Bağımsızlık ve yansızlık, yargının olmazsa olmaz niteliği, onuru ve namusudur. Vicdanını yastık yapıp yatmayan bir yargı ilgilisi, her şeyden ve herkesten önce, kendi kişiliğini satmış, yıkmış ve kendisiyle birlikte ulusuna, ülkesine, devletine ihanet etmiş olur. Siyasal alanda yargı konusundaki çarpıklık ve çalkantıların alabildiğine sürdüğü, değişik kesimlerde ölçüsüzlüklerin ve aykırılıkların yaşandığı, içilen andların unutulup yadsındığı bir ortamda partizanlık belirtileri giderek artmakta, sakıncalı eylem ve işlemler birbirini izlemektedir. Son olarak Adalet Bakanlığı eliyle atanan 900 yargıcın 800’ünün AKP ilgisi ürkütücüdür. Yargısının bağımsızlığı ve yansızlığını yitirdiği bir ülkede adalet bir düş olur, güvenlikten, toplumsal barıştan, esenlikten ve erinçten söz edilemez. Yargıda yanlılık en ağır bozukluktur.
Halkoylamasına ilişkin tartışmalar sürerken, cumhurbaşkanının bir siyasal parti üyeliğiyle tarafsızlığının bağdaşmayacağı yakınmaları yaygınlaşırken, iktidar partisi kadroları ve görevleriyle ilgililerinin yanından, yakınlarından gelen yargıçların çalıştığı bir yargının saygınlığı ve güvenirliğinin sürekli tartışılır ve yakınılır duruma getirilmesi şaşılacak bir aykırılıktır. Bu sakıncaya neden olanların görevde kalmaları, uygun görünüp korunmaları ayrıca düşündürücüdür.

YALNIZ BUNLAR MI?

Yargıda şaşırtıcı durumlar görülüp duyulmakta, yazılmakta, söylenmektedir. Gereksiz ve yanlış iyi hal indirimleri, gerekçesi güldürecek kararlar (olaydan iki ay sonraki iletinin “haksız fiil” nitelendirilerek karşı eylem sayılması), gazeteciler için olduğu gibi haksız ve gereksiz tutuklamalar, yargının iktidar yandaşlığı yakınmalarını yoğunlaştırıyor. Geciken iddianameler de ayrı.
Bay RTE, 15 Temmuz’dan sonra “Aynı menzile değişik yollardan gidiyorduk, niye yaptı?” diyerek Fethullah’a sitem etmemiş miydi? Özlediklerini, beklediklerini söylemişti.
İnsanlığa, eğitime, bilgiye, ahlâka, terbiyeye, barışa, ilkeye, çalışmaya değil oy için çıkara, partizanlığa, sömürüye, kasaya ve keseye destek sözleriyle halk dalkavukluğunun devlet parası dağıtımıyla yürütülmesi tam bir siyasal rüşvettir. Hele kimi para babalarının iktidar yandaşlığı, kimi sahne, perde ve ekran yüzlerinin sulu desteği. Son yıllarda yargıya yerleştirmeler iyice gün yüzüne çıktı. Tutuklanan ve meslekten atılan yargıç ve savcıların sayısı ürkütücü düzeyde. Bunların çoğu AKP iktidarının döneminde. Kötü durum, bir bir gazete sayfalarına dökülüyor. Kimi yüksek mahkeme üyeleri emeklilerinden AKP iktidarını ve amaçlı Anayasa değişikliğini savunan diyet yazıları, yanlılığın ve gerçeği saptırmanın ibretlik örnekleri olarak sergileniyor.
Aykırılıkları kınayan İstanbul Barosu avukatlarına polisin sert uygulaması hukuk devletinde utandırıcı tablolar biçiminde izlenmiştir. Tek adamlıkta sopa yemeyen kimsenin kalmayacağı anlaşılmaktadır. Hele yeni HSK oluşsun.
Abartı, yakıştırma, saldırı, saptırma-çarpıtma, sözcük oyunlarıyla sömürünün yeğlendiği siyasal ortam, çatışma ve kapışma alanına dönüştürüldü. Hele sokak çocukları gibi çirkin sözleri beceri sayarak kullanan devlet yöneticilerinin kınanan tutumları, kötü örnekler olarak yadırganıyor, ayıplanıyor. Demokrasi derbederlik değil erdem düzenidir.
Partili cumhurbaşkanının tarafsızlığını koruyacağı sözü “eşyanın tabiatına aykırı”lığın yeni örneklerinden biridir. Yargı tümüyle siyasallaşıyor.

MEDYA

Kadrolarına AKP sözcülerini alan, her gün yeni bir başlık, amaçlı ve yanlı bir haber ile AKP övgüleri yapan, RTE ve Binali Yıldırım’la Bahçeli reklamcılığına soyunan, çıkarcı, iki yüzlü, korkak ve güdümlü medya kesimi, cumhuriyetimiz ve demokrasimiz için büyük bir karşı yapıdır. Hele RTE’ın partili olması devlet alanıyla özel yaşam alanında “tarafsızlık” sözüne artık kimseyi inandırmayacak bir çelişki oluşturmuştur. Yandaş medyanın bu konudaki şakşakçılığı tiksinti uyandıran bir yalakalık biçiminde yansımıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın damadı özel hastane raporuyla tahliye edildi. Cezaevinde ölen, hastalanan, rapora karşın tahliyeyi bekleyen yüzlerce kişi öylece duruyor. Takdir, ulusumuzun.