Toplum yaşamında saygılı tutumu, kurallara uygun davranışı içeren, eğitim ve görgü anlamındaki bu Arapça kökenli sözcük, kişilik göstergelerinin başlıcasıdır. Birlikteliğin, kişisel ilişkilerle görev gereklerinin önemli bir öğesidir. Ne var ki son yıllarda özel yaşamda olsun, toplumsal yaşamda olsun, gereken özenin gösterilmediği bu duruşa aykırı tutum ve davranışlar giderek artmaya başladı. Özellikle siyasal yaşamda kötü örnek olacak o kadar çirkin belirtileri izleniyor, öyle kimselerden yaşına, eğitim düzeyine, sıfatına, konumuna yakışmayan, makamıyla asla uyuşmayan öyle saçma sözler duyuluyor ki insan utanmadan dinleyemiyor. Herkesin söyleyecek çok sözü vardır. Ama kendine, diline yakışmayanlardan kaçınması onun olgunluk ve ahlâk düzeyinin gereğidir. Kişilik özgünlük ve öz değerdir.
Kadınlara, küçüklere değişik saldırılar, büyüklere saygısızlıklar, görevlilere direnmeler, görevi kötüye kullanmalar, suçlar, yalan-dolan ile karalama ve suçlamalar bıkkınlık verecek boyutu aştı. Terbiyesizliğin en ağır, en çirkin örnekleri yaşamı karartan olaylarla birbirine ekleniyor. Ağızlar bozuldu, diller kirlendi, gözler karardı.
Son anayasa değişikliği konusunda karşı görüştekilerden kimilerinin yazıları, iletileri ve konuşmaları yakınılan sorunun başlıca kanıtlarını oluşturmaktadır. Ulusal yaşamın varlığını sağlayan bireylerin birbirlerine karşı saygısı, güveni, insanlık değerlerine bağlılıkla yaklaşımı olmazsa kimse erinç (huzur) içinde olamaz. Siyasal kesimdeki ağır aykırılıklar çok kimseyi üzmektedir. Halkoylaması için izlenen bozukluk ve kötülükler bu kesimin iyi sınav vermediğini göstermektedir. Okullarda eğitime çok önem vermek gerekiyor. Kimi liderlere de çok şey öğretmek.

GÜZELLİKLER

Halkoylaması sürecinde insan ve yurttaş olarak üzücü durumlarla karşılaşmamızın verdiği sıkıntıları gideren kimi olumlu, iç açıcı etkinlikler toplumsal direncimizi artırmaktadır. Tanınmış spikerlerimizden Canan KUMBASAR’ın Ankara Üniversiteliler Derneği’nde yaptığı “Kadının Toplumsal Yaşamdaki Yeri” konulu konuşması büyük ilgi ve beğeni topladı.
Öznur, Nilgün, Nilüfer ATALAY kardeşlerin Ankara Sanayi Odası salonlarında açtığı karma sergi izleyenlerin kutlama yağmurlarıyla karşılandı.
Prof. Dr. Tarık YAZAR’ın “Bilim ve Gerçekler” konulu konuşması sorular ve yanıtlarıyla yeryüzünden gökyüzüne merak edilen birçok konuya ışık tuttu.
Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel Okulları’nın “18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Programı” ortaokul öğrencilerinin sergiledikleri başarıyla geçti.
Kız Teknik Öğretmen Okulu’nu Bitirenler Derneği’nin Anadolu Kulübü salonunda düzenlediği etkinlikte kadınlarla ilgili konuşmalar, Özden (İNÖNÜ) TOKER’in anlamlı sözleriyle katılanları daha çok mutlu kıldı. Başkan Bn. Diler teşekkür etti.
Başkent Üniversitesi’nin çok bölümlü “Başkentte Kadınlar Haftası” etkinliği zengin bir programla dört gün sürdü.
Türkiye Barolar Birliği’nin iki gün süren zengin programlı “Uluslararası Kadın ve Hukuk Sempozyumu” hukukçularımızla konuk yabancı hukukçuların katılımıyla doyurucu bir etkinlik olarak yaşandı.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası haftalık konserlerini başarıyla sürdürüyor.

HUKUK HUKUK

Hakların ve özgürlüklerin bilimsel koruyucusu olan bu kavramın ulusal yaşamdaki üstünlüğü her gün gözardı edilip değersizleştirilmektedir. Tutuklamaların ceza çektirimine dönüştüğü ortamda kadın hakları bu konuda başarılı olamayan siyasal kesimin tutumu yüzünden kıyımlarla geçersiz kılınmıştır. Sıkmabaşı (türbanı) savunanlar, kadınların yaşam, çalışma ve çağdaşlık haklarıyla özgürlüklerine gereken önemi vermiyorlar. Kimi yanlarına alarak, kimi belli yerler vererek gösteri biçiminde, kandırırcasına geçiştiriyorlar. İnanç sömürüsü öncelik ve ağırlık taşıyor.
298 no’lu yasayı kendileri değiştirip kendileri çiğneyen iktidar kesiminin Türkiye’mizi güç duruma düşüren Hollanda olaylarını, yıkıntıdan mal kaçıranlar gibi, “Evet” için kazanım saymaları, partilerine ve kendilerine Türkiye’mizden çok önem ve değer verdiklerini gösteriyor. Bu arada günümüz cumhurbaşkanının siyasal sömürülere örnek sözleriyle “Hayır” diyeceklere, anamuhalefet partisini suçlaması, genel başkanına ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı’na yönelik sözleri hiç yakışık almıyor. Demokrasiyi savunmak, suç değil onurdur. Anayasa, hukuksal düzeyin göstergesidir, hukuksal namustur. Bu konuda çok duyarlı olmak, özen göstermek gerekir. 1954 doğumlu Bay RTE, Demokrat Parti’nin “Vatan cephesi” ayrıştırmasını ve İNÖNÜ’nün olumlu çabalarını (CHP örgütüne genelgesini, Gürsel’e mektubunu) bilmiyor ya da bilmezlikten geliyor.
AKP’li bir belediye başkanının cumhuriyetin ilânını “darbe” olarak nitelemesi, çirkinliğin ve iktidara güvenmenin ne boyutlara geldiğini göstermektedir. Durumun acı yanı, bu sapkınlığa iktidarın sessiz kalmasıdır. Gereken yanıtlar “Hayır!”la verilecektir.