Çağın gereklerine, ülkenin gereksinimlerine uygun adımlar, atılımlar yerine demokrasiyi yozlaştıran gerici değişikliklerle Türkiye Cumhuriyeti siyasal bulutlar altına sokulmaktadır. Yeterli sanılan ve sayılan Anayasa değişikliğiyle “tek adamlık” yapısına özenilmiş, eğitimi ve geliş yollarıyla, tutum ve davranışlarıyla amacı belli bir parti genel başkanının eline devlet bırakılmıştır. İki dudağının arasında ülkenin yazgısı biçimlenirken siyasal alanda devlet kurucusu CHP dışında etkin bir ses çıkmamıştır. Aydınları, medyası ve üniversiteleriyle büyük bir kesim beklenen tepkileri verememiş, ülkenin geleceği, Suriye ve Irak ilişkilerinde olduğu gibi, belirsiz ve sakınca olasılıkları yüksek bir çizgiye konulmuştur.

TOPLUMSAL GÖRÜNÜM

Halk dilinde “curcuna, kargaşa” sözcükleriyle nitelenen durum, günümüz ortamında siyasal iktidarın ülkeyi kendi limanına çekme, bilinmeze sürükleme girişimleriyle izleniyor.
Toplumsal doku bozukluğunu andıran olumsuz gelişmeler birbirine ekleniyor. İnsanlık nitelikleri, kişilik düzeyi, ahlak ve bilgi seçkinliği yadsınıp çıkar, siyasal üstünlük ve ayrıcalıkla partizanlık olanakları gözetiliyor. Yaraşır hiç bir yanı, uygun özelliği bulunmayan kimseler bir yerlere geliyor, getiriliyor. Yakınmalar giderek artıyor ve yaygınlaşıyor. Kendini düşünen bencil yetkililer o kadar çoğaldı ki suç türü ve oranıyla saptanan kötülüğe karşın gerekli hiçbir önlem alınmıyor, etkili bir çaba görülmüyor.

Önce de değinmiştik, kanun hükmünde kararnameler yürürlüğe konulma nedenleri-amaçları dışında kullanılamaz. AKP iktidarı, Anayasa bağlılığında kusurlu olduğundan bu gereği gözardı edip ilgili ilgisiz nice düzenlemeyi kararnamelerle yaşama geçiriyor. Kanun hükmünde kararname çıkarmaya ilişkin 1982 Anayasası’nın 91. maddesi son Anayasa değişikliğine ilişkin 21.01.2017 günlü, 6771 no.lu yasanın 16/E maddesiyle kaldırıldı. Ancak yine aynı yasanın 18. maddesinin (a) fıkrasıyla yürürlükten kaldırılma tarihi TBMM ve cumhurbaşkanı birlikte seçiminden sonra cumhurbaşkanının göreve başlayacağı tarihe ertelendi. Bu durumda, bu tarihe kadar Anayasa’nın 91. maddesine uymak zorunluluğu tartışmasızdır. İktidar (Bay RTE) Anayasa’nın yürürlükten kalkacak 91. maddesine uymadığı gibi kaçınılması zorunda olunan konulara değinmekte, yürürlük nedeniyle uyuşmayan düzenlemelere yer vererek yetkisini aşmaktadır. Durum Anayasa’nın 91. maddesiyle aynı işlerlikte olan 121. madde için de böyledir.
Siyasal sorumluluğu çok ağır bu tutumun, olağanüstü durumdan yararlanılarak partileri için kullanılmasının süreci sanılmaktadır.
Kanımızca RTE yönetimi uzun ömürlü-sürekli olmayacak AKP’nin var gücüyle hazırlanmasına başladığı 2019 seçimlerinde Türk Ulusu kendi öz yönetimine, laik Atatürk Cumhuriyeti’yle parlamenter düzene dönecektir. Osmanlı yönetiminin, son padişahlar zamanında nelere mal olduğunu bilen Türk Ulusu, yeni bir adı değişik kişisel yönetimi benimsemeyecek, diktaya kapı açmayacak, keyfîliklere olanak tanımayacaktır.

SONUÇ

CHP’nin dört günlük “Hak, hukuk, adalet!” sözleriyle özlemini açıkladığı toplumsal yaşam için iktidar partililerin çocukça nedenlerle eleştiriye kalkışmaları siyasal düzeyimiz yönünden üzücüdür. Sorunlar ve çözümleri bırakılıp gereksiz ve yararsız, sözde tartışmalarla gündem doldurulmaktadır. Devletin önemli bir kurumu olan MİT’in iktidar partisi genel başkanına bağlanması da işlevinin geçerliğini tartışmalı kılan bir durumdur. AKP genel başkanının, salt cumhurbaşkanıymış gibi, bu konudaki açıklamaları inandırıcı değildir.
Son günlerde duyduğumuz gözaltı ve tutuklama kararları şaşırtıcıdır. FETÖ’den yargılanan kimsenin AKP Genel Başkanı tarafından ödülle kutlanması yanında karşı kesimin kimi çalışanlarına FETÖ’cülük suçlamasıyla verilen gözaltı kararlarının çelişkisi yargıya güven konusunu bir kez daha tartışmaya açmaktadır. Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ’ın konuşmasındaki açıklığa karşın Danıştay Başkanı’nı savunmasındaki kayırmacılık gibi.
Tüm bunların düşündürücü ağırlığı artarken, ölülere saygıyla bağdaşmayan saldırı üzücü bir görünüm oluşturmuştur. Bu da HDP’li Aysel Tuğluk’un annesinin mezarından alınıp başka yere götürülmesi durumudur. İnsanlıkla ilgisi olmayanların partizanlığı hiçbir anlam taşımaz.