Sevgili okurlarım, uzun yıllar içerisinde Türkiye’de çok önemli iki savaş yaşandı. İlki Kurtuluş Savaşı...
Yurdumuz işgal altında idi...Büyük Taarruz 26 Ağustos 1922’de topçumuzun ateşi ve piyade hücumuyla başladı.
30 Ağustos günü Meydan Muharebesini kazandık.
Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” emri doğrultusunda Türk Ordusu ilerledi ve amaca 9 Eylül günü ulaşıldı.
İzmir Yunan işgalinden kurtarılmıştı.
Elimizde tank, kamyon, hastane, hiçbir şey yoktu. Askere savaş meydanlarında sıcak bir çorba vermek bile çoğu kez mümkün olmuyordu.
Savaş meydanlarından İzmir’e askerimiz işte bu koşullarda yürüyerek ulaştı ve bu mesafeyi 13 günde aldı.
İşin ilginç yanı, yeni devletimizin yanında yer alan ve bize maddi manevi destek veren hiçbir ülke yoktu.
Zaferi bu koşullarda kazandık, bağımsızlığımızı elde ettik.

* * *

İkinci ulusal zaferimiz Kıbrıs Barış Harekatı oldu. Kıbrıs Türklerini Rum baskısından kurtarmak için savaşa girdik.
Yine yalnızdık.
20 Temmuz 1974’te harekât başladığında bütün dünya karşımıza dikilmişti.
Gemilerimiz, uçaklarımız, helikopterlerimiz ve kara gücümüzle saldırdık.
Bırakın herhangi bir ülkeden destek almayı, neredeyse bütün dünya baskı yapıyordu.
Zaten birkaç gün sonra o baskı sonucunda ateşkes ilan etmek zorunda kaldık.
Ancak ordumuz çok dar bir alana sıkışmıştı ve büyük tehlike altındaydı.
Sonra, 14 Ağustos günü ikinci harekâtı başlattık ve Magosa’ya kadar olan araziyi ele geçirdik.

* * *

Hava harekâtı yapıyorduk ama jetlerimizin benzini yoktu.
İşte bu durumda, Libya’nın o beğenmedikleri (!) lideri Muammer Kaddafi devreye girip uçaklarımıza yakıt sağladı.
Hem de ücretsiz!..
Aradan yıllar geçti...
Bizi o harekât sırasında büyük sıkıntılardan kurtaran Kaddafi’yi 2011 yılında ülkesinde linç ettiler...
Ve bizim Tayyipgiller kesimi hiç utanıp sıkılmadan “Oh olsun, beter olsun” diye tezahürat yaptı... Üstelik Kaddafi’yi devirenlere bavullarla para yardımı götürdüler.

* * *

Gerek Kurtuluş Savaşı, gerekse Barış Harekâtı aşamasında propaganda ve tanıtım gücümüz sıfıra yakındı.
İslam ülkeleri dahil yanımızda hiçbir ülke yoktu.
Ancak yönetimlerin arkasında ulusal gücümüz, milletin desteği vardı.

* * *

Son operasyonu Suriye topraklarında, Afrin’de yapıyoruz.
Sınırımıza sadece 50 kilometre uzaklıkta, PKK’nın elinde olan bir yerleşim birimi...
Bizim yetkililerin açıklamalarına göre, terör örgütü şu dakikaya kadar ‘bin’den fazla ölü vermiş durumda.
Bu ölülerin nasıl sayıldığını bilemiyoruz ama mutlaka doğrudur!

* * *

Peki bu Afrin olayında, ya da daha geniş bir açıdan bakacak olursak Suriye olayında, yanımızda kimler var?
Kimse yok!
İslam ülkeleri nerede?
Onları hiç dikkate almıyorum zira hiçbiri yanımızda değil.
Onların din kardeşliği falan palavra...
Hani nerede bizim iki devlet bir millet (!) dediğimiz Azerbaycan?
Nerede adına Suudi Arabistan, Katar denilen üçkağıtçılar?
Bu operasyon konusunda bugüne kadar hangi destek açıklamasını yaptılar?
Nerede paralarımızı har vurup harman savurduğumuz, camiler falan yaptırdığımız, kendimizi beğendirmek için paraları saçtığımız öteki İslam ülkeleri?
Maddi değil, manevi bir destek arıyoruz ama bulamıyoruz.

* * *

30 Ağustos 1922 büyük zafer ve İzmir’in kurtuluşu...
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrası...
Ve son olarak Afrin operasyonu...
İlk ikisinde yalnızdık ama kazandık.
Şimdi üçüncüyü yaşıyoruz, bunu da kazanmayı umuyoruz...
Gerçi iş 20 günü geçti, bu kez epeyce gecikti ama olsun varsın!
Zira bu kez başımızda koskoca bir dünya liderimiz var!..
Onun varlığı bize yetiyor!