Son zamanlarda giderek artan yargıdan yakınmalar, yargı kararlarına eleştiriler, siyasal etki olasılıklarına neden olan atamalar (kurul ve yargıç değişiklikleri), görevden almalar, sorumlularla yetkililerin Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı partizan açıklamaları, konuyu devletin en büyük olayı, ulusun en büyük sorunu olarak göstermektedir.

Suriye olaylarıyla dış ilişkilerin de özen gerektirdiği durumda, içerde hukuksuzlukların katlanılması güç düzeye gelmesi hepimizi daha duyarlı olmaya çağırmaktadır. Mecelle’den bugüne değişik tanımlamalarla anlatılan ve yinelenen yargı değeriyle yargılama yöntemi “Adalet devletin-ülkenin temelidir” sözüyle özetlenip savunulmaktadır.

Yargı, ulus adına sonucu belirleyen bir hukuk kurumudur. Yargıyı yargı yapan başta yargıçlar, tüm görevlilerin çalışmaları, tutum ve davranışlarıdır. Yargıç, savcı, avukat üçlüsünün adalet tutkusuyla çalışmaları ulusal dayanışmanın ve toplumsal barışın kaynağıdır.

Karar veren yargıç, ahlâkı tertemiz, vicdanı duyarlı, istenci (iradesi) gölgesiz, bilgisi yeterli, çalışkan, Anayasa’ya ve yasalara bağlı, dürüst, bağımsız, yansız, anlayışlı, yürekli olmazsa yurdun güneşi olan adalet, bir düş olmaktan öteye geçemez. Bu nedenle hukukçuların, adalette görev alacak olanların eğitimi büyük önem taşımaktadır. Yöneticilerle senli-benli (sıkı-fıkı) olan, kimi zaman onlarla sırıtan ve yadırganan birliktelik içinde görülen, siyasal ortamlarda boy gösteren, yöneticilerle özel yakınlıklar kurmaya çalışan, onların yakınlığını bekleyen, onlardan çekinen, siyasal etkilere açık duran, siyasal amaç besleyen yargıç olamaz, yargıçlık yapamaz.

Yargıç inatçı, hoşgörüsüz, sert ve kaba dilli olamaz. Yanlıştan dönmeyi erdem bilen nitelikli bir kişiliğe sahip olmalıdır. Bulunduğu yer (kürsü) ulusun ona güvenip inanarak özgülediği (tahsis ettiği-verdiği) bir yetki ve onur katıdır.

EN BÜYÜK DEĞER

Bireyleri ve toplumu her yönden ilgilendiren en büyük değer, en doyurucu gıda, en etkin yaşam güvencesi ADALET’’tir. Adaletsiz kalmak, aç, çıplak ve yalnız kalmaktan kötüdür. Adaletsizlik, en büyük çözümsüzlük (çaresizlik) tür. Adalet yoksunluğu, kişilik, yurt, yaşam kavramlarından inancı yitirilmesine uzanan, bir önlenemez yitime, değersiz ve geçersiz ortama yol açar. Hakkı sağlayıp koruyamayan, haksızlığı önleyip gideremeyen devletin anlamı kalmaz, temeli yıkılır. Adalet, bir ulusal ülküdür. En yüksek erek, ulaşılması özlenen ve istenen en anlamlı, en yüce değerdir.

Devlet adına, başarısız devlet yöneticilerinin işlemleriyle adalet “atalet”e (uyuşukluk, tutukluk, tembellik, yozlaşma) çevirmek, kusuru da aşan bir kötülüktür.

Yargıç, önce kendisinin yargıcı olmalı, kendisini yargılamalıdır. Göreve çıkarken kişisel ve özel sorunlarını arkada bırakmalı yalnız hukuka odaklanmış olmalıdır. İnsan olarak herkesin duygu ve düşünce sorunları, değişiklikleri, kimi uğraşları olabilir. Yargıçlık, özveri isteyen bir meslek olarak ulus adına temsili sorumluluğudur. Adalete bağlılık ve saygı, savaşta kazanılan zaferlerden daha önemlidir.

ELEŞTİRİ-ÖNERİ

Günümüzde Türkiye’mizde adalet sorunları siyasal iktidarların partizan tutumlarıyla artmaktadır. Mesleğe alınmadaki yanlılıklar, eğitim-öğretimin ve stajların yetersizliği, Baroların tam bağımsız olmamaları, siyasal etkilere açıklık ve siyasal yandaşlıklar sorun olmayı sürdürmekle kalmayıp yaşamı olumsuz etkileriyle sarsmaktadır. Yargı bağımsızlığı, son Anayasa Mahkemesi kararının gözardı edilmesiyle en büyük sorun olmuştur. Yargı kurumları arasındaki durum da hiç iç açıcı değildir.

15.12.2004 günlü bir gazetede Anayasa Mahkemesi Başkan ve Üyelerine yayın yoluyla hakaret eden sözde bir bilim adamına karşı 19.1.2005 günü açılan hukuk davasının bugüne kadar sonuçlanmaması yargı düzeninin ne durumda olduğunun ilginç belirtilerinden biridir. Ankara Asliye 7.Hukuk Mahkemesi’nin Esas 2005/50, Karar 2006/48 sayılarını taşıyan 23.2.2006 günlü kararından sonraki gelişmeler ibret alınacak durumları içermektedir. Her şeye karşın, her zaman ADALET, insanlığın en büyük tutkusu ve özlemidir.

AKP Genel Başkanı, FETÖ’cüler için “Ne istediler de vermedik” demişti. Ne verdiklerini, ne kadar verdiklerini, kimlere verdiklerini açıklamaları gerekir. Vermeleri de bir sorundur.