Okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu olarak okutuluyor ama Milli Eğitim bürokratları ve adeta eğitimin paydaşı haline gelen dini vakıf ve dernekler bununla yetinmiyor. Önce okullarda mescit açılmasını zorunlu hale getirdiler. Bugün okullarımızda “namaz kılanlar, kılmayanlar” ayrımı yapılıyor. Yalnız öğrenciler arasında değil öğretmenler arasında da bu ayrım var.

12saygibelge20cmMilli Eğitim Bakanlığı’nın ders programlarını değiştirmesi olay olurdu. Üniversiteden o alanın uzmanı öğretim üyeleri, öğretmenler, Talim ve Terbiye Kurulu uzmanları bir araya gelir, çalışırdı. Özel ihtisas komisyonları tarafından hazırlanan program taslakları Talim ve Terbiye Kurulu’nun görüşüne sunulurdu. Oysa şimdi ilgili eğitim-öğretim dairesinde görev yapanların hazırladığı taslak Talim ve Terbiye Kurulu’na gönderiliyor ve geldiği gibi de kabul ediliyor.

CİHAD, 2 DERSE GİRECEK

Ama onları hazırlayanın sadece Milli Eğitim bürokratları olmadığını bilesiniz. Örneğin lise Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yüzde 90’ı din, yüzde 10’u ahlaka ayrılmış. Bakanlık yetkilileri “Değerler eğitimine ağırlık veriyoruz” demelerine rağmen programda ahlak kısmı azaltılmış.  Sosyal Bilgiler dersinde Atatürkçülük bir ünite olarak verilirken, yeni programda sadece bir konu başlığı olarak ele alınmış. Matematik, fen derslerinde Atatürk’ün müspet bilimlerle ilgili sözlerine yer verilirken, şimdi tamamen kaldırılmış. Yeni düzenlemede istenirse verilir, istenirse verilmeyecek hale getirilmiş.

2018-2019 öğretim yılında “cihad” ders kitaplarına girecek. Bu kavram liselerde seçmeli olarak okutulan “Temel Dini Bilgiler” dersi ile imam hatip liselerinde okutulan meslek dersi “Fıkıh”ta yer alacak. “Cihad”ın ders kitabına girmesinin gerekçesi de “DEAŞ’ın, FETÖ’nün kullandığı ‘cihat’ söyleminin temizlenmesi, doğru bir cihat bilgisinin anlatılması” olarak gösteriliyor. Bu arada hatırlatalım, imam hatip liselerinde doluluk oranı da yüzde 31 değil yüzde 84’e ulaştı.

KÜÇÜKLER TÜRBEYE

Tüm okulları imam hatip sistemine geçirmeyi hedefleyen Milli Eğitim, bu konuda hayli yol aldı. Örneğin liselere AKP döneminde “seçmeli ders” adı altında İslam Kültür ve Medeniyeti, İslam Bilim Tarihi, Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin Hayatı, Temel Dini Bilgiler dersleri de girdi. Bugünün seçmeli bu derslerinin yarın zorunlu dersler arasına girmesi durumunda sakın şaşırmayın. Haftada zorunlu olarak iki saat okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin okutulma süresini seçmeli derslerle artırmayı planlamışlar ve o yüzden dini içerikli seçmeli derslerin sayısı da artırılıyor.

Bunlarla da yetinilmiyor. Milli Eğitim Bakanlığı ile ağırlıklı olarak dini vakıf ve derneklerle imzalanan protokolle, öğrenciler protokole aykırı olarak sınıflarından, yatılı okul öğrencileri de etütlerden alınıp türbe türbe dolaştırılıyor. Kayseri Ensar Vakfı eski Başkanı Ahmet Erkan,  yayımladığı ana sınıfı öğrencileriyle ilgili fotoğrafın altına da, “Seyyid Burhanettin Hazretleri çok huzurlu. Akın akın öğrenci yavrularımız ziyarette” notunu düşmüş.

SON ANDA İPTAL

Öyle kolayına kaçıp, bunları yazdığımız için bizleri “din düşmanı” ilan etmesinler. Yazdığımızı belgeli olarak duyuralım.

İstanbul Kağıthane Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından tüm okul müdürlüklerine Şube Müdürü Yunus Çelik imzasıyla gönderilen 29 Aralık 2017 tarihli genelgeyi okuyalım:

“İlçemiz Çeliktepe Aydınlar Camii’nde 7 Ocak 2018 Pazar günü, İstanbul Müftümüz Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, İlçe Kaymakamımız Hasan Göç ve gençlerimizin katılımlarıyla ‘sabah namazı buluşması’ programı yapılacaktır. Söz konusu programın okulunuzda duyurularak okul idarecileri, öğretmenleri ve öğrencilerin katılımlarının sağlanması hususunu rica ederim.”

Genelgeye düşülen notta sabah namazı farzına 07.30’da başlanacağı, namaz sonrası da ikramda bulunulacağı belirtiliyor. Sabah namazına gitmeyen okul yöneticisi, öğretmenlerin durumunu varın siz hesap edin. Bu genelge bile okulların ve okul yöneticilerine, öğretmenlere yapılan baskısının somut belgesidir.

Resmi yazıyla öğrenci ve öğretmenlerin sabah namazına çağrılmasını sorduğum Müsteşar Yusuf  Tekin, “Evet. Böyle bir yazı olduğunu öğrendik. Uyardık yazı cuma günü geri çekildi” dedi. Bakanlığın, nerede ne olduğunu öğrenmesi her zaman mümkün değil ama atayacağı nitelikli yöneticilerle baskıcı ve keyfi uygulamaların önünü alabilir...