Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni, sonsuza değin bağımsız yaşatmak için özellikle kendini genç bilen her yaştaki yurttaşımıza emanet etmiştir. Bu kutsal görevi yerine getirmek çabası, yurtsever her yurttaşın onur ve mutluluk duyacağı bir yaşam koşuludur. ATATÜRK’e ve ilkeleriyle kurumlarına yönelik olumsuz sözleri, karalamaları, suçlamaları, yadsımaları bilinen iktidar çevrelerinin 2019 seçimlerini kazanmak için kötü sözlerle birbirlerine girdikleri MHP ile ortaklığı, amaçlarına ulaşmak için daha nice şeyler yapabileceklerinin belirtisidir.
Devletin her birimine, görev alanının her yerine girilmiş, Kozmik Oda’yla başlayan sorumsuzluk, yargı alanına uzanarak bir kararı, işlerine gelmeyince kendinden bildikleri Anayasa Mahkemesi’ne bile saldırıyı yinelemişlerdir. Gidiş, hukuk devletinden parti devletine, ulusal egemenlikten tek kişi diktasına, insan hak ve özgürlüklerinden baskıya, aydınlıktan karanlığa, esenlikten sıkıntılara ve güçlüklere, varlıktan yokluğa, yaşamdan sorunlara görünümündedir. Olmayan vesayetten söz edenler şimdi yasamayı tümüyle yönetimin vesayetine soktular. Durum, bir karşı devrim niteliğindedir.

SAKINCALARI

İktidarın, Anayasa’daki “Tarafsızlık” ilkesini hiçe sayan AKP genel başkanı öncülüğündeki yürüyüşüyle 2019 hayalleri gerçekleşirse devletin etkinliği, gücü, saygınlığı bir kişiye bağlı olarak değerlendirilecektir. Cumhuriyet, nitelikleriyle cumhuriyettir. Sözde kalan cumhuriyet, siyasal bir etiket olmaktan öteye geçemez. İktidarın din-inanç konusundaki tutucu ve bencil durumu açıktır. Erkler ayrılığı, demokrasinin gerçeklik koşuluyken ortadan kalkacak, yargı da bağımsızlığını büsbütün yitirerek siyasal kelepçe olacaktır. Toplumsal kargaşa, türlü kavgalarla yaşamı karartır. Bireysel başvuruya ilişkin işlerine gelmeyen karar nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne Anayasa’nın 153/1 ve 6. maddelerine aykırı, yargıya saygı ve güvenle bağdaşmayan eleştiride bulunanlar hukuk devletine karşı çıktıklarının ayırdında değildir. Beğenilmese, katılınmasa bile yargı kararına uymak, onun gereklerini yerine getirmek başta yönetim, her birimin ve herkesin kaçınılmaz sorumluluğudur. Anayasa Mahkemesi kararı yanlış da olsa uygulanır. Gerçek hukuk devletinde bunun tersi düşünülemez ve olmaz. Olması suçtur, hoşgörülemez ve bağışlanamaz.
Adalete yaklaşımları tartışılan, kuşku veren AKP genel başkanının Adalet Şûrası konuşmaları inandırıcı olmaktan çok uzaktır. FETÖ’ye her istediklerini verdiklerini söyleyen birisinin o dönemin hesabını vermeden adaletten söz etmesine katılmak ve katlanmak güçtür. Hele orada Danıştay Başkanı’na selâmı.
“28 Şubat olayı” denilerek dâva konusu yapılan Millî Güvenlik Kurulu kararlarının hukuka aykırı hiçbir yanı yoktur. Erbakan’ın bile kararı her yere duyurup aylar sonra ayrılması Anayasal görev dışında hiçbir nitelemeyle, yorumla ve amaçla suçlanamaz. Gereksiz suçlamalar çalışma, yararlı olma, özverili çaba durumlarını olumsuz etkiler. İnsan yaşamı kimilerinin siyasal amaçlarına kıydırılamaz.

DURUM

Dinci-ırkçı dayanışmalarının yarar getirdiği görülmemiştir. Korkuyla birbirine sarılan AKP ve MHP’nin karşılıklı saldırılarını içlerine sindirerek seçim ittifakı çalışmaları görelim ne sonuç verecektir. Tek adamlı partilerde demokrasi sözü kuru bir savdan öteye geçemez. Liderlerinin buyruğunda, onun kulu-kölesi gibi davranışlar içinde olan üyelerle kimse demokratlığı ve demokrasiyi savunamaz.
Cezaevlerindeki gazetecilerin sayısı, üzerlerine atılan suçlamalar ortada iken Bay RTE’ın “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” nedeniyle yaptığı konuşma gerçekleri yansıtmamaktadır. “Dünyada basın özgürlüğünde önde gelen ülke olduğumuz” sözü “Gülerim ağlanacak hâlimize” deyişini anımsatmaktadır. Kendini kandırıyor olmasın, biz kanmıyoruz.
Diyanet İşleri’nden açıklamalar, imam hatip liselerindeki boşluk, müftülere nikâh yetkisi, evlenme yaşlarına ilişkin bilim ve hukuk dışı görüşler, cihad çağrısı yapan yayınlar, okullarda çocuklara giysi dayatmaları, Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Bakanlığı’nın birlikte çalışma girişimleri, cami yapımları, ders kitaplarındaki bozukluk ve aykırılıklar sorunlarımızın yoğunluğunun belirtileridir. Pastan ve kandan kaçmak gibi ilkellikten ve yozlaşmadan da kaçmak gerekir. Ulusal yaşamın güneşi ve güvencesi hukuk-adalet ile bilimdir. Karanlık yıkımdır. Siyasal oyunlara, tutkulara ve çıkarlara olanak verilemez.