11 22

Tek göz oda. Sıvasız. Taş yığını duvarlar. Mutfak yok. Tuvalet yok. Tuvalet dışarda. Koltuk yok. Sandalye yok. Tabure yok. E karyola olacak hali yok. Yatak yorgan kenarda istiflenmiş, yatak yırtık. Buzdolabı zaten yok ama, dolap bile yok. O arkada gördüğün, bi duvardan öbür duvara çekilmiş ip var ya, sadece çamaşır kurutmak için kullanılmıyor, dolap o... Ne kadar giysi varsa ipin üstünde, çorap dahil. Yorgan denklerinin altındaki boş yoğurt kasesi, çekmece işi görüyor. Duvara takılmış olan poşet, üst çekmece. Bir başka paslı çiviye takılı takvim var. Hayatın devam ettiğine dair tek belirti bu takvim... Her sabah özenle bir yaprak koparıyorlar, bugün bu evdeler, yarın bu evdeler, ertesi gün gene bu evdeler!

*

Odanın göbeğinde odun ateşi, hem yemek pişirmek için, hem ısınmak için... Masa ne arasın, yer sofrası bile yok. Kilimin üstüne bez seriyorlar, sofra oluyor. Tencere tabak tel dolabın raflarında ama, adı tel dolap, rafı var, teli yok, biraz un, biraz şeker, yarım paket bulgur, hepsi bu kadar, hepsi açıkta. Çatal kaşık, leğenin içinde. Tek pencere var, pencerenin kanadı yok, sadece ışık girsin diye sabit cam... Hava girsin istiyorsan, kapıyı açmak zorundasın. Kilidi yok. Oklava gibi bi tahta var, kapıyı örtünce menteşedeki oluğuna o tahtayı takıyorsun.

*

Gaz lambası...
Memleketi ampul yönetiyor güya ama, bu ev gaz lambasıyla yaşıyor!

*

Zeliha’nın eviydi burası.
Tarikat yurdunda diri diri yanarak can veren evlatlarımızdan, Zeliha’nın evi.

*

Sare
Semanur
Gamze
Nurgül
İlknur
Sevim
Tuğba
Sümeyye
Cennet
Bahtınur
Zeliha.
El ele buldular onları.
Alevler etrafı sarıp, çatı lime lime çökmeye başladığında odanın ortasında çaresizce birbirlerine sarılıp, el ele tutuşmuşlardı.

*

Biri altı yaşındaydı.
En büyüğü henüz 11.

*

Ve dün öğreniyoruz ki, soruşturma nihayet sona ermiş... Bu çaresiz çocuklarımızı tarikat yurduna yönlendiren milli eğitim müdürüne sadece “kınama” cezası verilmiş, tarikat yurdunda sanki denetim yapılmış da her şey dört dörtlükmüş gibi sahte rapor düzenleyen iki memura da “birer günlük maaş kesim cezası” vermekle yetinilmiş.

*

11 kınalı bebek.
Kına gitsin.

*

Haritadaki yerini bile bilmediğin Myanmar’a artistik gözyaşları dökeceksin, milyon liralık avanta kol saati takan hırsız bakanları rabia işaretiyle alkışlayacaksın, dağıtman gereken kurbanı kendi dolabına istiflemek için kurban bayramından önce çaktırmadan derin dondurucu alacaksın, yoksul ve çaresiz kız çocuklarımızın tarikat yuvalarında diri diri yakılmasını “kınama”yla geçiştireceksin öyle mi?

*

Biz Atatürkçüler zaten gayet iyi biliyorduk ama, ısrarla görmek istemeyenler de ibretle, utançla, veballe öğrenmiş oluyor.
Kindar nesilden insan çıkmıyor!