RÖPORTAJ: Nil SOYSAL

Ona “Eğitim İmparatoru” diyorlar. Dile kolay; Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları olarak bu yıl yarım asrı geride bırakmışlar. Bu yarım asırda da sayısız başarı var. Sadece Türkiye’de değil, Washington başta olmak üzere, yurtdışında da kurulmuş Türk üniversiteleri var mesela. Şöyle diyor Enver Yücel: “50 yılın tecrübesiyle, önümüzdeki 50 yılda daha büyük işler başaracağız. Ülkemizi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine çıkaracak bir nesil yetiştirmeye devam edeceğiz.”

EĞİTİM- KALKINMA İLİŞKİSİNİ GEÇ ANLADIK

- Tebrikler! 2017’de 12 milyon dolar eğitim ihracatı gerçekleştirdiniz. “Eğitim ihracatı” daha önce duymadığımız bir kavram. Ne ihraç ettiniz de ülkeye bu kadar büyük bir gelir kazandırdınız?

Çok haklısınız, bırakın ihracatı Türkiye’de eğitimin bir sektör olarak söylenmesi bile daha yeni yeni oldu. Ama benim anlayışıma göre eğitim bir sektördür. Hem de sektörler içerisinde en önde gelenidir ve en önemlisidir. Eğitim üretilir, tüketilir ve satılır. Bugün dünyaya baktığımız zaman eğitim sektörü sektörlerin lokomotifi. Eğitim var ise öbür sektörler de var. Eğitim yoksa öbür sektörler de yok. En azından kaliteli olarak yok. Bugün dünyada yatırımcı artık ucuz iş gücüne bakmıyor, kaliteli iş gücüne bakıyor. Şimdi bir kapital sermaye var, bir de beşeri sermaye var. Beşeri sermaye insanımız. Bu insanlar ne kadar iyi eğitilir ise o iş de o kadar daha kreatif oluyor. O nedenle nasıl ki kereste, demir, çimento vs ihraç ediliyorsa, eğitim de ihraç edilebilir. Bir modeliniz vardır. Bunu dışarıya aktarırsınız. Nasıl mı?.. Eğer bulunduğunuz coğrafya, ülke, şehir yurtdışından buraya öğrenci çekebiliyor ise bu öğrenciler de Türkiye’ye gelişlerinde ülkeye bir döviz bırakıyorlar. Hava yoluyla bırakıyorlar, yemeleriyle, içmeleriyle, kaldıkları yurtlarla ve aldıkları eğitimle bırakıyorlar. Ama Türkiye’de üniversiteler yabancı öğrencinin Türkiye’ye gelmesi konusunda çok yeni bir kavram. Yani 5-6 senedir konuşulmaya başlandı. Türkiye eğitim-kalkınma ilişkisini çok geç anladı. Oysa bu ilişki çok önemli. Eğitim olmadan kalkınma olmaz.

- Siz de buna öncülük ettiniz...

Biz bundan 19 sene önce Bahçeşehir Üniversitesi’ni kurarken, ‘Uluslararası bir üniversite olacağız’ dedik. Bunun yolu da buraya yabancı öğrenci çekmek, yabancı öğretim üyesi çekmekten geçer. Ürettiği ürünü yurtdışında pazarlayan bir ihracatçı firma gibi, biz de bütün dünyadaki eğitim fuarlarına elemanlarımızı gönderdik, üniversitemizi anlattık. Dolayısıyla şu anda yabancı öğrencinin en fazla okutulduğu yer Bahçeşehir Üniversitesi’dir.

[caption id="attachment_2180100" align="alignnone" width="880"]EĞİTİM BÜTÜN SEKTÖRLERİN LOKOMOTİFİDİR Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Enver Yücel, “Bugün dünyaya baktığımız zaman eğitim sektörü sektörlerin lokomotifi. Eğitim var ise öbür sektörler de vardır” dedi. EĞİTİM BÜTÜN SEKTÖRLERİN LOKOMOTİFİDİR
Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Enver Yücel, “Bugün dünyaya baktığımız zaman eğitim sektörü sektörlerin lokomotifi. Eğitim var ise öbür sektörler de vardır” dedi.[/caption]

DÜNYANIN HER YERİNDEN ÖĞRENCİMİZ VAR...

- Hangi ülkelerden öğrencileriniz var?

Şu anda 113 ülkeden 3 bin 750 öğrenci burada okuyor. Mesela Afrika’nın hemen hemen yüzde 80 ülkesinden öğrencimiz var. Yakın coğrafyamızda Ukrayna, Rusya, Doğu Avrupa’dan gelen öğrencilerimiz var. Ama genel hatlarıyla dünyanın her yerinden öğrencimiz var. Bu öğrencilerin üniversitemize döviz olarak kazandırdığı rakam 12 milyon dolar.

- Türkiye’ye?...

Bu aslında Türkiye’ye kazandırılan döviz. Ama ekonomistler şöyle bakıyor; bir öğrenci yılda 40 bin dolar bırakıyor... Yemesiyle, içmesiyle, eğitim ücretiyle, konaklamasıyla filan. Demek ki benim 4 bin öğrencim olsa; 40 bin dolardan öğrenci başına 160 milyon dolar bu ülkeye döviz kazandırıyorum. Bu kazandırdığım dövizle aynı zamanda da kültürümüzü de dünyaya tanıtıyorum. Bir de yapmış olduğum bu hizmetin hiç ithalat kısmı yok.

[caption id="attachment_2180101" align="alignnone" width="880"]Bahçeşehir Üniversitesi’nin İstanbul’daki kampüsü. Bahçeşehir Üniversitesi’nin İstanbul’daki kampüsü.[/caption]

KEŞKE DAHA ÇOK YERDE ÜNİVERSİTEMİZ OLSA

- İthalata bağlı ihracat değil yani...

Hiç değil. Döviz kaybı yok. Sadece bu ülkeye kazandırdığımız dövizden ibaret.

- Yurtdışında da üniversite kurdunuz. ABD’deki üniversitenin durumu nedir?

Washington’daki üniversitemiz, yurtdışındaki ilk üniversitemiz. O üniversitemiz tamamen bir Amerikan üniversitesidir. Amerikan yasalarına göre kurulmuş, Harvard Üniversitesi’nin diploması ne ise, bizim de diplomamız odur. Yine Almanya Berlin’de bir üniversite kurduk, Gürcistan Batum’da bir üniversite kurduk ve bu sene de Kıbrıs’ta bir üniversite daha kurduk. Bugün dünya üzerinde 5 noktada üniversitelerimiz var.

- Yurtdışındaki üniversitelerinizin Türk ekonomisine bir katkısı var mı?

Elbette var. Hem de çok fazla var. Bir kere Türk vatandaşının kurmuş olduğu bir üniversite. Bugün Amerika’daki bizim faaliyetlerimiz o kadar önemli ki... Türkiye’nin menfaatlerine ters olan işlerle ilgili devreye giriyoruz; “Bir dakika” diyoruz. Amerikan kongresinde toplantı ve paneller yapabiliyoruz. İkincisi; o üniversitemiz sayesinde Türkiye’yi çok daha iyi anlatıyoruz. Bakın Kudüs meselesinde biz Washington’da çok güzel bir toplantı yaptık. Türkiye’nin politika ve menfaatlerini de hep göz önünde bulundurduk. Bizim keşke daha farklı yerlerde üniversitelerimiz olsa.

[caption id="attachment_2180103" align="alignnone" width="880"]Enver Yücel Nil Soysal’ın sorularını yanıtladı. Enver Yücel Nil Soysal’ın sorularını yanıtladı.[/caption]

Sanayi üretimini artırmanın yolu iyi eğitimden geçer


- Bugün Türkiye’de en çok tartışılan konu eğitim sistemi...

Dünyada da eğitim sektörü çok eleştiriliyor. Çünkü eğitim dinamik bir yapı ve sürekli değişim içerisinde. Bakın şimdi 4. sanayi devrimine girdik. Bugünkü kavram; endüstri 4.0. Endüstri 4.0 olması için öncelikle eğitimin 4.0 olması lazım. Eğitimi dönüştürmemiz lazım ki, endüstrimiz dönüşsün. Endüstrimiz katma değeri yüksek üretim yapsın ki, biz ihracatımızı artıralım. Katma değeri yüksek üretim yapamazsak, ihracatımızı artıramayız. Bu da ne ile artar? Beşeri sermayenin gücü ile artar. Onun da yolu iyi eğitimden geçer. Biz artık sanayi devrimi anlayışı ile bugünkü dijital çağda aynı eğitimi yapamayız. Eğitimimizi değiştirmemiz lazım. Buna ister süper ülke Amerika veya Avrupa’daki ülkeler, ister geri kalmış Afrika’daki ülkeler olsun, bütün ülkeler böyle bakıyor. Onlar da; eğitimimiz ne olacak, geleceğimiz ne olacak arayışı içerisindeler. Çünkü gelecekte biz nasıl bir dünya hayal ediyoruz sorusunu herkes soruyor. Eğitim bugüne değil, geleceğe bakmalı. Yani 21. Yüzyıl’ı kazanmalıyız. O zaman anaokulumuzdan itibaren eğitim anlayış ve kültürümüzü değiştirmemiz lazım. Türkiye genç bir nüfus. Eğer bunları değiştirirsek; Türkiye hem gençlerini eğitmiş olur, hem de yarınları kazanırız.

Hedefimiz yılda 100 bin Çinli öğrenciyi Türkiye’ye getirmek


- Türkiye’de yabancı öğrenci sayısıne?

110 bin yabancı öğrenci var Türkiye’de. Son 3-4 senede ulaştık bu rakama. 50 binlerde bile değildi daha önce. Ama bu rakam 500 bin olmalı. Bu potansiyelimiz var bizim. Devlet üniversiteleri, vakıf üniversiteleri hep birlikte dışarıda kendimizi çok daha iyi anlatacağız. Okullarımızdaki eğitimi çok daha iyi seviyelere ulaştıracağız. İstanbul gibi bir yerin yabancı öğrenci cenneti olması lazım.

[caption id="attachment_2180104" align="alignnone" width="880"]Bahçeşehir Üniversitesi’nin Berlin’deki kampüsü. Bahçeşehir Üniversitesi’nin Berlin’deki kampüsü.[/caption]

- 2018 için ihracat hedefiniz nedir?

Hedefimiz bin 500 yeni öğrenci almak ve 20 milyon dolar ihracat rakamına ulaşmak. En büyük hedefimiz ve hayalimiz Çin. Türkiye’ye Çin’den öğrenci gelmiyor. İlk defa biz Çinli öğrencileri ülkemize getirmek istiyoruz.

FASLI BAKANLARIN ÇOCUKLARI BİZDE OKUYOR

- Ne faydası olacak Çinli öğrencilerin?

Eğer buraya Çin’den öğrenci getirmeye başlarsak... Buraya yılda 100 bin Çinli öğrencinin okumak için geldiğini bir düşünün! Bunu 40 binle çarpın!... Yeter ki onlarla diyalog içerisinde olalım. Bu arada orta vadede dünyanın önemli bir bölgesi Afrika olacaktır. Sizin buradaki bir öğrenciniz; yarın Afrika’nın bir ülkesinin cumhurbaşkanı ya da başbakanı olabilir. Her ülkeden böyle öğrencilerimiz var. Mesela şu anda Fas’taki bazı bakanların çocukları burada okuyor.

[caption id="attachment_2180107" align="alignnone" width="880"]Bahçeşehir Üniversitesi’nin Washington’daki kampüsü. Bahçeşehir Üniversitesi’nin Washington’daki kampüsü.[/caption]

- Bir tartışılan konu da beyin göçü meselesi. Ciddi talep var...

Beyin göçü tabirine ben çok katılmıyorum. Bir kere biz dünyayı küçük bir köy haline getirdik. Ama bir şeyi yapamadık; kalpleri birbiriyle paylaştıramadık. Barışı sağlayamadık. Yani öğrenci bugün Amerika’da Stanford Üniversitesi’nde okuyor. Orada çalışsa, çalışabilir. Oradan buraya direkt uçuş var. 12 saat bir mesafe. Keşke bugün Boing’in CEO’su bir Türk olsa. Veya Twitter’ı bulan, Facebook’u bulan, yapan bir Türk olsa. Ama her giden çocuğumuz, gencimiz, insanımız doğduğu, büyüdüğü Türkiye’yi unutmamalı. Daima ülkesiyle ilişki içerisinde olmalı. Anaokulundan itibaren o kültürümüzü çocuğumuza iyi kavratmışsak eğer, o zaten Türkiye’nin değerlerini unutmayacaktır. Türkiye hasreti hep onun gönlünde olacaktır. Kaldı ki bunu sağlayamazsak, o çocuk Türkiye’de de yaşasa beyin eğer başka yerlere gitmişse, mekansal olarak burada olmasının çok fazla bir yararı olmaz.