ANALİZ

Vallahi bravo sana CHP


Ana muhalefet partisini bazen anlamakta güçlük çekiyorum. Tam “bir ivme kazandığını” sandığınız anda kendi başına iş açmakta adeta çok ustalaşmışlar. İşte son İstanbul İl Kongresi’nden sonra ortaya çıkan duruma bir bakar mısınız? CHP tarihinde ilk kez Türkiye’nin en büyük kentinin başına bir kadın yönetici seçmiş ama partililerinin yarısı bin pişman. Diğer yarısının yarısı da “Galiba iyi olmadı” düşüncesinde. Geri kalanlar ise sanki partiyi tümden ele geçirmiş gibi coşku dolu. CHP il ilçe kongrelerini hiç izlemedim. Sonuçlarını bile fazla merak etmedim. Çünkü dün yazdığım gibi CHP’de artık bir heyecan görmüyorum. Türkiye’nin en büyük ilinde sadece iki aday çıkabildi il başkanlığı için. Onlardan biri zaten mevcut il başkanı. Zamanında seçilerek gelmiş. Başarısız olduğunu da düşünmediği için tekrar aday olmuş normal olarak. Karşısına sadece bir aday çıkıyor veya çıkabiliyor. Bu durumda oy kullanacak delegelerin ne yapmasını bekliyorlar ki acaba? Sonradan incelediğimde şunu gördüm. Delegelerin bir bölümü sırf eski başkan seçilmesin diye karşısına çıkan adayın yanında yer almış. Muhtemelen pek çoğu da adayın kimliğine, geçmişine, CHP’deki hizmetlerine bile bakmamış.  Aklında tek düşünce var “Diğer adayı desteklersem benim istediklerim kurultay delegesi olamayacak böylece benim istediklerim parti meclisine giremeyecek, kazanabileceğimiz belediyelerden bize bir şey düşmeyecek çünkü o kişiyi bizimkiler belirlemeyecek.” Olabildiği kadar yumuşak yazmaya çalıştım ama durum maalesef böyle. Eski başkana karşı yeni adayın yanında yer alanların da büyük bölümü aynı gerekçelerle böyle davrandılar. Şimdi partide sorun yaşanıyor. Çünkü seçilen yeni başkanın eskiden attığı tweetler CHP’lilerin çoğunun fikrini yansıtmıyor. Bu karşı demokrasinin kuralları işlemiş ve herkes oyunu özgürce hiçbir baskı altında kalmadan kullanmış. Yani seçimde bir hile, kumpas, yanıltma yok. Kavgasız gürültüsüz heyecansız bir kongre sonucu kongre delegeleri bir adaya 7 oy daha fazla vererek seçimi sonuçlandırmış.  Sanıyorum önümüzdeki günlerde seçilen kişinin istifa etmesi talepleri gelecektir. İşte o zaman ne olacak? Kongre günü hiç tartışmayan, kavga gürültü çıkarmayan ve hiç heyecanlanmayan CHP’liler birbirine girecek. Ki daha şimdiden bunun belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Bizzat CHP’lilerin eliyle seçilen başkanın sosyal medya paylaşımları ortalığa saçılıyor. Yandaş medya zaten daha ilk andan beri ucundan ateş püsküren mızraklarla saldırılarını aralıksız sürdürüyor. Peki, bunun böyle olmaması gerektiğini gören, fark eden, uyaran bir tek CHP’li çıkmadı mı? Genel başkana, parti yöneticilerine ama en önemlisi delegelere anlatmak kimsenin aklına gelmedi mi? Ve elbette nasıl oluyor da koca partiyi çok konuşan ama sıra aday olmaya gelince tırsan insanlar doldurdu? Gerçekten bazen CHP’ye akıl sır erdirmekte zorlanıyorum ve “Vallahi bravo sana CHP” diyorum.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

CHP’de beklenmedik aday Ümit Kocasakal


Yazılara başlamak üzeydim ki İstanbul Barosu eski Başkanı Ümit Kocasakal aradı dün. Çarşamba günü yani yarın yapacağı açıklamaya davet etmek için aramış. Tabii biliyordum aradığında yapacağı basın toplantısını. Sosyal medyada haber zaten yayınlanmıştı. “Ümit Kocasakal çarşamba günü CHP genel başkanlığı için adaylığını açıklıyor” başlıkları internetteki birçok haber sitesinin manşetindeydi. Kocasakal “Saat 11.00 yapıyorum basın toplantısını, şahsen davet etmek için aradım” dedi. Tabii o saat benim Halk TV’deki Yazıişleri programına başladığım saat, yani gitmek mümkün değil. Ümit Kocasakal “Biliyorum elbette, davetim fiziken bir davet değil zaten, sadece artık bu CHP’de bir şey yapılması gerektiğine inanıyorum, artık birileri sesini yükseltmeli” dedi. Kocasakal’a “Gelemesem bile yanında olduğumu” belirterek şu karşılığı verdim; “CHP’de genel başkanlık dahil her alanda kıyasıya ama demokratik kurallar içinde bir yarış olmalı. Bu rekabet yeni fikirleri, yeni siyasetleri beraberinde getirecektir. CHP yeni dönemde iktidara gelmek, belirleyici olmak istiyorsa bu yenilenmeyi başarmalıdır, kazanmanız veya kaybetmeniz bence önemli değil, önemli olan siyasetin ve muhalefetin bu ivmeyi tekrar kazanmasıdır.”

BUNU YAZMAK GEREK

İstanbul’da istifa istemek de çözüm değil


İstanbul İl Kongresini kazanan Canan Kaftancıoğlu’nun başı yıllar önce sosyal medyada paylaştığı mesajlar nedeniyle dertte. Kaftancıoğlu iki cephede sıkıntı çekiyor. Birincisi partisi içinde ciddi bir tartışma başladı. Yeni il başkanının Atatürk, sözde Ermeni soykırımı, Ergenekon ve Balyoz davaları ve Gezi direnişi ile ilgili paylaşımlarına tepki gösteren bazı CHP’liler “istifa” taleplerini yüksek sesle söylemeye başladılar. Kaftancıoğlu’nun ikinci sıkıntısı ise bizzat iktidarla. Çünkü Canan Kaftancıoğlu seçildikten hemen sonra hükümet harekete geçti ve yargıya “soruşturma açın” talimatı verdi. Savcılık pazar günüymüş, tatilmiş dinlemeyerek Kaftancıoğlu hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla soruşturma başlattı. İktidarın bu durumlarda ne yaptığını iyi biliyoruz. Eğer Kaftancıoğlu’nun tutuklanması istenirse bu anında yapılır. Kaftancıoğlu parti içi baskılara dayanamayarak istifa ederse ve tutuklanırsa kamuoyu iktidarın “Vefasız CHP” propagandasına kapılacaktır. Yok Kaftancıoğlu yola devam eder ve görev başındayken tutuklanırsa da iktidar bu kez “CHP’nin yerli ve milli olmayan il başkanı” propagandası ile kamuoyunun beynini yıkayacaktır. Bu bilmecede taraf olmak ne kadar fena bir şey olur değil mi?

ŞAŞIRDIM

Ne oluyor da böyle pıtrak gibi itirafçı dökülmeye başladı?


Dikkat ediyor musunuz 15 Temmuz dinci faşist kalkışmasından bir yıl sonra ortaya “itirafçılar” saçılmaya başladı. Son birkaç gündür 5 rütbeli subay “Ben de FETÖ’cüyüm” diye ortaya çıktı ve teslim oldu. Aralarından bir tanesi 15 Temmuz kahramanlarından biri üstelik. Canını ortaya koymuş, yaralanmış bir de madalya bile almış. Merak ediyorum ne oluyor da böyle pıtrak gibi dökülmeye başladılar. Korkuya mı kapıldılar acaba? Sonradan yakalanmaları halinde hiç kurtulamayacaklarını düşünüyorlardır belki de. İtirafçı statüsü kazanarak hapis hayatlarını düşürmek istemeleri de mümkün. Ya da bilmediğimiz bir şeyler oluyor. Zaten o gece ile ilgili bilgimiz çok az. İşin kahramanlık bölümlerini konuşuyoruz sadece. Oysa 15 Temmuz ile bütün gerçekler ortaya çıktığında hepimizin büyük şaşkınlık yaşayacağı kesin bana göre. O gün de bir gün gelecek mutlaka.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Suriye’de tek başımıza kalmamalıyız


AKP genel başkanı iki üç gündür çok öfkeli. Bu öfkesi Amerika’ya yönelik. Amerika’nın Türkiye Suriye sınırında 30 bin kişilik bir PYD ordusu kuracağını açıklamasına çok şiddetli tepki gösterildi. Erdoğan “Bir hafta içinde neler olacağını göreceğiz” dedi. AKP genel başkanının “diplomatik bir dil” kullandığını varsayarsak bu Amerika’ya verilmiş olan süre anlamına gelir. Yani diyoruz ki “Ey Amerika PYD’ye ordu kurdurmaktan ve desteklemekten bir hafta içinde vazgeç yoksa ben yapacağımı bilirim.” Zaten askeri bir yığınak yaptık güney bölgemize ve bu her geçen gün büyüyor. Sonuçta müdahale etmek zorunda kalacağımız yerler çok da uzak değil, en uzak yer 40 kilometre. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücünü düşündüğümüzde PYD’nin hesabı çok kısa sürede görülür. Ancak sorun şu ki PYD’lilerin hemen yanında Amerikan askerleri de var. Müdahale edildiğinde Amerikalı askerlerin bundan olumsuz etkilenmemesi mümkün değil. Bir hafta içinde Amerika ya kendi çekilecek PYD’yi savaş alanında bırakacak ya da PYD’yi de çekerek bölgedeki yeni durumu görüşmeye başlayacak. Tabii bütün bunlar olurken Rusya faktörünü de unutmamak gerek. Türkiye’nin Amerika ile de çatışmayı göze alması herhalde en çok Rusya’nın işine gelecektir. Ancak burada bir diğer unsur da Erdoğan’ın hala Suriye Devlet Başkanı ile diyaloğa girmemesi tam tersine eskisinden daha sert biçimde “Katil” demesidir. Durum böyle olunca Amerika’nın düşmanca tutumuna karşı Türkiye Suriye ile birlikte bölgede askeri güç olduğunu gösterebilme şansını bir kenara koymaktadır. Olası bir operasyonda Türkiye’nin tek başına kalma riski büyüktür. Yapılacak operasyonlarda Türkiye’nin hasar alması üzerine Amerika ve Rusya’nın sahaya inerek sorunu kendi aralarında çözmeye çalışmaları sonra bizi çok üzecektir.