acısını yaşamayalım. Devlet başkanını yargılayacak mahkemeyi devlet başkanı ağırlığı oluşturamaz. Böyle bir Anayasa Mahkemesi olacaksa olmasın daha iyi. Hiç değilse anayasa yargısının ad olarak onuru ve anısı kalır. 18 Mart törenlerini bile siyasallaştırıp değişiklik için oy isteyip partizanca sömürdüler. Tarihe gereken saygıyı göstermediler, yadsıdıkları ATATÜRK’ü halk andı. Ben de sesleniyorum:

ATATÜRK

Bakışın, gülüşünle gözlerimizde nursun,
Duygularımda ateş, düşüncemde onursun!