Gerici, yobaz internet trollerinden söz ediyorum!..
Kimi Facebook’ta,, Twitter’da sahte hesapların ardına sığınmış, en galiz küfürleri, en bayağı tehditleri yağdırıyor, sözde haber sitesi, blog ya da kişisel sayfa formunda olanları ise en rezil yalanları, bir de hiç utanmadan sahte fotoğraflarla süsleyip, Cumhuriyete, Kurtuluş Savaşımıza, bu milletin kurtarıcılarına ve cumhuriyetin kurucularına kin kusuyor!..
Bunlardan biri, “Diriliş” isimli Facebook sayfası!.. Bu trol artığı, sayfaya salkım salkım asılmış insanların siyah beyaz fotoğrafını koyup altına da  şu satırları iliştirdi:
- İşte CEHAPE zihniyeti... Suçları neden şapka giymediniz... Geçmişini bilmeyen toplumlar geleceğin karanlığında yok olmaya mahkumdur!
Gerçekten pek tumturaklı sözcükler... Ancak günümüzde yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmıyor!.. Teyit.org bu alçakça yalanı yüzlerine çarpıverdi; Söz konusu fotoğraf İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgali altındaki Polonya’da çekilmişti, iyi mi!..
Fotoğraf ilk olarak Jan Dabrowski’nin 1946 yılında yayınlanan “Krakow Pod Rzadami Wroga 1939-1945” isimli kitabında yer almıştı. Nazi Almanya’sının direnişçilere gözdağı vermek için gerçekleştirdiği toplu infaza ait bu fotoğrafın Plaszow Prokocim tren istasyonu yakınlarında 1942 yılında çekildiği sanılıyor...
Bitmedi; Yad Vashem isimli Nazi Soykırımı’nda hayatını kaybedenleri anmak için kurulan merkezin web sitesinde de infaz edilen kişilerin değişik açılardan çekilmiş fotoğraflarına da ulaşmak mümkün!..
Devam edelim; aynı alçakça yalan ilk olarak 2014 yılında “Sevdamız Türkiye” sitesinde paylaşılmış, bu iğrençlik onun da suratına okkalı bir şekilde çarpılmıştı!..
-Yüzlerindeki astar yırtılmış olduğu için değişik isimler altında aynı yalanı piyasaya sürmekten çekinmiyorlar!..

Haysiyetsizce pompalanan yalanlar!..


Bunlarda yalan, tarihi çarpıtmak, hayasızca karalamak sıradan işler...
Yıllardır “İskilipli Atıf Hoca şapkaya muhalif olduğu için asıldı” yalanını sakız gibi çiğnediler!.. İskilipli Atıf, Kurtuluş Savaşı sırasında bu toprakların gördüğü en büyük hainlerden, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idam fetvasını kaleme alan, kurtuluştan sonra kaçtığı Yunanistan’da “beni Türk sayma Allah’ım” diyebilecek denli alçalan Mustafa Sabri ile birlikte “İslam Teali Cemiyeti” ni kuran kişiydi...
Savaş sırasında, TBMM’ye karşı düşmanla işbirliği yaptığı için gıyabında idama mahkum olan bu zat, Kurtuluştan sonra affa uğradı. Ancak Cumhuriyet rejimine karşı hıyanetini sürdürdü. Son olarak Kıyafet Kanunu’na karşı bir kitapçık çıkararak “halkı isyana kışkırtmak” suçlamasıyla tutuklandı, yargılandı ve idama mahkum edildi...
Aynı troller, Kıyafet Kanunu’na muhalefetten bir kadının da asıldığını üstelik darağacında fotoğrafını yayınlayarak ileri sürdüler. O kadının da 1930’ların başında cinayetten idama mahkum olan bir kadın olduğu ortaya çıktı!..
Bu pisliklerin eli kalem tutan ağababaları ise İstiklal Mahkemeleri’nde idam edilenlerin sayısını açık artırmaya çıkardılar. Biri “120 bin kişi” dedi, fesli sapkın ise “en az 500 bin kişi” diyerek alçaklığı en ileri boyuta taşıdı!.. Dayandıkları kaynak neydi biliyor musunuz?
-Rivayetler yani dedikodular!..
Halbuki devlet arşivlerinde titiz bir araştırma yapan Prof. Dr. Ergun Aybars, iki ciltlik “İstiklal Mahkemeleri” eserinde tüm rakamları vermişti:
-İstiklal Mahkemeleri Kurtuluş Savaşı Sırasında 11 Eylül 1920- 17 Şubat 1921 ve 30 Temmuz 1921-Ekim 1923 arasında görev yaptı. Bu iki evrede asker kaçağı, tecavüzcü, yağmacı, işgalcilerle işbirliği yapmaktan yargılanan 3 bin 811 kişi idama mahkum edildi. Bunlardan  bin 54 ceza infaz edildi. 2 bin 827’si ise tecil edildi... Aybars bilimsel bir ihtiyatlılıkla idam edilenlerin 1450-1500 olabileceğini de yazdı.
-1923-1927 yılları arasında ise Şeyh Sait İsyanı, Mustafa Kemal’e suikast girişimi gibi nedenlerle yalnızca 4 İstiklal Mahkemesi kuruldu. Bu mahkemelerde 5010 kişi yargılandı, yarıdan fazlası beraat etti. 576 kişi idama mahkum oldu. Kısacası her iki dönemin toplam idam sayısı azami 2 bin 76 idi... İsteyen herkes devlet arşivlerinde bu bilgileri bulabilir!..
-Ancak yobaz sürüsü soysuzca yalanlarını hayasızca yaymayı sürdürür!..

Minnacık çocukların korkulu rüyası Diyanet!..


Kafası nedense hep “apış arasında” dolaşan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde yeni bir skandala imza atıldı...
Sitede “Dini Terimler Sözlüğü” adlı bölümde “Buluğ” başlığı altında şu bilgiye yer verildiğini SÖZCÜ Gazetesi muhabiri Ali Ekber Ertürk ortaya çıkardı:
-9 yaşındaki kız çocuğu evlenebilir, gebe kalabilir. Erkekler de 12 yaşında baba olabilir!..
Bu nasıl bir rezillik, nasıl bir kafa yapısıdır anlamaktan acizim sevgili okurlar... Diyanet sitesi bu sapkın ifadeleri şu şekilde meşrulaştırdı:
-İslam hukukçularınca buluğ çağının alt sınırı erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir. Buluğ çağına erişmiş kadının velisi olmaksızın nikahlanabilmesi mümkün olmakla birlikte, velisinin de bulunması menduptur (daha iyi olur.)
Diyanet İşleri Başkanlığı, bu skandal ortaya çıkınca hiç sıkılmadan bu haberlerin asılsız olduğunu duyurdu... Kendi sitesinde yer alan açıklamayı yalanladı yani!.
Yalanlaması yalnızca yüzsüzlüğünü gösterir ama bu açıklamayla küçücük yaşta evlendirilmeye çalışılan yavrucaklara ne olur acaba?!.
-Yazıklar olsun...