Ulusal varlığımızın hukuksal yapısı ve güvencesi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, iktidardaki AKP’nin kuruluş felsefesinin tersine çıkışlar ve girişimlerle değişik biçim almıştır. Yürürlükteki Anayasa’nın değişmesi önerilemez ilk dört maddesini kâğıt üzerinde ve sözde bırakan yapı, iktidarcılarla yandaşlarının, özellikle lâik Atatürk cumhuriyeti karşıtlarının özlemlerine uygun bir görünüm yansıtmaktadır. Demokrasinin çoğulcu niteliğine, özgürlükçü karakterine uymayan değişiklik, cumhuriyetin amacı ve özellikleriyle de bağdaşmamaktadır, “Devletin başı” denilen (Anayasa mad.104) Cumhurbaşkanı son değişiklikle iki başlı olmuştur. Önceden yakındıkları, “İki Başlılık” şimdi eylemli ve somut biçimde hem devletin, hem de aynı zamanda bir partinin başkanlığıyla gerçek olmuştur. 104. maddenin ikinci fıkrası “Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla...” diyerek sonraki fıkralarda görev ve yetkilerini aşırı biçimde belirlemiş ama parti başkanı olarak yapacaklarını partisinin tüzüğüne bırakmıştır. Bir koltukta iki karpuzun gerçekten ve tam tarafsız olması gereken devlet yönetiminde yaşama geçirilmesi izlenecek kimi sakıncaların nedeni olacaktır. Yapılan konuşmalar, gösterilen hedefler bunu anlatmaktadır.

İSTER İSTEMEZ

“Tek adamlık” denetimsizlik nedeniyle ister istemez gelişigüzelliğe, kefîliğe, diktaya götürür. Bay RTE’ın tutum ve davranışlarındaki, sözlerinde çizgiler, sesler gözetilirse bu durumun kaçınılmazlığında birleşilir. Ancak siyasal tutku (hırs) insanların, gözünü bağladığından kendileri için sakıncalı bile olsa yapacaklarından geri kalmazlar.
Durumun belirgin yanları da şöyle:
Anayasa’nın 103. maddesindeki “Tarafsızlık andı” yürürlükteyken tarafsızlığı ortadan kaldıran parti ilişkisi Anayasa’ya aykırıdır. Bir parti, başka bir partinin tarafıdır. Kimi sözlerle, çocukları avutur gibi tersini savunmak asla geçerli olamaz. Gerçek, adamına göre değişmez. Yaranmak, beklediklerine kavuşmak, umduklarını bulmak için akla, bilime, ahlâka, gerçeğe aykırı yazı ve konuşmalarla belirgin aykırılıkları savunmaktan kaçınmak gerekir. Yandaşların bu tür davranışları yakın olmak ve yaranmak istediklerine zarar verir. Gerçek dost, uyararak korur.

ÖZELLİKLER ÖZETLE

Seçimle göreve gelenlerin aynı yetkileri kullanacak yardımcılarının da seçimle gelmesi gerekirken Anayasa’nın yeni 104/8.maddesinde Cumhurbaşkanının atamasıyla yetinilmiştir.
Ayrıca, bir partinin başkanı olan Cumhurbaşkanı, yine Anayasa’nın 104/14.maddesi uyarınca TBMM adına Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlığı’nı temsil edecektir. Bir siyasal parti başkanına bu yetkinin verilmesi tarafsızlıkla Silahlı Kuvvetler bağını nasıl geçerli kılar?
Üstelik onbeşinci fıkra gerekince Silâhlı Kuvvetler’in kullanılmasına da karar verebilecektir. Millî Güvenlik Kurulu başkanlığının Cumhurbaşkanına verilmesi de Başbakanın partili, Cumhurbaşkanının tarafsız olmasıdır.
Özetle değindiğimiz bu durumlar, neresinden bakılırsa bakılsın Anayasa değişikliğinin yeni biçimiyle Cumhurbaşkanının parti ilişkisini Anayasa’ya aykırı, geçersiz ve kanımıza göre sakıncalı kılmaktadır. Hukukla oynamanın yararı ve güvencesi yoktur. Anayasa saygısının içtenlikti olması gerekir. Değişmesi gereken kuralları bırakıp siyasal amacı öne alıp ona uygun yapılanmaya gidilirse sorumluluk ve yaptırımından kimse kurtulamaz. Bugün nasıl değişiklik yapılabiliyorsa yarın da değişiklikler yapılabilir. Dileğimiz barış ve hukuksallık için esenli ve mutlu yaşamak, bunların aydınlığını ve güvenliğini gerçekleştirmektir. Devlette ve siyasette inanç yandaşlığıyla sömürüsünden, bedeli ağır olacak sakıncalı istek, eylem ve işlemlerden özenle kaçınılmalıdır. ATATÜRK’ün ilke ve devrimleri her zaman, her koşulda korunup güçlendirilmeli, ulusal birlik asla savsaklanmamalı, gözardı edilmemelidir. Tersine, her yer siyasallaşmadan öte partileşiyor. Başkanı partili olan devlet, parti devleti olur. Devlet partinin olursa ne olur, kestirilmez.
Çelişkileri, aykırılıkları, kötülükleri, hırsızlık ve yolsuzlukları, partizanlıkları, hukuksuzluk ve adaletsizlikleri, saçmalık, saptırma ve sapkınlıkları, terbiyesizlik ve şirretlikleri, ayırma ve kayırmaları, dehşetle, ibretle ve nefretle kınıyoruz.

YAKINMA ve İSTEK

1- Silivri 9 no.lu Kapalı Cezaevi’nde tutuklu gazeteci, yargıç, savcı mektuplarına konulan yasak ile açık avukat görüşmesinin çok kısıtlı olması yakınmaları iletiliyor. Çağdaş, hukuka uygun, insancıl uygulamalar bekleniyor.
2- Şizofrenler Derneği, “cezalandırma değil, iyileştirme” çağrısıyla ilgilileri uyarıyor.