Sene 2003.
Şehitler diyarı Çanakkale.
18 Mart Üniversitesi’nin bilgisayar mühendisliği bölümünde iki genç vardı.

*

Biri, Burak.
Muhafazakar bir ailede büyümüştü, beş vakit namaz kılıyordu, içine kapanık, varlığıyla yokluğu farkedilmeyen, silik bir tipti, etrafında hiç kız arkadaş yoktu, sosyal hayata katılmaz, kantinde bile takılmazdı, Bursa’dan gelmişti, devlet yurdunda kalmıyordu, başka bölümlerde okuyan bir kaç arkadaşıyla birlikte kiraladıkları evde oturuyordu.

*

Öbürü, İlker.
Tam tersi profildi, yakışıklıydı, hayat doluydu, kızlar arasında popülerdi, hem öğrenciliğinin gereğini yapıyor, hem gençliğinin hakkını veriyordu, elbette herkes gibi inançlı bir ailede büyümüştü ama, sağlam Atatürkçüydü, Balıkesir’den gelmişti, devlet yurdunda kalıyordu.

*

2003’te mezun oldular.
Ağır ekonomik kriz vardı.

*

Herkes harıl harıl iş ararken, kapılar suratlarına kapanırken, Burak şak diye THY’de işe girdi, aradan bir sene geçti geçmedi, şak, İçişleri Bakanlığı’na geçiş yaptı. Sınıf arkadaşları asgari ücrete bile razıyken, Burak adeta bulunmaz hint kumaşıydı, sayın devletimizin kurumları tarafından kapışılıyordu.

*

İlker son sınıfta aşık olmuştu, evlenmek istiyorlardı ama, pırıl pırıl bilgisayar mühendisi arıyor tarıyor iş bulamıyordu, bari askere gideyim, vatani görevimi aradan çıkarayım dedi, yedek subay olarak askerliğini yaptı, ara tara gene iş yok, tezkere bıraktı, subay oldu.

*

15 Temmuz 2016.
Darbe girişimi oldu.

*

Emniyet genel müdürlüğü istihbarat dairesi başmühendisi Burak, tutuklandı! Milli İstihbarat Teşkilatı’nın emniyet istihbarat dairesi’ne bildirdiği 20 bin kişilik paralel yapılanma listesini “abi”lerine “feto imamları”na aktarmakla suçlanıyordu. Ayrıca, fetocu sosyal medya hesabı fuat avni’nin köstebeği olmakla suçlanıyordu. 15 Temmuz gecesi, istihbarat dairesindeydi, makamında yakalandı. Tutuklandı. Kırıkkale cezaevine hapsedildi. Dört ay sonra, ölü bulundu, intihar ettiği açıklandı. Arkasında ne bir mektup, ne de not bıraktı. Gerçekten intihar mı etti, yoksa konuşmasın diye öldürüldü mü, orası muamma.

*

İlker aşkıyla evlenmiş, iki evlat sahibi olmuştu, rütbesi yüzbaşıydı, muhabere subayıydı, aslında görev yeri İskenderun’du ama, sadece bir hafta önce Şırnak Şenoba tugay komutanlığı’na atanmıştı, ailesini İskenderun’da bırakmış, görev yerine koşmuştu. İçinde bulunduğu Cougar tipi helikopter, yüksek gerilim hattına çarptı, aralarında Tümgeneral Aydoğan Aydın ve Yarbay Songül Yakut’un da bulunduğu 12 silah arkadaşıyla birlikte şehit oldu.

*

(Burak, sihirli bir el tarafından, önce THY’ye sonra içişleri bakanlığına alınmış, sihirli şekilde yükselmiş, devletin en kritik merkezlerinden birinde, emniyet istihbarat dairesinde başmühendis olmuştu. “Alnı secdeye eriyor” kontenjanından yürüyüp, yükselmişti. Sayın devletimiz ve sayın hükümetimiz “kozmik oda” kepazeliğine rağmen, emniyet istihbarat’ta görev yapanların kim olduğunu merak bile etmemişti. “Beş vakit namaz kılıyorsa, iyidir, bizdendir” denmişti!)

*

(İlker ve 12 silah arkadaşı, alt tarafı 70 bin dolarlık Engel Tespit Sistemi olmadığı için şehit düşmüştü. Habire benzer kazalar meydana geldiği için, özellikle son yedi senedir bangır bangır bağırılıyor, helikopterlere Engel Tespit Sistemi takılması isteniyordu. Yedi senedir konuşuluyor, silahlı kuvvetlerin “acil alım” çağrısına rağmen, sadece laf üretiliyor, ihalesi bile yapılmıyordu. Bu sistem, otomobillerdeki park sensörlerine benziyordu, yüksek gerilim hattı, direk, tel, baz istasyonu gibi engelleri gördüğünde, pilotları uyarıyordu. Alt tarafı 70 bin dolara takılıyordu. Ama, sayın devletimiz ve sayın hükümetimiz, yüzmilyonlarca dolarlık özel makam uçakları alırken, habire biraz daha büyüğünü alırken, terör bölgesindeki askeri helikopterlerimize lütfedip 70 bin dolar vermeye gerek duymamıştı!)

*

Burak’ın ailesi Bursa’da yaşıyordu ama, Bursa’da toprağa verilemedi, cenaze Bursa’ya getirilseydi, namazı bile kılınmayacaktı, babasının memleketi Sivas’a götürüldü, gizlice götürüldü, kim olduğu etrafa söylenmedi, sadece ailesinden üç beş kişi vardı, ücra mezarlığa sessiz sedasız gömüldü.

*

İlker’in cenaze töreni, memleketi Balıkesir’de, neredeyse tüm Balıkesir’in katılımıyla gerçekleşti. Cenaze namazı, Zağnos Paşa Camisi’nde mahşeri kalabalıkla kılındı, aynı kalabalığın eşliğinde Balıkesir Şehitliği’ne defnedildi.

*

Biri, daima “vatan haini” olarak anılacak.
Öbürü, ilelebet “vatan kahramanımız” olacak.

*

Memleketin gençlerini bu hale getiren fetocularla, memleketin gençlerini böyle heba eden sorumsuz sorumluların ise...
Yatacak yeri olmayacak.