Sevgili okurlarım, ben bu adamla uğraşmaya, onun ipliğini pazara çıkarmaya yıllar önce başlamıştım. Devlet, yazdıklarımı o zaman hiç önemsemedi zira Fetullah’la resmen işbirliği içerisinde idi.
İşte size Hürriyet Gazetesi’nde çıkan 20 Haziran 1999 tarihli yazım. Başlığı yukarıdaki ile aynı.
Aradan neredeyse 19 kocaman yıl geçmiş, işin üzerine gitmek için 15 Temmuz 2016 darbe girişimi beklenmiş...
1999’da ABD’ye tüyen Fetullah ise yaşamını orada sürdürmekte!
İşte 19 yıl önceki o yazımın bir bölümü:

* * *

“Bay Fetullah’ın önceki gece yayınlanan kasetleri çok ilginçti. Bu adam ve cemaatinin iki özelliği hemen göze çarpıyordu.
1- Devlette, özellikle mülkiye ve adliyede kadrolaşma.
2- Her şeyin gizlice, sinsice, saman altından su yürütülerek yapılması.
Bunlar Fetullah takımının olmazsa olmaz koşulları. Zaten takkeli ve cübbeli vaazlarında da aynı şeyleri defalarca söylüyor.
Fetullah bu piyasaya yeni çıkmadı. Yıllardan beri ortalıkta dolanıyor. Elinde korkunç bir para kaynağı var. Türkiye ve yurtdışında çok sayıda okul, dershane açtı.
Yapılan, özellikle fakir ve küçük çocuklarımıza çengel atıp, adına “ışık evleri” dediği hücre evlerine “Abiler” denetiminde onları eğitmek, sonra devlete sokmak.
Kocaman adamlarla ufacık çocuklar aynı evde! Paralar, abi denilen adamlardan. Artık o evlerde neler olup bittiğini varın siz düşünün!
Örneğin, acaba başına iş açılan kaç çocuk oldu oralarda?

* * *

Adamlar yurt dışında ve Türkiye’de bir sürü okul açtılar. Oralara arada sırada medyayı götürüp çekim yaptırırlar. Girişte Türk Bayrağı ve Atatürk resmi! Tam bir göz boyamaca.
Aynı şeyi Türkiye’deki okul ve dershanelerinde görüyoruz. Kentlerimizin göbeğinde küçücük yavrularımıza el atmışlar. Bırakın her yeri bir yana, Ankara’nın göbeğinde bile okulları ve dershaneleri var.
Adına ışık evi dedikleri binlerce hücre evi de cabası.
Çocuklar buralarda cumhuriyet düşmanı olarak yetiştiriliyor ama çaktırmadan, fazla gaz vermeden!
Zaten dinlediğimiz kasetlerinde Fetullah da bunları doğruluyor.
“Fazla ötmeyin, açığa çıkmayın, yapacağınızı çaktırmadan yapın, gerektiğinde geri adım atın. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı deyin” demeye getiriyor.
Adamın televizyon kanalları var, dergileri ve günlük gazeteleri var. Meclis’te milletvekilleri var.
Türk adaleti, Cumhuriyet’in savcıları ise yıllardır bütün bu olup biteni seyretmekle yetiniyor.

* * *

Bu Fetullah ismini ilk duyuranlardan biri, kamuoyunda takkeli liboş olarak bilinen esrarengiz ve karanlık bir tiptir. Bu adam gazetecidir. Her konuya maydanoz olmanın ustasıdır. Yazdığı yazıların büyük bölümü yalan dolan ve iftiradan oluşur. Nitekim o yazılarını takma isimle yazar.
Piyasaya “Müslümanlık” adına sürülen bu karanlık ajan, dünyanın dört bir yanıyla ilişki içindedir. Türk medyasında maaşını dövizle alan ilk kişi budur. Fetullah cemaati bu karanlık adama bugüne kadar milyonlarca mark para hortumlamış ve karşılığında onu kullanmıştır.
Takkeli liboş daha sonra nedendir bilinmez, Fetullah’la bozuştu. Zaten köşeyi dönmüştü. Fetullah medyasından kopup öbürlerine transfer oldu.
Medyada ne zaman Fetullah ismi geçse, ben bu onursuz adamı anımsarım.

* * *

Bay Fetullah şimdi bu kasetlerle birlikte suçüstü yakalandı. Kendi ağzından, takkesiyle, cübbesiyle yakalandı. Peki bundan sonra ne olacak?
Hiçbir şey!
Belki Fetullah ve yakın çevresi hakkında bir soruşturma başlatılacak, hatta daha da ileriye gidersek, belki tutuklama kararı çıkarılacak.
Ama bu şahıs Amerika’da! Herhalde Türkiye’ye gelmeyecek.
Önemli olan, bunların para kaynağını ortaya çıkarmaktır.
Bunlara “Gelin kardeşler, şurada karşılık beklemeden bir sağlık ocağı kurup şu köye hizmet verelim” deseniz, beş kuruş vermezler. Ama iş Fetullah’a, hortumlamaya gelince hepsi kuyruğa girer. Devletten kaçırdıklarını bunlara yedirirler.

* * *

Mülkiye ve adliye çok önemli imiş. Yani yönetim ve yargı. Örgütlenmeyi sessiz, derinden ve çaktırmadan yapmalı imiş! Sadece mülkiye ve adliye değil, bunlar Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de el attılar. Oradan her yıl kovulanlardan çoğunun, Fetullah’ın adamları olduğunu bilir miydiniz?
Tekrar ediyorum, bunların para kaynağına ve arkasındaki güçlere ulaşılmadan bu iş bitmez. Kim arkasındaki güç? Amerika!
Avrupa başımıza PKK’yı musallat etmiş, Amerika ise komünizm tehlikesine karşı Fetullah’a kol kanat germiş...”

* * *

Geçmişteki yazılarımdan bir örnek daha vereyim. İşte yine Hürriyet’te çıkan 2 eylül 2000 tarihli yazım. Yaklaşık 18 yıl önce!.. Hayatım bu adamın üzerine giderek geçmiş!
Bu konuda SÖZCÜ’de çıkan 200’den fazla yazım da işin cabası.
Biz bunları yazarken umursayan yoktu!
İşte 2 Eylül 2000 tarihli yazımdan bazı bölümler... Başlığı “Fetullah Olayı.”

* * *

Türkiye Fetullah Gülen’i konuşuyor. Kimdir bu şahıs, ne yapmakta, neyi amaçlamaktadır?
Bir kere hiç kuşku yok, Fetullah Bey tipik bir şeriatçı.
Ama onun başka özellikleri var. Takıyye yapıyor!
Hedefinin üzerine doğrudan gitmiyor. Dolaylı yollardan, güya çaktırmadan, belli güçleri rahatsız etmeden, saman altından su yürüterek ulaşmayı amaçlıyor.
Yani diğer şeriatçı kesimler gibi sözünü esirgemeyen takımından değil.
Örneğin, bunların televizyonu olan Samanyolu’nu izlediğinizde, yumuşak bir kanal olduğunu görürsünüz. Bir de Zaman isimli gazeteleri vardır. Orada da çok sert tepkiler verilmez.
Ulusal bayramlarımıza sahip çıkar görünürler. Hatta zaman zaman Atatürk resimleri kullanırlar. Bu aşamaya gelmeleri kolay olmadı. Çünkü Fetullah’ın gazetesi, bir zamanlar farklı bir tavır içindeydi. Örneğin, piyasaya 250 bin liralık yeni banknotlar çıktığında gazeteye bu banknotun arka yüzünü basmışlardı, sırf ön taraftaki Atatürk resmi sayfada görünmesin diye!
Yine Esenboğa Havaalanı’nda bir karşılama töreninde başbakanın arkasındaki duvarda bir Atatürk fotoğrafı asılıydı. Bu resmi basarken de, duvardaki o fotoğrafı yok etmişlerdi.
Zamanla, yaptıklarının yanlış olduğunu düşündüler. Böyle giderlerse tepki alacaklarını hesap ettiler, tutum değiştirdiler, suyu samanın altından yürütmeye karar verdiler.
Birkaç yıldan beri “Yumuşak” gidiyorlar, “Bizden rejime zarar gelmez” mesajını vermeye çalışıyorlar.
Fetullah Bey, cemaatine bu emri verdi.
Örneğin okullar açıyorlar, oralarda kaliteli öğrenciler yetiştiriyorlar. Ellerine düşen çocukları iyi eğitmeye çalışıyorlar.
Para durumları çok iyi. Kitleleri geniş. İyi para topluyorlar.
Çocukları besliyorlar, eğitiyorlar. Bütün amaç okullardan mezun ettikleri parlak gençleri devlete sokmak, oralarda belli yerlere getirmek ve kendi ideolojilerini yaymak.
Son aşama ise devleti ele geçirmek!
Geçtiğimiz aylarda Fetullah’ın ele geçen kasetleri televizyonlarda yayınlandı. Cemaatine özünde şu mesajı veriyor:
“Devleti belli etmeden, sessizce ele geçireceğiz. Adliye (yargıçlar ve savcılar), mülkiye (valilikler, kaymakamlıklar) ve emniyet (polis) çok önemlidir.”
Bunların Müslümanlığı yalan, iftira ve sinsilik üzerine kurulu. Bir de para... Tam bir din baronluğu...
Rejimi göz boyayarak, çaktırmadan ve vakvakları ürkütmeden yıkmak!
İşin mimarı olan Fetullah şimdi ABD’de, ABD’nin himayesinde yaşıyor...”

* * *

İşte gördünüz, taa 1999 ve 2000 yılında bile bu adamı ve cemaatini yazmaya başlamışım. Aynı doğrultudaki yazılarımı hep sürdürdüm.
Gün geldi iktidarlar değişti ama adamlar her geçen gün biraz daha palazlandı... Ve devlet, giderek onların ellerine teslim edildi.
Keşke yıllar önce şu yazdıklarımı o zaman dikkate alsalardı, bu kadar geç kalınmazdı!..
Ülkemizin ve nice insanlarımızın başına bu belalar açılmaz, Türkiye Cumhuriyeti olarak maddi ve manevi yıkıma uğramaz, Sözcü Gazetesi yazarları olarak bazı kesimler tarafından “FETÖ’cü olmakla” suçlanmazdık!