İktidarı gayet iyi anlayabiliyorum...
Tam da Afrin Harekatı sürerken, Lozan’ı ortaya atmalarının, “dosya hazırlanıyor, yakında gerçekler ortaya serilecek” mealinde algı yaratma çalışmalarının mantığını da kavrayabiliyorum!..
Kolay değil tabii; bir taraftan kahramanlık menkıbeleri söyleyecek, “Afrin’den sonra sırada Menbiç var” diyecek, bununla da kalmayıp, “İdlib’e girmekten de” söz edeceksin, diğer yandan Ege Denizi’nde göz göre göre Yunan işgaline uğrayan adalarımızdan söz edildiğinde sessizliğe bürünecek, kıvranacaksın, olmaz tabii!..
Yandaş muhteremlere gelince... Onları da anlamıyorum desem yalan olur; anlıyorum tabii, kaderini iktidara bağlamışsın, verilen talimatları gözünü kırpmadan yerine getiriyorsun, ekranlarda aslanlar gibi savunuyor, verilen köşelerde cansiperane destekliyor, gerçekleri olabildiğince eğip büküyor, iyice göze girmeye çalışıyorsun... Epey zorlanıyorsun, çokça ofsayta düşüyor, burnunun ucuna belgeler uzatılınca fena goller yiyorsun ama görevin bu katlanıyorsun!.. Her defasında bir yolunu buluyor, rezil olma pahasına hendeği atlıyorsun!..
-Ama bu kadar da olmaz ki birader!..
Tarih denilen bir bilim dalı var... Tarihi belge denilen, yalanlayamayacağın, eğip bükemeyeceğin deliller var... Herkesin gözü önünde olup biten bir işgal var... Tarihi gerçekleri o delillerle gözüne sokan bu işin uzmanları var... Sen hâlâ tutmuş, kargaların bile kahkahadan gözyaşına boğulacağı son derece zavallıca argümanlar öne sürmekten sıkılmıyorsun!..
-Yunanistan’ın işgal ettiği 18 adamızdan söz ediyorum!..

Bir “uçan gazetecinin” tarihsel sığlığı!..


Saray’ın uçağında yeri olan “uçan gazetecilerden” Nagehan Alçı, Habertürk TV’de katıldığı programda konu işgal edilen adalarımıza geldiğinde aynen şöyle dedi:
-Keçilerin otladığı 18 kaya parçası için savaşa mı girelim!..
Şu tarih bilgisi derinliğine, şu coğrafya bilgisine bakar mısınız!.. Şimdi ben bu sözlerin neresinden tutayım? En iyisi teker teker, etraflıca anlatmak!..
1- Hanımefendi, keçilerin otladığı kayalıklar olarak tanımladığı ada ve kayalıklarının toplamının Kıbrıs Adası’ndan büyük olduğunu biliyor mu acaba?!.
2- Bu ada ve kayalıkların Türkiye’nin 3 mil sınırları içinde yer aldığından haberi var mı?!.
3-Lozan Barış Antlaşması’nda Türkiye’ye bırakıldığının farkında mı?!.
4-Türkiye’nin burnunun ucunda yer alan bu ada ve kayalıkların Yunanistan’a terk edilmesi durumunda, yarın bu ülke, bu “de facto” durumu kullanıp, hava ve kara sahasını 12 mile çıkarmak istediğinde ve de üyesi olduğu AB’yi ve ABD’yi arkasına aldığında, örneğin İstanbul’dan İzmir’e deniz yoluyla gidebilmek için vize almaya razı mı?!.
5-Keçiler otluyor dediği bu ada ve kayalıklarda Yunan askerlerinin ve silahlarının konuşlandığını görmüyor mu?!..
Daha pek çok madde sıralanabilir aslında... Unutmadan, 1996 yılında Nagehan Hanım’ın mantığına göre bi b.ka yaramayan minnacık Kardak Kayalıkları için harekete geçen Hükümet, o kayalıklara Türk Bayrağı diken SAS komandoları geri zekalı mıydı?!..
Madem 18 ada ve kayalık bu kadar önemsizdi, daha geçenlerde Yunan Savunma Bakanı’nın Kardak Kayalıkları’na çıkması Türk hücumbotları tarafından niçin engellendi? Orada da keçiler otluyordu!..
-Yoksa iktidarın utancı nedeniyle mi?!.
Nagehan hanım, o programı daha sonra izlediğinde biraz olsun utanmış mıdır, bilemiyorum doğrusu ama kendisine naçizane tavsiyem, dersine çalışmadan, neyin ne olduğunu tam olarak kavramadan bu tür konulara hiç girmemesi...
-Yurtseverlik meselesine ise hiç girmeyeceğim!..

Robot olalı böyle zulüm görmedi!..


Dünyanın “Dahi mi” yoksa “Çılgın mı” olduğuna bir türlü karar veremediği Elon Musk, önceki gün Mars’a insansız uzay aracı gönderdi!..
Uzay aracında insan yoktu ama, yine Musk’ın yarattığı “Tesla” marka spor otomobili vardı!.. Üstelik bugüne kadar görülmeyen bir teknolojik mucize yaşandı; daha önce uzaya gönderilen araçların roketleri, araçtan ayrıldıktan sonra uzay boşluğunda imha ediliyordu. Bu kez o roket, araçtan ayrıldıktan sonra dünyaya, ateşlendiği rampasına geri döndü!..
Aynı sıralarda Türkiye’de “Güvenli İnternet Günü” programı vardı. Programı yapay zekaya sahip bir robot yapıyordu. O robot Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ı kürsüye davet etti. Bakan konuşmaya başladı ancak ne hikmetse robot sık sık Arslan’ın sözünü kesmeye başladı. Sonunda bakan sinirlendi ve şöyle dedi:
-Robotun kafası karıştı! Buraya mı hitap edeyim, oraya mı, doğrusu benim de kafam karıştı. Robotu kim kontrol ediyorsa gereğini yapsın lütfen!..
Gereğini hemen yaptılar tabii! Robot hemen sahneden uzaklaştırıldı, üstüne bi de yeniden formatlandı, iyi mi!.. Şimdi siz olay kapandı sanıyorsunuz değil mi?
-Olur mu hiç, burası Türkiye, yok öyle!..
Ertesi gün robotçuk Kanal D habere çıkarıldı ve sayın bakandan özür diledi; yanlış okumadınız açıkça “Özür dilerim” dedi!..
-Elon Musk’a kapak olsun!..