Düzenlemelerin (Anayasa, yasalar), uygulamaların, siyasal tutum ve davranışlarıyla iktidarın yaptıklarının demokrasiyle hiçbir ilgisi yok. Hukuksuz demokrasi olmaz. Demokrasi, hukukun tüm öğeleri, nitelikleri ve ayrıntılarıyla ulusal yaşamı güvenceye aldığı düzeyi anlatır. Kişisel ve partisel egemenliklere asla geçerlik tanımaz, geçit vermez. Demokrasinin “hukuk devleti” tanımı olarak Anayasa’da yer almasının nedeni, bu amacı korumak ve sürdürmek istencidir.
Yetki yasasının amacına ve nedenine aykırı, hukuksallık ve Anayasa’ya bağlılıkla çatışan kanun hükmünde kararnameler, dikta düzenini andıran adımlarla birbirine ekleniyor. Demokrasi başıbozukluk, başına buyrukluk, hele tek adam, tek parti rejimi asla değildir. Başlıbaşına bir hukuksal disiplindir. Bizde disiplinsiz demokrasi, sözde demokrasi vardır. İktidar partisi genel başkanı muhalefete ve dış ülkelere bağırarak gözdağı vermeyi sürdürmektedir. İktidar partisinin “racon” kestiği demokrasinin cılkı çıkmak üzeredir.
Cumhurbaşkanının yurttaşların hepsini (Türk Milleti’nin birliğini) temsil etmesi, parti genel başkanlığını üstlenmesiyle geçerli değildir. Tarafsızlık andı da bu somut durum karşısında sözde kalmıştır. Artık cumhurbaşkanının genel başkanlığıyla partisi devlette öncelik ve ağırlık almıştır. Çelişki ötesi, anayasal aykırılık açıktır. Yan olmak, yansızlıkla (tarafsızlıkla) asla bağdaşmaz. Yansızlığını yitiren yönetim, partizan yönetimdir, hukukdışı yönetimdir, geçerliği sürekli tartışılan bir yapıdır. Partizanlık uğruna devletin temel ilkeleri budanmakta, kişisel tutkular ulusal yararların önüne geçmektedir. Sözde demokrasinin diktadan farkı yoktur.