Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, yurtdışında katılacağı bir toplantı için Esenboğa Havalimanına giderken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, barolarla ilgili açıklamasını duydu. Konu son derece önemli olduğu için uçağa binmeden döndü. Değişik illerde baroları tek pota altında toplayan ve milli konularda en ön safta olan Prof.Dr. Metin Feyzioğlu, SÖZCÜ’nün sorularını şöyle çevaplardırdı:

VATANIMIZ İÇİN YÜREĞİMİZ TİTRİYOR


“Sayın Cumhurbaşkanı'nın Türkiye Barolar Birliği’nin milli duruşunu sorgulayan cümlelerini gerçekten hayretle dinledik. Üzücü. Ciddi bir bilgi yanlışı var. Cumhurbaşkanı, kendisi gibi düşünmeyen ama bu vatan için yüreği titreyen başkalarının görüşlerini dikkate almak zorunda. Yapıcı uyarılar, öneriler, eleştiriler daha doğruyu bulmak içindir.
Cumhurbaşkanı, Baroları ve Türkiye Barolar Birliği'ni bölmekten söz ediyor. ‘Türkiye Barolar Birliği'nin adından Türkiye kelimesi çıkarılmalıdır. Bunu, Bakanlar Kurulu yapsın’ diyor. Bilgi yanlışlığı buradan başlıyor. Biz, Anayasal dayanağı olan kamu kurumu niteliğinde meslek örgütüyüz. Adımızdaki Türkiye kelimesi de Bakanlar Kurulu Kararıyla değil, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’yla verilmiştir.

PKK VE FETÖ İÇİN ALTIN FIRSAT


Açık söyleyeyim. ‘Her ilde isteyen avukatlar bir araya gelsinler istedikleri gibi baro kursunlar, bunlar da ayrıca kendi birliklerini oluştursunlar’ demek Türkiye'yi bölmektir. Bu yapılır ise; PKK, FETÖ gibi terör örgütleri bugün hayal bile edemedikleri altın bir fırsat yakalarlar. Etraflarına topladıkları, farklı söylemlerle akıllarını çeldikleri insanlarla kendi barolarını ve birliklerini kurarlar. Bunların arkasındaki yabancı devletler de bu yapıları muhatap alır.

Bugün uluslararası meslek örgütlerinin muhatabı biziz. Hem hukukun üstünlüğünü ve adil yargılama hakkını savunuyoruz hem de tüm dünyaya, bazen duymaktan hoşlanmasalar da, Türkiye'ye saldıran terör örgütlerinin yaptıklarını anlatıyoruz. Eğer Cumhurbaşkanı'nın dün birkaç cümleyle ifade ettiği gibi birden çok birlik ve bir ilde birden çok baro kurulur ise dediğim gibi, dünya kamuoyunu yönlendiren kimi uluslararası meslek örgütler ve yabancı basın, sadece duymak istediklerini söyleyen bu ayrılıkçı yapıları muhatap alır.

‘MİLLETÇE kahraman ordumuzun ARKASINDA DURMAK ZORUNDAYIZ...’ Saygı Öztürk’e konuşan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, operasyonun 6’ncı gününde Kilis’e gitmişti. Burada yaptığı açıklamada, “Kahraman ordumuzun muzaffer olması için milletçe arkasında durmak zorundayız” diyerek Zeytin Dalı Harekatı’na TBB adına destek vermişti. ‘MİLLETÇE KAHRAMAN ORDUMUZUN ARKASINDA DURMAK ZORUNDAYIZ...’
Saygı Öztürk’e konuşan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, operasyonun 6’ncı gününde Kilis’e gitmişti. Burada yaptığı açıklamada, “Kahraman ordumuzun muzaffer olması için milletçe arkasında durmak zorundayız” diyerek Zeytin Dalı Harekatı’na TBB adına destek vermişti.

BU UYARILARI BİZ YAPTIK


FETÖ’nün ve PKK’nın “Biz terör örgütü değiliz, iktidar bize muhalif olduğumuz için eziyet ediyor” propagandasını, iktidar, kendi elleriyle dünyada haklı çıkarmamalıdır. Türkiye'yi, haklı milli davalarımızı dünyada savunan tek örgütlü güçten mahrum bırakmamalıdır. Aksi davranış gayri milli olur. Türkiye Barolar Birliği, her milli meselede herkesten önce en akılcı ve en milli tavrı göstermiştir. Sadece hafızamızı tazelemek için belli başlı örnekleri sayacağım:

* Kumpas davalarında verdiğimiz mücadele,

* TÜBİTAK’ın FETÖ tarafından ele geçirilmesi sürecinde yaptığımız erken uyarılar,

* FETÖ’nün devletin içine sızması ve hedefinin Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanı devirmek, demokrasiyi yok etmek olduğunu herkesten önce görüp kamuoyuna yaptığımız uyarılar,

* 17-25 Aralık sürecinde “yolsuzlukla mücadele ayrı, soruşturmanın FETÖ’nün savcı kılıklı teröristleri tarafından yürütülmesi meselesi ayrıdır, ortada başka bir mesele vardır” diyerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanında dimdik saf tutuşumuz,

* Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yargı tarafından esir alınması girişimine gövdemizle karşı duruşumuz,

* Açılım denilen sürecin, silahlı kuvvetlerimiz yargı tarafından teslim alınmış görüntüsüyle yan yana yürütülmesinin Türkiye’yi felakete sürükleyeceğine dair haklı ve ısrarlı açıklamalarımız,

Bu süreçte güçlenen bölücü örgütün hendek ve barikatlarla devlete yönelik kalkışma girişimine karşı tüm dünyaya gerçeği anlatmamız,

* Yine hendek sürecinde küresel güçlerden talimat alan bazı yapıların Türkiye’yi insanlığa karşı suç işlemekle suçlama girişimini çürütmemiz,

* Kıbrıs davasını savunmamız,

* 15 Temmuz gecesi 79 baromuzla birlikte darbe girişiminin ilk saatlerinde devletimize verdiğimiz büyük destek,

* 15 Temmuz’un bir senaryo olduğunu yaymaya çalışan bazı yabancı basın ve uluslararası örgütlere karşı dünyayı dolaşarak yaptığımız ve kazandığımız mücadele,

* Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarının Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru savunma hakkı kapsamında olduğunu ilk günden itibaren gerekçeleriyle birlikte tüm dünyaya açıklamamız,

* Bizzat Kilis’e giderek Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bu kapsamda koşulsuz destek vermemiz…

Özetle; baroları bölmek, terör örgütlerinin istediğini yapmaktır. Terör örgütlerinin desteklediği meşru görünümlü farklı örgütlenmelerin türemesine izin vermektir. Milli kaygılar taşıyan kimse böyle bir adımı atmamalıdır.

ETNİK YAPIYA GÖRE BARO


‘İsteyen gelsin istediği gibi baro kursun’ denilirse her mezhepten, etnik gruptan ve her siyasi partiden barolar da çıkar. ‘İktidarın baroları’, ‘diğer barolar’ diye ayrımlar olur. Türkiye'nin fay hatları kırılır. Baroları bölmek avukatları savunmasız bırakmaktır. Başsavcının karşısında onun eşiti durumda bir güç olan baro başkanını, herhangi bir dernek başkanı konumuna düşürür. Böylece avukatlar tamamen sahipsiz ve örgütsüz kalır. Buna bağlı olarak vatandaş da devlet karşısında aciz ve çaresiz hale gelir. Adalet asla tecelli etmez. Vatandaşın yargıya güveni daha da düşer.

Bugün 81 ili temsil eden ve çok farklı siyasi dünyalardan, etnik kökenlerden, mezheplerden gelen baro başkanları, aynı masanın etrafında oturup, kavga etmeden temel meseleleri konuşuyor, böylece ortak akla ulaşıyoruz. Hep arzu edilen ama maalesef bugün hemen her yerde kaybettiğimiz bu hoşgörü, saygı, temel kavramlarda uzlaşma bizde var. Biz Türkiye’ye örnek bir yapıyız. Seçimlerimiz de, siyasi partilerin kendi iç seçimlerinden ve milletvekili seçimlerinden çok daha demokratik. Örnek alabilirler isterlerse.

DOĞRU BİLGİLENDİRİLİRSE


Her avukatın sosyal yardımlaşma fonuna katkısı sayesinde, 106 bin avukatımız, 20 bin stajyer avukatımız, eşleri ve çocukları bir lira dahi ödemeden yatarak tedavi oluyorlar özel hastanelerde. Öksüz ve yetimler bize emanet. Zor durumda olan yaşlılarımıza ek emekli maaşı veriyoruz. İş göremez hale gelen meslektaşlarımızı ele güne muhtaç etmiyoruz. Bütün bunları devlet bütçesinden bir lira almadan ama her kuruş harcamamız Adalet Bakanlığı ve Sayıştay denetiminde yapıyoruz.
Hakkari’deki avukatımız, Edirne’deki avukatımızla emsalsiz bir dayanışma içinde. Baroları bölmek birbirini tanımayan, Türkiye’nin dört bir yanındaki 106 bin avukatın ve 20 bin stajyer avukatın bu mesleki dayanışmasını yok eder. Her siyasi partiden aileleriyle birlikte 700-800 bin insan mağdur olur.

Nereden baksanız Türkiye Barolar Birliği’ni ve baroları bölmeye niyetlenmek büyük bir yanlışlıktır. Sayın Cumhurbaşkanı doğru kaynaklardan doğru bilgilendirildiğinde eminim o da anlayacaktır. Yeter ki siyasi parti gözlükleriyle değil, cumhurbaşkanı gözlükleriyle meselelere baksın.”