Anayurdumuzda esenlik ve mutluluk içinde yaşama hakkımız, ülkemize ve ulusumuza karşı görevlerimizi özenle yerine getirmekle geçerlik kazanır. Yurttaşlık yükümlülüklerimizi yadsıyarak, ulusal ilkelerimize ve değerlerimize duyarsız kalarak, kişisel beklentilerle günü gün ederek bir yere varamayız. Sorunlara çözüm aramak, aykırılıklara karşı çıkmak, olumlu her şeye katkıda bulunmak, çabalara destek vermek bırakınız yurttaşlığı, insanlık gereklerinin başında gelir. Yönetimin yanlışlık ve partizanlık oldubittilerine boyun eğerek tepkisiz kalmak, hakkını ve ödevini yadsımakla birdir. Bu nedenle kötülüklerin yinelenmemesi için eleştiri ve uyarı görevimizi yapmayı, ulusumuza bağlılığın bir olmazsa olmazı yaşayarak yazıyoruz. “İyi ilâç acıdır” sözünü anımsatarak hoşgörülmemizi umarak.
Her gün, her şey daha kötüye gidiyor. Düzelen, iyiye giden önemli bir şey görülmüyor, duyulmuyor. İktidar sorumlusu ve sözcülerinin tersine sözleri, savunma ve suçlamaları, diklenmeleri, direnmeleri, kabasaba çıkışları hiçbir gerçekle bağdaşmıyor. Halkı avutmaya ve uyutmaya yönelik kabadayılık konuşmaları olaylarla yalanlanıyor. İçteki karmaşık olumsuzluklara dıştaki tehlikeli ve sakıncalı girişimler ekleniyor. Kaypak bir yanlılık yetmiyormuş gibi başka devletlerin (Suriye) içişlerine karışıp devlet başkanlarına yönelik açık el atma ve alaşağı etme söylemlerinden çekinilmiyor. Sonra da tersine sözlerle toplumun aklıyla alay edercesine çelişkiye düşülüyor. Bay RTE’nin Suriye’ye giriş gerekçesini önce Esad’ın düşürülmesi amacı olarak gösterip sonra tersini söylemesi bunun yeni örneğidir.

OLANLAR

Şehitler her gün yürekleri yakıyor ama iktidar haberleriyle yetiniyor. Kuzey Irak’ta ve yurt içinde PKK’ya karşı “imha edilen” yerlerden söz edilmesi sürüyor. Ne kadar çokmuş, imha edile edile bitmedi bitirilemedi. Kandil’i yıkmadan, dış destekleri kestirmeden PKK’nın yok edilmesi sağlanmadan Türkiye saldırıdan kurtulamaz.
“Başkanlık sistemi” yolunda MHP Genel Başkanı’nın yalnız kendisine yarayacak desteğini alan iktidarın bu düzeni ülke ve ulus için, devlet için değil RTE için istediği anlaşılıyor. Bugün “Fiilî durum” diyerek Anayasa’ya ve andlarına aykırılıkları savunanlar, yarın istedikleri sistem yürürlüğe girince neler yapmazlar? Olumsuzlukları önlemenin güçlüğü, aşırı kişisel istekler ve partizan açılımlar karşısında halkın ezilmesini durduramaz.
Günümüzdeki tutum ve davranışlar gözetilirse yarın daha büyük sorunlarla karşılaşma olasılığı yanılgılı bir kestirim olamaz. Bu gidişe kapılanlar, katılanlar, destek verenler yarın ne tür günah çıkarmaya çalışırlarsa çalışsınlar çiğnenip ezilmekten kurtulamazlar. RTE’ı tatmin için öngörülen yeni sistem her tür olumsuzluğa açık, tek kişi egemenliğini dayatıyor, ulusal egemenliği değil.
Bilimsel sanı nasıl aldığına şaşılacak biri “Okumuş kesimden korkuyorum” diyerek inanç köleliğinin yıkımını kanıtlamıştı. “Seçmene selâm” biçiminde açılımlar, konuşmalar, düzenlemeler, “lâf ebeliği”yle atıp tutmalar, yalnız kendini düşünme düşkünlüğüyle kalkışmalar, körükörüne bağlılıkla tutsak olma çirkinlikleri tarikat yurtlarındaki yangınlar, perişanlıklar sorumlulukları ağırlaştırıyor. Polisin demokratik haklarını kullananlara böcekleri ilâçlama gibi gaz sıkması, cop kullanması demokrasiyi karalayan yakışıksız davranışlardır. Mitingleri ısmarlama gerekçelerle yasaklamak da öyle.
AKP’nin dinciliğiyle MHP’nin kendine özgü milliyetçiliği birbirine ters ama kişisel durum, parti ilkelerinin üstünde çıkıp özel konum söz konusu olunca birliktelik sağlanıyor. Bu gidişle yarının daha karanlık olacağı endişesi büyüyor. Halkçı cumhuriyete sahip çıkmak yaşam koşuludur.