Anayasal bir yöntem olarak belli yaştaki tüm yurttaşlara açılan halkoylaması kapısını açık tutmak gerekirken, iktidarın ve yandaşlarının istemedikleri oyu kullanacaklara karşı sözleri, demokratik yaşamla, çağdaş anlayışla, insanlık gerekleriyle asla uyuşmayan durumları yansıtmaktadır. Hukuksal bir kurum, bir yöntem olan halkoylamasını köşekapmacaya dönüştürmek biçimindeki yaklaşımlar, yandaş medyanın sırıtkanlık ve şımarıklıklarıyla sürmektedir. Daha kötüsü, devlet temsilcilerinin tutum ve davranışlarındaki hukuka aykırılıklar, dillerindeki sertlik ve çirkinliklerdir.
Halkoylamasına ilişkin 3376 no.lu yasanın TBMM’de grubu bulunan siyasal partilerle, iktidar partisine ve cumhurbaşkanına tanıdığı konuşmalara ilişkin süre başlamadan, “TARAFSIZLIK” andı içmiş cumhurbaşkanının halkı kendi istemine oy vermeye çağırma konuşmalarının hukuka aykırılığı açıktır. Andına bağlı kalmayan devlet temsilcisinin oluşturduğu örnek, yarın tek adamlıkta neler yapabileceğine ilişkin kuşkuları büyütmekte ve yoğunlaştırmaktadır.
Parti genel başkanlığıyla devlet başkanlığını birleştiren yapının sakıncaları sayılmayacak kadar çoktur. İki başlılık, anlaşmazlık ve çatışma türü için ilgisiz örnekler vererek, kendilerinin yasama ve yönetime egemen oldukları son yılları unutturarak “Evet” propogandası, tam yanıltma ve kandırma çağrısıdır. Yansız bilim insanları, uzman hukukçular ayrıntılarıyla Anayasa değişikliği önerisini değerlendirmekte, iktidar partisinin anlayış ve amacıyla ülkemizin nerelere sürükleneceğine ilişkin uyarılarda bulunmaktadırlar. Bilimsel sanlarını, sıfat ve ünvanlarını yandaş TV’lerdeki iktidar yandaşlığı ve sözcülüğüyle geçersiz kılan kimi üniversite öğretim üyeleri ve yöneticilerinin saçma sapan düşünceleri, görüş ve önerileriyle düştükleri acınılacak durum ibretliktir.

GÖRÜNEN KÖY

Yasama çoğunluğuna dayanan uygulamalarıyla ülkenin tüm güçlerini eline geçirip istediği gibi at oynatan iktidar Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi’ni, yargıyı, hukuku tanımadığını çekinmeden söylemekte, bağımsız kuruluş ve kurumlarla üniversiteler olmak üzere özerk yapıları buyruğu ve denetimi altına almakta, işine gelmeyen her yeri ve her şeyi gözden çıkarıp geçersiz ve etkisiz kılmaktan kaçınmamaktadır. Anayasa değişikliği gerçekleşirse ne gerçek anlamında ulusal egemenlikten söz edilir ne de hak ve özgürlüklerden. Demokrasi, sözde ve biçimsel kalır, hukuksallık yitip gider.
Sultan 2. Abdülhamit etkinlikleri, kitapları, sergileriyle Osmanlı özlemini açıklayan iktidarcılar, Atatürk ve İnönü’yü unutturma yarışındalar. Müfredat programı önerisiyle cumhuriyetin bekçilerini değil, karşıtlarını yetiştirme sakıncasını gündeme getirmektedirler. Aşırı yetkili, denetlenmesi olanaksız sayılacak ölçüde güç olan, yöneticinin kişisel yapısına bırakılmış yönetimler, tehlikenin ocağıdır. Bay RTE’nin Hürriyet Gazetesi hakkında gazete yönetiminde değişikliğe götüren 28 Şubat’taki kaba ve sert sözleri herkese gözdağıdır.

KAÇIRMA

Günümüz Başbakanı “.. 17-25 Aralık olarak belirledik ölçüyü. Bizim için bu tarihten sonraki faaliyetler sakıncalıdır. Bu cemaatle beraber olmuşları, etkinliklere katılanları potansiyel suçlu ilân etmek doğru değil” diyerek (Hürriyet, 23/2/2017, Sayfa 1) Fethullahçılarla 2013 yılına kadar süren birlikteliklerine ilişkin savları ve sorunları yaptırımdan, hukuktan kaçırma tutumlarını açıklamıştır. Para sayma makineleri, kutulardaki dolarlar, “Sıfırlama” çağrıları, birlikte yaptıkları, hasıraltı edilmektedir. Adaletten kaçırma ve kaçmak kimseye yarar getirmez.
Adaletle, hukukla oynamaya kadar uzanan değişik siyasal ödünlerle halkoylamasına destek arayan iktidar kesimi, demokrasiyi iyice çuvala koymak çabasındadır. Hukukun saygınlığı, onuru, yaşamsal önemi gözardı edildikçe karanlık koyulaşır. Halkoyunu amaçlarına uygun sonuçlandırmak için her şeyi yapacağı kuşkusunu veren iktidarın demokrasi kıyımı kendi sonunu getirir. Herkes ülkenin aydınlığı, bölünmez bütünlüğü, bağımsızlık ve özgürlük için kendini onurlandıracak çabayı göstermeli dileğimizi yineliyoruz.