“AKP’nin Suriye politikası hatalı” diyen gazeteciler dışlandı, ötekileştirildi, işlerinden oldu. Hatta aralarında Kadri Gürsel gibi halen hapiste olanlar da var.
Ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da sonunda, gün gibi ortada olan bu gerçeği açıkladı;
“Suriye politikası başından beri yanlıştı” dedi ve devam etti: “Şimdi bunu tamir ediyoruz...”
Aslında Kurtulmuş’un “tamir ediyoruz” dediği sadece Suriye politikası değil.
AKP, Ortadoğu’da başkentleri/devletleri boş verip, etnik gruplarla işbirliği yapma politikasından vazgeçiyor. Beğense de, beğenmese de, Atatürk döneminden beri süregelen “devletten devlete” politikaya geçiyor.

- SURİYE’DE “ÖSO” DÖNEMİ BİTTİ- AKP’nin politikasını düzeltme adımı Suriye’de Özgür Suriye Ordusu’nun sessiz sedasız gündemden
çıkarılmasıyla atıldı. Türkiye’nin, Rusya ve İran’la Moskova’da imzaladığı anlaşmadan beri, Genelkurmay’ın Fırat Kalkanı’na ilişkin açıklamalarında hiç “Özgür Suriye Ordusu” adı geçmiyor. Genelkurmay artık Fırat Kalkanı’nda Mehmetçiğin desteklediği yapıyı “Muhalif unsurlardan oluşan Özel Görev Kuvvet Grupları” olarak ifade ediyor.
Özgür Suriye Ordusu doğrudan Esad rejimine karşı oluşturulmuştu. Oysa Genelkurmay’ın kullanmaya başladığı yeni tanım, bu grupların “kime karşı muhalif” olduğunu da muğlak bırakıyor; Esad’a mı muhalif, IŞİD’e mi muhalif?
Bu muğlak ifadeyle Suriye’de de “grupların desteklenmesi” bırakılıp -AKP beğense de, beğenmese de- Suriye’de hâlâ “devleti” temsil eden Beşar Esad rejimiyle yaşamaya da kapı aralanıyor.

- IRAK’TA BAŞİKA’DAN ÇEKİLİYORUZ- Numan Kurtulmuş henüz sadece “Suriye politikasının yanlış” olduğunu söyledi. Ancak AKP hükümetlerinin Irak politikası da yanlıştı. Stratejik derinlik adı altında Irak’taki merkezi hükümeti boş verip, ağırlığı Sünni güçlere veren Türkiye, burada da istediğini alamadı. Henüz “politikayı tamir ediyoruz” diyen yok ama sessiz sedasız AKP’nin Irak politikası da elden geçiyor. Bakın geçen hafta ne oldu?
Türkiye’nin Başika’ya asker göndermesi, IŞİD işgali sırasında kentten kaçan Musul’un Sünni Valisi Nuceyfi’nin isteğiyle yapılmıştı. Bunu bizzat da Milli Savunma Bakanı olduğu dönemde İsmet Yılmaz açıklamıştı.
Türkiye Başika’da Sünni güçleri Nuceyfi’nin kurduğu Haşdi Vatani için eğitirken, Şii milislerden kurulu ve İran destekli Haşdi Şabi’ye ise açık tavır almıştı.
O kadar ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şii Haşdi Şabi milislerinin Musul operasyonunda “terör estirmesi halinde, Türkiye’nin yanıtının farklı olacağını” bile söylemişti.
Peki şimdi ne oldu?
Türkiye’nin eğittiği Haşdi Vatani güçleri, Erdoğan’ın eleştirdiği Haşdi Şabi’ye katıldı. Bunun açıklamasını da bizzat Haşdi Vatani’nin kurucusu Nuceyfi yaptı. Başbakan Binali Yıldırım tüm bu gelişmeler üzerine Bağdat’a gitti. Türk askerinin, pek de uzun olmayan bir süre içinde Başika’dan çekileceği mesajını verdi.
Türkiye’nin bu geri adımı karşılığında da, Bağdat yönetiminden PKK adımı geldi. Barzani ve Bağdat hükümetinin ortak baskısı sonucunda, PKK’lılar Sincar’dan Kandil’e çekilmeyi kabul etti.
AKP’nin Irak’ta “devleti” yani Bağdat yönetimini boş verip, etnik grupları destekleme politikasından sessiz sedasız vazgeçmesiyle, en büyük terör sıkıntılarından birinin aşılması için adım atılmış oldu.

- SIRADA MISIR VAR- ABD’nin öncülüğündeki BOP’a balıklama atlayıp, gururla “eş başkanlık” açıklaması yapan AKP’nin yanlışları sadece Suriye ve Irak’la sınırlı değil. Eş başkanlık uğruna, devletleri boş verip etnik/ideolojik grupları destekleyerek Mısır’da da, Yemen’de de, Libya’da da hatalar yaptı AKP...
Şimdi sırada -AKP’liler istese de, istemese de- Mısır’da artık “devleti” temsil eden Sisi yönetimiyle barışma var.

- SUUDİ VE KATAR ADIMLARI DA GELECEK- Henüz pek bir işaret yok. Ancak tek tek atılan bu adımlar, Türkiye’nin Katar ve Suudi Arabistan’la ilişkilerini de etkilemeye aday. AKP hükümeti son dönemde dış politikasının merkezine oturttuğu Suudi gözlüklü bakıştan vazgeçmek zorunda. Uluslararası alandaki tüm gelişmeler -Rusya’nın Suriye’deki Esad yönetimi üzerinden Ortadoğu’ya yerleşmesi, ABD’de dış politika önceliğini aşırı dinci akımlarla mücadeleye veren Trump yönetiminin iş başına gelmesi- Türkiye’yi de bir yol ayrımına getirmişti zaten. Ve AKP, Moskova’yla anlaşarak, Trump’a dostluk sinyalleri göndererek, Irak’ta Şii ağırlıklı hükümetle ilişki kurarak, hangi yolu seçeceğini gösterdi.
Bakmayın siz Katar Emiri’nin dev boy posterlerinin açılışlarda kullanılmasına... Önümüzdeki dönemde AKP, dış politikasında -mecburen- yolunu bu iki ülkeyle ayıracak.
Peki tüm bu dönüşüm ne mi ifade ediyor?
AKP, sessiz sedasız, Atatürk’ün zamanından beri süregelen “devletten devlete” dış politikasına dönüş yapıyor. Elbette bunun içeriye de, içeride izlenen politikalara da olumlu etkileri olacaktır.

İncirlik ve idam...


15 Temmuz sonrasında Türkiye’de en çok konuşulan konuyu hatırlıyor musunuz?
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, AKP’lilerin tüm mitinglerinin en gözde konusu idam cezasının geri getirilmesiydi. Üstelik bunu “halkımız istiyor” diye gündeme taşıyorlardı.
Peki ne oldu? MHP’nin verdiği büyük desteğe rağmen AKP, TBMM’ye getirdiği anayasa değişiklik paketine idam cezasının geri getirilmesini dahil etmedi.
Şimdilerde ise gözde konu İncirlik Üssü. AKP’li yetkililerden “Halkımız ABD’yi neden İncirlik’te tutuyorsunuz diye soruyor” açıklamaları gelmeye başladı.
İncirlik, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğinde bir üs. Dolayısıyla, hükümet eğer isterse, ABD dışındaki koalisyon güçlerinin tümüne kapıyı gösterebilir. ABD’yle ortada ikili bir anlaşma olduğundan, İncirlik’ten Amerikan askerlerinin çıkarılması daha uzun ve karmaşık bir süreç. Ancak eğer amaç hakikaten Washington’un canını yakmak ise İncirlik’teki Amerikan üssü kapatılmadan da bu gerçekleştirilebilir. ABD’nin İncirlik’teki faaliyetlerine sınırlama getirilebilir.
Peki Türkiye bunu yapabilir mi?
Ancak AKP’nin, tıpkı idam cezasında olduğu gibi, bu konuda adım atması da çok güç.
Bunun temel nedeni, İncirlik’in Türkiye’nin jeo-politik konumunun somut ürünü olması. AKP’nin İncirlik Üssü’nü yabancılara kapatması, bu jeo-politik konumdan da vazgeçmesi anlamına gelir.
ABD’nin daha şimdiden İncirlik’e alternatif aramaya başladığı haberleri gelmeye başladı. Alternatifler yazılıp çiziliyor; Ürdün’ün Salti Hava Üssü’nün İncirlik’ten ayrılacak güçlerin yeni yerleşkesi olabileceği konuşuluyor.
Bir başka alternatif ise Kıbrıs Adası’nda İngilizlerin kullandığı Akrotiri Hava Üssü.
Sonuç olarak; Türkiye isterse İncirlik’i kapatabilir. Ancak bunun Türkiye’ye orta ve uzun vadede maliyeti, Batı ülkelerine maliyetinden çok daha fazla olacaktır.
Yani...
İncirlik konusundaki açıklamaları, tıpkı idam cezası konusunda olduğu gibi, biraz “şark kurnazlığı” ekseninde okumak gerekiyor...