Sevgili okurlarım, Türk ordusu Suriye’de sınırımızın hemen dibinde oluşan terör yuvalarını birer birer temizliyor.
İslamcı terör örgütü IŞİD Suriye’den daha önce kovulmuş ve geri çekilmek zorunda kalmıştı.
Şimdi sırada, adına PYD denilen PKK’nın Suriye kolu var. Onların da temizleneceğini umuyoruz.
Bu konuda gelen haberler şimdilik iyi. Harekât başarıyla devam ediyor.
Ancak bu olanların geçmişine ve nedenlerine de biraz olsun bakmak gerekiyor.
Sınır ötesinde savaşmak her ülke için zordur...
Üstelik bu işin hem maddi, hem de manevi maliyeti çok ağırdır. Biz Türkiye olarak bunu yıllardır yaşamaktayız.

* * *

Bu iktidar “Esad’ı devirme (!)” hayalleriyle yıllar önce yola çıktı. Fakat gelin görün ki başarılı olamadı.
Oysa Esad rejiminin Türkiye’ye hiçbir tehlikesi ve tehdidi yoktu. Bize terör ihraç etmiyordu. Tam tersine, Suriye ile olan 911 kilometrelik sınırımız, bir barış sınırına dönüşmüştü.
2011 yılında dış güçler tarafından başlatılan iç savaşla birlikte milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye kaçmak zorunda kaldı. Onların bir bölümünü Türkiye’deki kamplarda “Tam pansiyon (!)” ağırlamayı sürdürüyoruz. Bu işin ülkemize çıkan faturası milyarlarca dolar.
Sığınmacıların önemli bir bölümü ise bütün Türkiye’ye dağıldı ve başımıza (her açıdan) resmen bela oldu.

* * *

Esad rejimi ülkesinde çıkarılan bu iç savaş sonrasında ağır yaralar aldı. Ülke harabeye döndü...
Ve Suriye topraklarının çok büyük bir bölümü İslamcı ve Kürtçü terör örgütlerinin eline geçti.
Biz şimdi askeri gücümüzle bu pislikleri temizlemeye çalışıyoruz.
Başka bir deyişle, Esad’ı devirmeye kalkışmanın başımıza açtığı işlerle uğraşmayı sürdürüyoruz.
Suriye rejimini devirme macerasında biz yalnız değildik.
İşin içinde özellikle ABD vardı.
PKK/PYD’ yi sınırlarımıza yakın bölgelere onlar yerleştirdi.

* * *

Çok ilginçtir, bizim hükümet yetkilileri şimdi askeri harekâtı başlattıktan sonra “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız ve korumayı amaçlıyoruz” demeye başladılar!
Madem böyle bir fikriniz vardı, bunu daha önce düşünecektiniz muhteremler!
Bakınız Binali Yıldırım’ın şu sözlerine:
“Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını ve bölgede terör örgütlerinin önüne geçilmesini istiyoruz.”
Önceki aylarda ve yıllarda tam tersini savunan, birkaç hafta sonra Şam’da Emeviye Camisi’nde namaz kılmaktan söz edenler kimdi, biz miydik?
Yaptıkları büyük hataları ağır faturayı görünce anladılar ama iş işten geçtikten sonra!..
Şimdi işi Mehmetçiğin namlusuna ve süngüsüne emanet etmek zorunda kaldılar.

* * *

Bu askeri harekât aslında bir örgüt desteği ile yapılıyor:
Adına ÖSO denilen Özgür Suriye Ordusu ile birlikte...
Bu “ÖSO”yu burada defalarca yazdım.
Finansmanı Suudi Arabistan, Katar ve ABD gibi ülkeler tarafından sağlanan bir maaşlı teröristler topluluğu...
Profesyonel teröristlerden oluşuyor. Her birine ayda 1.000 ile 2.000 dolar arası maaş ödeniyor.
Amaç Alevi ağırlıklı Esad rejimini devirip yerine Sünni bir yönetimi geçirmek...
Ve ÖSO bugüne kadar en büyük desteği bizim hükümetten aldı.
Şimdi Afrin operasyonu da onlarla birlikte yapılıyor!

* * *

Emre Kongar dün Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde soruyordu:
- Bu terör örgütleri sınırımıza Suriye’nin toprak bütünlüğü ABD ve Türkiye’nin desteği ile zedelendiği için yerleşmedi mi?
- Esad Suriye savaşının başladığı günlerde Türkiye’yi ‘Bana saldırırsanız sizin de güvenliğiniz tehlikeye girer’ diye açıkça uyarmadı mı?
- Türkiye, peşmergeleri kendi sınırından içine alıp Suriye’deki savaşa bizzat taşımadı mı?
- Sonuç olarak AKP iktidarı şimdi Afrin’e kendi yarattığı bir sorunu çözmek için girmiş olmuyor mu?

* * *

Devlet eski Bakanı Rıfat Serdaroğlu’ndan dün aldığım mektubu özetliyorum:
- Kuzey Suriye’de PKK/PYD’nin devlet kuracak güce ulaşmasını niçin engellemedik?
- Açılım süreci boyunca PKK’nın güçlenmesine niçin izin verildi?
- Adına PKK ve PYD denilen yılanları büyüten Barzani eşkiyası ile kimler ticaret yaptı ve yapıyor?
- Kim Barzani eşkiyasına Mersin gümrüğünde at oynattırdı? Barzani’nin Türkiye’deki 80 adet şirketinin ortakları kimler?
Serdaroğlu devam ediyor:
“Yalaka basının son moda narkozu ‘Aman bir ve beraber olalım. Bu milli bir mesele. Aykırı ses çıkmasın.’
Tamam!.. Bir ve beraber olalım. Doğru da, Türk Devleti’nin ve Türk Milleti’nin iyiliğinde olalım. Olmayan haindir zaten.
Ama birileri her yere pisleyecek, ortalığı bok götürecek, sonra da ‘Aman beraber olalım’ denilecek. Yemezler!

* * *

Zeytin Dalı operasyonu inşallah büyük başarıya ulaşsın, süreci Türkiye Cumhuriyeti olarak en az maddi ve manevi kayıpla atlatalım...
Ama sonrasında bu hükümete düşen çok önemli bir görev olacaktır:
Başlarını hep birlikte ellerinin arasına alıp iyice düşünsünler:
Biz bu Suriye işinde hangi büyük hataları yaptık, bu belayı durup dururken başımıza niçin açtık?
Yedi yıldan beri süregelen bu kanlı süreçte nice şehitler verdik, yüz milyarlarca dolar ve lira harcadık.
Bu işin bizim açımızdan bilançosu ne oldu?
Herhangi bir kazancımız oldu mu, ne kazandık?..
Ve saygınlığımız dahil neler kaybettik?
Hele şu sıcak operasyon günleri bir geçsin, hükümet bu soruların yanıtını tek tek, hem de kamuoyu önünde vermekle yükümlü olacaktır...
Zira madalyonun öbür yüzünü bilmek de hepimizin hakkıdır.