Türkiye-Suriye sınırının iki tarafı da hareketli... Yetkililerimiz haftalardır, “Afrin’e gireceğiz, Münbiç’e gideceğiz” açıklamaları yapıyor. Bu açıklamalar yapılırken, terör örgütü ve onlara  destek olan ülkeler de hem kara, hem de hava harekatına karşı önlem alıyor.

Afrin’e girebilmemiz için önce Rusya’nın tavrının değişmesi gerekiyor. Rusya, YPG kartını kaybetmek istemez. “Girin” dediğinde ise bunu dikkatli okumak gerekir. Tıpkı İdlib’de olduğu gibi askerimiz için de sıkıntı olmayacak bir biçimde belli noktalara girişimiz sağlanabilir. Bakın, İdlib’de 12-13 kontrol noktası oluşturulacaktı, üstelik de çatışmasızlık bölgesi dışında sadece 2 kontrol noktası oluşturduk.

ÇOK FARKLI BİR DURUM VAR

Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) özellikle siyasilerimiz çok güveniyor ama askeri kaynaklar, “Bu yapıya çok güvenilmesin. ÖSO kaygan bir yapıdır. Kimlerden oluştuğu, nerede durduğu da belli olmayan, zıplayıp yer değiştiren, para verildiğinde öteki tarafa kayan gruptur” görüşünde...

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin İdlib operasyonuyla, Afrin’e yapmayı planladığı operasyonu birbirine karıştırmamak gerekiyor. İkisinin durumu da çok farklı. İdlib’de fazla risk yoktu. Askerimize karşı oradaki grupların yanlış yapmamaları konusunda da ön hazırlıklar yapılmıştı. Askerimiz böylece Afrin’in güneyine, İdlib’in kuzeyine yerleşti. Orada 2 gözetim bölgesinde 15 zırhlı taşıyıcımız, 120 civarında askerimiz bulunuyor. Oysa Rusya, Türkiye’nin burada 20 gözetim noktası oluşturmasını istiyor.

“Çatışmasızlık  bölgesi” denilen yere zaten Suriye güçleri de giriyor. O yüzden, İdlib operasyonuyla, Afrin’i karıştırmamak gerekir. Bugün, İdlib’den sınırımıza 140 bin kişi geldi. Bu sayı Afrin’den kaçanlarla birlikte daha da artacak gibi gözüküyor.

HAVA HAREKATI OLUR MU?

Yetkililerimiz, “Afrin’e geliyoruz, oradan Münbiç’e gireceğiz” dedikçe, oradaki teröristlerin, onların destekçisi ülkelerin de boş durmadığını biliniz. Hendekler kazıldı, patlayıcılar yerleştirildi, barikatlar kuruldu ve Türk askerine kayıp verdirmek üzere her türlü hazırlık yapıldı, yapılıyor.

Burada öne çıkan, Afrin’e, Türk Hava Kuvvetleri tarafından hava harekatının yapılıp yapılmayacağıdır. Hava harekatı yapılmaz, terör örgütünün karargahları, depoları imha edilmezse, kayıplar verdirilmezse operasyon öyle kısa sürede bitmez. Bir askeri yetkiliden dinliyorum:

“En önemli konu, muhtemel bir Afrin operasyonuna girişmemiz durumunda Türk Hava Kuvvetleri’nin kullanılıp kullanılmayacağıdır. Bu çok önemli. Genelkurmay Başkanımız ve MİT Müsteşarımız Rusya’ya gitti. Rusya, ‘Hava harekatı yapabilirsiniz’ dese bile Rusya’ya ne kadar güveneceksiniz? Hadi, ilk günlerde kullandınız, harekat uzayınca uçakları kullanabilecek misiniz? Bunlar belirsiz.

EL BAB’LA KARIŞTIRMAYIN...

Türk Silahlı Kuvvetleri, El Bab operasyonunu gerçekleştirmişti. O harekat sırasında 72 askerimiz şehit edildi. Koalisyonun içinde olmamıza rağmen Türkiye’ye karşı ayak oyunları yapıldı. Hatta sözde dost bildiğimiz ülkelerin tutumu yüzünden şehitler verdik. Destek değil kösteklerle karşılaştık ama orada işimizi en çok kolaylaştıran hava harekatları oldu. O harekatları da koalisyon gücü kapsamında yaptık.

Eğer El Bab’da hava harekatı olmasaydı, kara harekatıyla istenilen sonuç o sürede alınamazdı.  Sokak savaşı yapıyorlar. Hava harekatı hedeflerin tespit edilmesinde hayati öneme haizdir. El Bab’da askerimizin kahramanlığı unutulmaz ama başarıda hava harekatının önemini de askerler bilir. Hedefler imha edilmeden, bastırılmadan kara birliklerini böyle yerlere sokmak cinayettir. Türkiye, El Bab’da kahraman askerlerimizle birlikte tüm engellemelere rağmen büyük bir başarı elde etti. Kendisine verilecek her görevi de yerine getirmeye hazırdır.”

AFRİN’DE UÇAK KULLANILIR MI?

Bölücü terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG silahlandırıldı, eğitildi, askeri sisteme göre yapılandırıldı. Bugün bir silahlı kuvvetlerde olan düzen, onlarda da var. Tabii ki Türk Silahlı Kuvvetlerimizin gücü karşısında bölücü örgütün gücünün sözü bile edilemez ama askerimiz Afrin’e girecekse, hava harekatı yapılamazsa Allah korusun şehit sayımızın da El Bab’dan daha fazla olabileceği konuşuluyor.

Oradaki her gelişme, sınırımızdan daha fazla Suriyeli’nin gelmesi anlamına da geliyor. El Bab’a koalisyon çerçevesinde girdik, hava harekatları o kapsamda yapıldı. Ancak bu kez ülke bazında böyle bir harekatı yapmaya girişiyoruz. Riskli bir bölgede, kimin kiminle birlikte hareket ettiğinin her an değiştiği bir coğrafyada, Türkiye’nin önceliği Suriye’nin toprak bütünlüğü olmalı ve artık geçmişte yaşananları unutup, unutturup yeni bir sayfa açmalı...