Küresel finansal krizinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra 2018’in henüz ikinci ayındayken ekonomistler ‘yeni bir kriz mi geliyor’ sorusuna yanıt aramaya başladı. Geçen hafta ABD tahvil faizleri 2014’ten sonraki zirvesine çıkarken başta Wall Street olmak üzere küresel borsalarda sert düşüşler yaşandı. Pazartesi günü ABD borsalarında yaşanan satış dalgası dikkatlerin hisse senedi piyasalarında yoğunlaşmasına neden oldu. MSCI dünya borsalar endeksi bir günde 5.2 trilyon dolar kaybetti. Ancak, küresel piyasalar bir süredir ağır ağır kan kaybediyordu. Nitekim, 26 Ocak’ta 550 trilyon dolarlık hacim ile zirve yapan
MSCI dünya endeksi o tarihten bu yana baş aşağı gidiyordu. Cuma günü 500 trilyon dolara gerileyen endeksin toplam kaybı 50 trilyon doları buldu. Borsalardan çıkan paranın rotasının ne olacaği ise şimdilik bilinmiyor.

1-48

PERİ MASALI SONA ERDİ


Global piyasalarda 10 yıllık peri masalının sona erdiğini düşünenler olmasına karşın, şimdilik yatırımcıların çoğunluğu hisse senedi piyasalarında ciddi kayıplar yaşanmasına rağmen sürecin ekonomik yansımaları olmayacağını düşünüyor. Tartışmalar sürerken, piyasalardaki tedirginliği ifade eden ve önemli bir kriz göstergesi olan VIX endeksi (korku endeksi) hafta başında bir günde yüzde 115 artarak tarihinin en büyük günlük sıçramalarından birini yaşadı. Cboe’s Volatility Index (VIX) 2 Şubat’ta 17.86 seviyesindeydi, geçen salı günü 50.30’a kadar yükseldi. Korku endeksi en son 2015’te bu seviyeleri aşmıştı. Analistler, endeksin piyasalara verdiği mesajın önümüzdeki günlerde netleşmesini bekliyor.

Gelinen noktada, gelişen piyasaların ABD’deki faiz artırımlarına karşı kırılganlıklarının azaldığı belirtilse de, en kırılgan beşlinin gediklisi olan Türkiye için bu durum geçerli değil. TL tarafında jeopolitik, ekonomik ve siyasi risklerin yüksek olması, kırılganlığı artırıyor.

dolareurooo2

Gedik Yatırım’dan Ekonomist Erol Gürcan, küresel enflasyondaki güçlü artışın önemli gelişmiş ülke merkez bankalarının beklenenden daha hızlı şekilde faiz artırımlarına gitme olasılığını doğurduğunu belirtti. Borsalardaki satış baskısı ile birlikte “Uzun vadeli trend değişimi mi” oluyor sorusunun öne çıktığını ifade eden Gürcan, mevcut satış baskısı ve endişenin bir süre daha devam edebileceğini söyledi.

'OYUN' DEĞİŞMEDİKÇE...


Piyasaların ‘uzun vadeli yönü değişti’ diyebilmek için hâlâ başka teyitlere ihtiyaç olduğuna işaret eden Gürcan, şöyle konuştu: “Küresel piyasalarda gözlenen bu denli sert bir satış baskısına yol açabilecek ölçüde temel makroekonomik göstergelerde herhangi bir bozulma görülmediğini not edelim. Aksine, küresel büyüme ve şirket kârlılıkları son küresel krizden bu yana en güçlü ve kapsayıcı görünümünü sergilemekte. Temel makroekonomik göstergelerde bir bozulma olmadıkça veya oyun değiştirici olarak nitelenebilecek bir haber akışı ya da açıklama görülmedikçe, mevcut satış baskısı bir süre sonra yerini tepki alımlarına bırakabilir.” Gürcan, bu süreçte ABD 10 yıllık tahvil faizinde görülecek hareketler kadar 2 yıl ve 10 yıllık tahvil faizleri arasındaki
makasın gelişiminin d  oldukça önemli olacağının altını çizdi.

PİYASALAR VERİLERİ İZLEYECEK


Yeni haftada yarın İngiltere’de, çarşamba günü de ABD’de ve Almanya’da açıklanacak olan enflasyon verileri ile yine çarşamba günü Euro Bölgesi’nde açıklanacak olan öncü büyüme verileri piyasadaki oynaklığı artırma potansiyeli taşıdığından yakından takip edilecek. Yurtiçinde ise çarşamba günü cari denge, perşembe bütçe dengesi, işsizlik ve TCMB Beklenti Anketi gibi veriler takip edilecek. Özellikle, son yurtiçi TÜFE verisinde baz etkisi kaynaklı olarak gözlenen ciddi düşüş sonrasında Beklenti Anketi’nde piyasa uzmanlarının 2018 yıl sonu enflasyon tahminlerinde bir iyileşme olup olmayacağı yakından izlenecek. Ayrıca bu hafta, Fitch’in Brezilya, Türkiye ve Güney Afrika için yapacağı değerlendirme de önemli olacak.

YABANCI, YAHVİL SATIP DOLAR ALIR


Hisse senetlerinde artan volatilite ile birlikte paranın Japon Yeni ve İsviçre Frangı gibi güvenli görülen para birimlerine ve dolara kaydığını belirten Kapital FX Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan, güçlü dolarla birlikte gelişmekte olan piyasalarda baskının ve alternatif varlıklara yönelimin artabileceğini söyledi. Rus, Brezilya ve Endonezya para birimlerinin daha az riskli göründüğünü ancak, Türk Lirası’nın ve Güney Afrika Randı’nın en fazla kırılgan para birimi olarak öne çıktığını kaydeden Erkan, bu noktada dünya dolar endeksinde daha çok ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin izlenmesi gerektiğini belirtirken, şunları söyledi: “Faiz hassasiyetimizin geri geldiği görünüyor. Bu yüzden ABD’de artan reel faizlerle beraber dolar yukarı gidebilir. Tabii, bu dönemde Merkez Bankası’na yapılacak her türlü baskının Türk Lirası’na negatif etkisi olacağını da unutmamak gerekiyor. Özellikle ABD 10 yıllıklarındaki artış ile beraber Türk tahvillerinde pozisyon azaltma eğilimi yabancı yatırımcıda artabilir ve tahvil satıp dolar alabilirler.

YATIRIMCIYA BELİRSİZLİK YÖN VERİYOR


Küresel borsalarda yaşanan hareketlilik önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilirken, AHL Forex Araştırma Uzmanı Özgecan Özdemir bu durumun göründüğünden daha önemli sonuçlar yaratabileceğinin altını çizdi. Borsalardaki hareketin
sonuçlarının görülmesi gerektiğini belirten Özdemir, “Olumsuz etkilerin sonuçları belirsizliğini korumaya devam ediyor” dedi. Özdemir, şöyle devam etti: “Geçen haftadan bu yana yükseliş isteği içinde olan dolar değerlenen dolar varlıklarının desteğiyle 3.8325 lira seviyesine varan yükseliş gerçekleştirdi. Bu seviyenin kalıcı olarak aşılması durumunda yükselişlerin 3.85 liradirencini hedeflediğini görebiliriz.  Özellikle ek faiz artırım ihtimalinin FED başkanları arasında konuşuluyor olması ve enflasyon beklentilerindeki iyimserlik, yeni Başkan Jerome Powell’ın FED politikaları konusunda titiz davranacağı beklentisi ile kurda ilerleyen dönemde 3.85-3.87 lira alım bölgesinin çok da uzak olmadığına işaret ediyor.”