Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Türk Dili emekli okutmanı Murat (Ağabeyoğlu) AKINCI’nın FERYAD adlı yazısını içeriğinin güncel önemi nedeniyle köşede okurlarımın ilgisine sunuyorum:
“Beni duyacak olanlara sorularım var. Lütfen onları ciddîye alınız. Ve karar veriniz sonra: Bu sorular, yanıtı mı hak eder, cezayı mı? Bu sorumun da sonra soracaklarımın da yanıtları, kendinize ait olsun lûtfen! Ezberletilmiş (hepimize), sloganlaştırılmış hiçbirimizin kendi îcadı (!) olmayan ve ancak ‘erk-ek akıl’dan menkul olabilecek düzeyde, ’insan’ı ve ‘insanlığı’ yansıtmaktan uzak o bayat tekerlemeler olmasın! SAKIN! Çünkü artık İNSAN’ın konuşmasına, İNSANLIĞIN -artık- dile gelmesine ŞİDDETLE VE ACİLEN ihtiyacı var ölüm döşeğindeki DÜNYAMIZIN!...
Ben, payıma düşeni yapmayı insanlık görevim biliyorum. Tek başına kalanı ezip geçeceklerini de biliyorum. KİMLER mi ezecek? İşte bu, size yönelttiğim sorulardan biri olsun. Lûtfen burayı atlamayın:
YANITLAYIN. ÇOK ÖNEMLİ. ÇOK!...
Devam ediyorum. Herbirinize tek tek soruyorum: ‘Kutsal’ ne demektir? Ezberletileni değil, keşfettiğinizi söyleyin. ‘VAR’ ne demektir? Aynı kökten gelen ‘VARLIK’ ne demektir? ‘VAR OLMAK’ ne demektir? ‘VAROLUŞ’ , terim haliyle size ne anlatır? ‘Varoluş’ size HAYAT’ı çağrıştırır mı?
‘YOK’ ne demektir? ‘Yok etmek’ ne demektir?
‘Koskoca köyü yok ettiler’ tümcesini duyduğunuzda, zihninizde canlanan ÖZNE kimdir?.. Ve o, nasıl bir ‘ŞEY’dir? ‘YOK EDİŞ’ size HAYAT’ı çağrıştırır mı?
Dünya nedir? Niçin vardır? Yaşam (hayat) nedir? Niçindir? Dünyanın, canlısıyla cansızıyla, herhangi bir varlığın yaşam yeri (yani evi, yuvası) olmadığını söyleyebilir misiniz? Dünyanın sahipleri mi vardır? Varsa kimlerdir? Nasıl oluşmuşlardır? ‘DÜNYA, TÜM VAR OLANLARINDIR VE VARLIĞIN GÖREVİ YAŞAMAKTIR’ dersem, bana ‘Çıldırmış bu!’ der misiniz?
Tek KUTSAL vardır: O da yaşam hakkıdır. Kutsallığı, hayatın doğasıyla ilgisi olmayan, uydurulmuş yapay unsurlara mal ederek ve bunları BAHANE ederek, asıl kutsalları yâni ‘varlıkları’ ilkel vahşetine kurban eden ‘erkek akıl’, tüm cehennem tasvirlerindeki motiflerin de kaynağı olmuştur. Bakarsanız görürsünüz. Daha büyük kıyım versiyonlarını zebânî bile akıl edemiyor demek ki!
‘HAYATA KIYMAYIN!’ diye feryad edersem (ki ettim), beni ipe mi çekersiniz? ‘Birileri çekebilir’ diye yanıtlayan çıkarsa içinizden ona devamını da sorarım; ‘Kimdir O BİRİLERİ?’ diye. Ve ısrar da ederim; ‘Kıvırtmadan yanıtla!’ diye.

Şimdi de, hayatı okumayı öğrendikçe gördüğüm o MUHTEŞEM gerçekliği haykırıyorum: İnsanlık tarihi boyunca İNSANLAR, MİLLETLER asla savaşmamıştır. İnsanlık ve milletler salt ‘erkek’ unsur içermez. İNSAN denen varlık, cinsler üstüdür. Dişisiyle, erkeğiyle bir bütündür. Yaşam alanlarını erkek istila eder; millet değil!... İNSAN BEYNİ, savaş gibi bir kavramı icad edebilecek genlerden nasipsizdir. İnsan beyni, ‘var etmek’ odaklı tasarlanmış bir beyindir. ‘Yok etmek’ mikrobu, bu beyne bulaşamadığı içindir ki tarih boyunca hiçbir millet, başka milletin topraklarını işgal etmemiştir. Hiçbir ‘insan’ın, başka insanların tepesine bomba attığı görülmemiş, duyulmamıştır. ‘Mültecîlere tecavüz etmek bana haktır!’ diyebilecek tek bir ‘insan beyni’ dahi, hiçbir tanrı tarafından yaratılmamıştır.

Öyleyse tüm dünyalı melanetleri, mağara günlerinden günümüzün ötesine dek iştahla sürüyüp götüren o ‘canlılar’ nedir? Elcevap: ‘Erk’ denen yaptırım gücüne tapan, o nedenle ‘san’ı ‘erk’ten türeyen, evrimleşemeyen, genel insanlık kitlesinden kendini önce ayrıştıran, sonra da hem kendi ana kitlesinin hem de diğer canlı-cansız dünya varlıklarının yaşam alanlarına ve yaşam haklarına tecavüz eden, tüm dünyalı hakları gasp eden, ezelden var olan, virüs karakterindeki kitledir. Dünya hayâtına zorbalık yoluyla musallattır... Sevgili kardeşim, hayatı gözlemlemeyi biliyorken bana ‘yalancı’ demeye dilin varacak mı? Peki, mis gibi insan kimliğinle, başına sarılı bulduğun bu belâyı, felâketi, daha ne kadar sîneye çekebileceksin? KONUŞSANA! BAĞIRSANA!...”
Sayın Akıncı’nın yukardaki yazısında eleştirdiği gibi medyaya yönelik sözlerini de yakından biliyorum. Bir tür savrukluk, yaranma ve etkin görünme çabasıyla medyada sergilenen aykırılıklara, sakıncalı izlencelere, yapılması gerekenlerin bırakılıp yapılmaması gerekenlere yer verilmesi haklı tepkilere neden olmaktadır. Yer verdiğimiz bu yazı ile kimi tutum ve davranışlar için yararımız olursa ne mutlu.