Yunan Başbakanı Çipras, beraberindeki heyetle, Ege Denizi’nde Türkiye’ye ait Keçi Adası’na gitti.
Komşunun bu hareketi Türkiye’ye açık bir meydan okumaydı, tahrik ve saygısızlıktı! Fakat...
Bizim iktidardan çıt çıkmadı. Ne bir ses, ne bir nefes!
Vatan toprakları işgal altında, Yunan Başbakanı, babasının adası gibi Muğla ilimizin envanterine kayıtlı Keçi Adası’na gidiyor, bizimkiler (Genelkurmay dahil) bir rehavet içinde görünüyor!
Bu suskunluk nedendir, anlamak mümkün değil!

* * *

Neyse ki, sonunda bir ses yükseldi.
Kılıçdaroğlu’nun sesiydi bu...
Onu dinlerken, en azından biraz rahatladık ve “Topraklarımıza sahip çıkan siyasetçiler de var” diye biraz teselli bulduk.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, AKP iktidarına, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslendi:
“Ege’deki adalarımız Yunan ordusunun işgali altında. Yunan Başbakanı, Muğla’nın Keçi Adası’na çıktı. Erdoğan’a herkesin anlayacağı dilde soruyorum.
Bu Keçi Adası kimin kardeşim?
Bu adaları siz sattınız mı?
Birilerine peşkeş mi çektiniz?
Ne oldu bu adalara?
Ben demiştim ki: ‘O adalar bizimdir.’ Yunanistan Savunma Bakanı da ‘Gel de al’ demişti. Ben de  ‘Geleceğim, 2019’da alacağım. Ecevit Kıbrıs’ı nasıl aldıysa, o adaları alacağım.’
Ben bekledim ki, hükümetten birisi çıkıp ‘Evet arkadaş, alacağız!’ der. Demediler!
Kendi adasına, kendi toprağına sahip çıkamayan iktidar milli değil, gayri millidir. Bunların milliyetçiliği su milliyetçiliği, lâf milliyetçiliğidir.”

* * *

Kılıçdaroğlu, OHAL’in üç ay daha uzatılmasına da tepki gösterdi:
“Niye uzatıyorsun kardeşim? Bunlar FETÖ ile değil, muhalefetle mücadele yapmak istiyorlar. Kendilerinin aleyhine yazan gazetecilerle, sivil toplum örgütleriyle mücadele ediyorlar.
Biz kendi mücadelemizi sürdüreceğiz. Kim mağdursa biz mağdurun yanındayız!
Eğer bir ülkede suçluyu hâkim tespit etmiyor da, siyasi otorite tespit ediyorsa ve yargı onu onaylar şekilde karar veriyorsa orada yargı bitmiştir!”

“Erdoğan’a yakınım” dedi, borcunu ödemedi!


Dün Aydınlık Gazetesi’nde dikkat çekici bir haber vardı...
İktidar yanlısı gazeteci ve yazarların gerçek yüzlerinin görülmesi, havuz medyasının durumunun anlaşılması bakımından ilginç bir örnekti.
“Erdoğan’a yakınım’ dedi mobilya borcunu ödemedi!” başlığının altında haber şöyle devam ediyordu:
Rasim Ozan Kütahyalı aldığı mobilyaların parasını ödemeyince hakkında icra takibi başladı.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın bir gazeteciyim” diyerek kendisini savunan Kütahyalı, kumpas kurulduğunu iddia etti.
2015 yılında yaklaşık 28 bin TL’lik bir mobilya alışverişi yapan Kütahyalı, borcunu ödemediği gerekçesiyle mobilya şirketi tarafından dava edilmiş ve hakkında icra takibi başlatılmıştı.
Devam eden davanın son duruşması gerçekleşirken, duruşmaya katılmayan Kütahyalı’nın dava dilekçesi ortaya çıktı. Dilekçede Kütyahyalı’nın:
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakın bir gazeteci olduğu ve itibarını sarsmak amacıyla icra takibi başlatıldığı” ifadesi yer aldı.
Mobilya şirketinin avukatı Cevat Kazma “Cumhurbaşkanımız yaptığı açıklamalarda ismi kullanılarak yapılan işlere karşı olduğunu açıkça belirtmiştir. Buna rağmen Rasim Ozan Kütahyalı basit bir alacak konusunda dahi Cumhurbaşkanımıza yakınlığını belirterek davanın seyrini değiştirmeye çalışmaktadır.” dedi ve “Kütahyalı’nın, mobilya şirketini FETÖ’cü ilan etmekle tehdit ettiğini, bunların dava dosyasında olduğunu” söyledi.

TEBESSÜM

Berber dükkânının kedisi!


Rifat Serdaroğlu’ndan bir fıkra:
Temel askerde berber çıraklığı yapmış.
“Ben bu işi öğrendim” diye köyde bir berber dükkânı açmış.
Arkadaşı Dursun tıraşa gittiğinde dükkânda dolaşan bir kedi görünce sormuş:
“Temel, ha bu kedi berberliğe çok mu meraklı?”
“Yok ula, bazen yanaktan, bazen kulaktan kopan parçaları bekliyor daa!”
Bu fıkrayı anlatan Rifat Serdaroğlu:
“Çok değil, henüz üç nesil önce Türk milletinin, uğrunda can vererek, kan dökerek kurduğu Atatürk Cumhuriyeti’nin her gün bir yerini (acemi berber gibi) kesip, kopartıyorlar!” diyor.

GÜNÜN SÖZÜ


Hep tribünde kalmayın. Hayat tribünden inip oyuna girdiğinizde başlar.

11rahmibey30cm