Sevgili okurlarım, dün gazetelerde yine bir fotoğraf yer alıyordu. Katar Şeyhi bir kez daha Türkiye’ye gelmiş, sayın dünya liderimiz, damadı ve Katar Dışişleri Bakanı falan hep birlikte sarayda yemek yiyorlar...
Bu şeyhin dayanılmaz bir Türkiye aşkı olduğu anlaşılıyor, iki günün bir başı Türkiye’ye geliyor!
Hesaplayabildiğim kadarıyla şeyhin bugüne kadar yaptığı Türkiye ziyaretlerinin sayısı 40’ı geçti.
Bizimkilerin Katar ziyaretleri ise herhalde 100’ü aştı.
Acayip ve üzerinde durulması gereken bir hadisedir.
Dünyanın 193 ülkesinin hiçbirinde böyle bir “Dostluk ilişkisi (!)” yok.

* * *

Türkiye’ye sık sık gelen sadece şeyh değil. Çeşitli zamanlarda bakanları, aile bireyleri, prensleri, eşleri falan da tam kadro geliyorlar, saraylarda ve köşklerde aile boyu ağırlanıyorlar.
Üstelik bizimkiler de sık sık Katar gezileri düzenliyor. Dünya liderimiz, Başbakanlarımız, bakanlarımız ve Erdoğan ailesinin bazı bireyleri de sık sık Katar’da boy gösteriyor!
Eşi Emine Hanım ve kızı Sümeyye Hanım da bu görevi sürdürüyorlar.

* * *

Türkiye’de büyük caddelerin isimleri Katar olarak değiştiriliyor.
Emir hazretleri, ikinci eşine geçtiğimiz aylarda Boğaz’da görkemli bir yalı armağan etti.
Erbilgin Yalısı’na trink diye 100 milyon Euro para bastırdı.
Bizim Digitürk Katar’a satıldı, programların içine Kâbe yayınları eklendi.
Hem de Katar şeyhi geçtiğimiz aylarda dünya liderimize 55 adet seçmece Arap atı armağan etti.
Bu bir servet...
Atlar şimdi devletin haralarında bakım altında...

* * *

Katar şeyhinin bazı Türkiye gezileri esrarengiz (!) bir biçimde örneğin iki saat sürüyor.
Dünya liderimizle iki saat baş başa, özel konuşuyorlar ve şeyh hazretleri yine ülkesine dönüyor.
Katar’da ayrıca bir garnizonumuz var.
Askerimiz, topçu ve füze birliklerimiz Katar’da üslenmiş durumda.
Kimi kime karşı koruyacaklar, doğrusu bilemiyorum!

* * *

Ülkemizin cari açığı her yıl milyarlarca dolar düzeyinde. Böyle bir açığa hırsız petrol ülkeleri hariç dünyanın hiçbir ülkesi dayanamaz.
Ama biz dayanıyoruz!
Bu açığın finansmanı nasıl sağlanıyor, bilinmiyor!
Diyeceksiniz ki nasıl bilinmez kardeşim, devletin hesabı kitabı belli değil mi!..
İşte sorun buradan kaynaklanıyor. Milyarlarca dolarlık açığın nereden, nasıl ve hangi kaynaktan karşılandığı gizleniyor.
İşte burada Katar gündeme geliyor.
Katar acayip bir ülke, bir şeyh ve ailesinin yönetiminde.
Demokrasi yok... Petrolden gelen yüz milyarlarca dolar parayı aynen Suudi Arabistan’da olduğu gibi bir takım şeyhler yönetiyor.
İşin gerçeği ise şöyle:
Katar, Türkiye’de belli ailelerin ve kişilerin kara parasını, hırsızlık ve rüşvet paralarını aklıyor.

* * *

Ama bu sürecin nasıl işlediğini belgelemek mümkün olmuyor.
Bilenler konuşmuyor.
Durmuş Yılmaz Merkez Bankası eski Başkanı...
MHP’den istifa eden Yılmaz şimdi İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor.
Eski bir Merkez Bankası Başkanı olan Yılmaz, kesinlikle inanıyorum, Katar’ın bu kara para aklama mekanizmasını, Türkiye’nin bu inanılmaz cari açığını ve Katar tarafından nasıl finanse edildiğini, milyarlarca doların hangi yöntemlerle ve nasıl aklandığını en iyi bilen uzmanlardan biridir...
Ve üstelik Durmuş Bey dürüst adamdır.
Kendisinden beklentim, bu acayip sürecin içyüzünü ve perde arkasını Türk Milleti’ne bir an önce açıklamasıdır...
Zira bu olayın içinde başka büyük işler ve dümenler döndüğünü artık herkes biliyor da, ayrıntılara girip kanıtlamak mümkün olmuyor.

GÖKMEN ULU’NUN KİTABI


Gazeteci arkadaşımız, Sözcü muhabiri Gökmen Ulu’nun bir haber yazdığı için başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi!
Yaşadıklarını Sözcü okuyan herkes biliyor, tekrar etmiyorum.
Bir hiç uğruna aylarca hapis yattı, sonra tahliye edildi. Dava devam ediyor.
Gökmen bu yaşadıklarını şimdi kitap yaptı, her şeyi anlattı:
“Yıkılma Sakın.” (Kırmızıkedi Yayınları.)

* * *

Kitap 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Marmaris’te yaşadıklarıyla ve yaptığı haberin öyküsüyle başlıyor...
Erdoğan’ın tatil haberiyle...
Sonrası tam bir felaket!
Aylar sonra gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve Silivri’de cezaevi ayları başlıyor.

* * *

Gökmen’in kitabını okudukça okudum, yaşadıklarını ve başına gelenleri öğrendim.
Dün Ankara’ya gelmişti ve epeyce lâfladık.
Yaşadığı olayları bir de onun ağzından dinleme fırsatım oldu.
Gökmen Ulu dört dörtlük, öğretici bir kitap yazmış. Haksızlığa uğrayan bir gazetecinin yaşadıklarını bir solukta okuyorsunuz.
Bir ibret belgesi.
Size de tavsiyem, bu kitabı alıp hemen okumaya başlamanızdır.
Gökmen’e ellerine sağlık diyorum.