Türk ordusunun ipi aslında 1Mart 2003 tezkeresinden sonra çekilmişti!..
Yıllar sonra ortaya saçılacak çok gizli WikiLeaks belgelerinde zamanın ABD büyükelçisinin, tezkerenin geçmemesinden generalleri sorumlu tuttuğu, bir an önce yola getirilmeleri gerektiğini Beyaz Saray dahil üst makamlara bildirdiği ortaya çıkacaktı!..
Ordunun yola getirilmesi, “hizaya sokulması” iktidarın da çok istediği, yaşamsal saydığı bir konuydu... Ancak bunun için tüm anketlerde, araştırmalarda açık ara ilk sırada çıkan ordunun itibarının aşağı çekilmesi gerekiyordu!..
İlk atak, 4 Temmuz 2003’te yapıldı... O gün ABD’nin bağımsızlık bayramıydı; Amerikan elçiliğindeki resepsiyona her makamdan siyasetçi, bürokrat, subay katılırken bin küsur kilometre uzakta, Irak’ta bordo bereli askerlerimizin başına stratejik ortağımız tarafından çuval geçirildi!..
Ağır bir durumdu... Ancak hükümet hiç de o havada görünmüyordu; öyle ki, muhalefetin “Nota verilsin” çıkışlarına zamanın Başbakanı aynen şu karşılığı veriyordu:
-Müzik notası mı bu?!.
İstenen fazlasıyla elde edilmiş, asker yara almıştı. Ancak bu kadarı yeterli değildi. Bugün FETÖ olarak lanetlenen Fethullahçı çete o tarihte “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısı eşliğinde, iktidarın ve üst aklın desteğinde kolları sıvadı; büyük kumpasın yol haritası adım adım oluşturuldu!..
-Yıllar sürecek bir kasırga orduyu, muhalefeti, yurtseverleri hedef alacaktı!..

Ergenekon-Balyoz-Casusluk kumpasları!..


Büyük adım 2008 baharında atıldı ve kesintisiz devam etti... Bu uğurda bir gazete bile çıkarıldı:
-Taraf gazetesi!..
Önce emekli askerler, paşalar, ardından gazeteciler, bürokratlar, öğretim üyeleri, sendika başkanları sonrasında da görevdeki generaller, subaylar tutuklanmaya başlandı...
-Ergenekon kumpası tüm hışmıyla başlamıştı!..
Benim “The Taraf” ismini koyduğum gazete akla hayale gelmeyecek denli aşağılık, ipe sapa gelmez haberleri manşetine çekiyor, muhabir kılıklı herifler sözde “vatansever askerlerden” aldıkları bilgi ve belgeleri bavulla soysuz FETÖ savcılarına servis ediyor, ardından FETÖ müridi polis şefleri önceden belirlenmiş yurtseverleri gözaltına alıyor, günlerce uykusuz bırakılan insanlar aynı savcılar tarafından FETÖ müridi hakimlere gönderiliyor ve tutuklanıyorlardı!.. Medyada konuşlanmış itibar cellatları hiç sıkılmadan ellerine tutuşturulan sahte belgeleri manşetlerine taşıyor, bazıları utanmadan kitap bile yazıyorlardı!..
Bu da yeterli görülmedi, bu kez Balyoz harekatı başlatıldı. Yine aynı düzenek içinde The Taraf yazdı, polis gözaltına aldı, hakimler tutukladı!.. Yine yetmedi; Fuhuş ve Casusluk diye alçakça bir isim uydurulup, pırıl pırıl subayların onuruyla oynandı... Bu kasırgada intihar edenler, kansere yakalanarak, kalp krizi, beyin kanaması geçirerek ölenler oldu!..
Zindanlara tıkılanlar yıllarca tutuklu olarak yargılandı!..
Zamanın Başbakanının altına zırhlı Mercedes’ini verdiği, kumpasların kilit ismi savcı Zekeriya Öz, bugün çete sanığı olarak yurtdışında!.. Kumpaslar bir bir ortaya serildi. İktidar “kandırıldık” dedi çıktı işin içinden. Ancak TSK’nın gözbebeği yüzlerce kurmay subay, savaşçı komutan ordudan uzaklaştırılmış, plan başarıya ulaşmıştı!..
-Ordu “hizaya getirilmişti!”

Stratejik sığlık!..


Kumpasların zirve yaptığı günlerde Suriye’nin “defterinin dürülmesi” meselesi çıktı ortaya!..
Daha düne kadar “Kardeşim Esad” olan Suriye lideri aniden “Katil Esed” oluvermişti!.. Stratejik ortağımız ABD’nin desteğinde parasını Suudi Arabistan ve Katar’ın ödediği, eğitimlerini ve korunup kollanmalarını Türkiye’nin üstlendiği, yüzbinlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın mülteciye dönüşmesine neden olan acımasız Suriye savaşı başlamıştı!..
Peki biz ne arıyorduk orada?.. Çünkü en büyük Türk büyüklerinin “Yeni Osmanlı hayali” baskın çıkmıştı. Dünyanın dört bir yanından gelen militanlardan oluşan “Özgür Suriye Ordusu” adı verilen cihatçılar rejimi yıkacak, bizimkiler de “bakiyemiz” dedikleri ülkenin başkentindeki Emevi Camii’nde namaza duracaklardı!.. Rejim de tıpkı Tunus’ta, Mısır’da olduğu gibi Müslüman Kardeşlerin yani İhvan’ın eline geçecekti!..
-Olmadı tabii!..
Önce “Stratejik Derinlik”, olmayınca “Değerli Yalnızlık” gibi içi boş sloganlarla, delik deşik olan sınırlarımızla, gericilerin doluştuğu, eylem yaptığı, 4 milyona yakın Suriye vatandaşının akın ettiği bir ülke haline geldik, getirildik!..
ABD’nin yarattığı IŞİD bir büyük bela halinde çöktü Ortadoğu haritasına... Büyük kentlerimizde alçakça eylemlere imza attı. Görevini tamamladıktan sonra da hızla buharlaşmaya, yerini bir başka gerici örgüte bırakmaya başladı!..
Ama Türkiye açısından en büyük tehlike Suriye ile 911 kilometrelik sınırının en doğudan başlayarak ABD desteğinde ele geçiren PYD, yani PKK’nın ta kendisiydi!.. Yöneticilerimiz, bu terör örgütünü adeta kendi elleriyle oraya monte etmişti... Bizimkiler yine “yanıldık, aldandık” dediler ama iş işten geçmişti. Türkiye’nin geleceği sığ bir strateji ile tehlikeye atılmıştı!..
Devreye yine Türk ordusu girdi! İktidarın inanılmaz bir körlükle tarumar ettiği sınırlarımızı korumak, Büyük Kürdistan’ın kurulması için gerekli olan “Kürt Koridorunu” önlemek için “Zeytin Dalı” operasyonunu başlattı!..
Bu operasyon olmazsa olmazdı... Ancak asıl büyük tehlike ABD’nin bulunduğu Fırat’ın doğusu, orasının temizlenmesi. 2226 yaşında, dünyada ancak beş ülkenin yapabileceği bir operasyona hem de üzerinde oynanan oyunlara, çektiği tüm eziyetlere rağmen ve o eziyetleri çeken kahramanların yürekten desteğiyle, milli ordu bunu başaracak güçte olduğunu dosta düşmana gösterdi!.. En büyük dileğim evlatlarımızın sağ salim ve büyük başarıyla dönmesi...
-Kalbimiz onlarla...