Okurlarımızın soruları, eleştirileri ve önerileriyle katılımları bizim için bir destektir. Biz de her soruna, her konuya istediğimiz gibi yaklaşsak bile onları istediğimiz gibi dile getiremiyoruz. Basının uğradığı haksızlıklar, gazetecilere karşı iktidarın hukukdışı tutumu özenli davranmamızı gerektiriyor. Bu, bir korku ve çekinmeden değil gazete sahiplerini güç durumlara düşürmemek özeninden kaynaklanıyor.

Basın Yasası’nın “Düzeltme ve cevap” başlıklı 14. maddesinin dayanağı, Anayasa’nın “Düzeltme ve cevap hakkı” başlıklı 32. maddesidir. Sözü edilen hak, çok kez açıklayarak gerçeği belirtmek yerine “fırsattan istifade” türü saldırılar içeren sözde düzeltme ve cevap yazılarıyla kullanılmaktadır. Bunları yazan ve yayımlanmasına karar veren hukukçuları anlamak güç. Adaleti saldırıya araç kılmak ağır sorumluluktur. Her sorumluluk kurala bağlı olmaz. Vicdan terazisi insanlığın özüdür.

Devlet, hukuk devleti ise din kurallarıyla ya da başka kurallarla değil ancak ve ancak hukuk kurallarıyla yönetilir. Din, devlete karışmaz. Devlet, hangi din olursa olsun yurttaşlarının inanç bağına saygı gösterir, o kadar. Kamu düzenini bozmadıkça inanç gereklerine karışılmaz, el atılmaz. Dinsel gerekler, inanç alanı dışında yönetim, yargı, eğitim-öğretim, hiçbir ortam ve konuda uygulanması zorunlu sayılamaz ve dayanak alınamaz.

AÇIKÇA

Yazılarımda Bay RTE’ı hep AKP Genel Başkanı olarak adlandırıyor ve öyle anıyorum. Andına aykırı, konumuyla bağdaşmayan tutum ve davranışları nedeniyle cumhurbaşkanlığını benimsemediğim için ancak AKP Genel Başkanı olarak görüyorum. Bu nedenle adı geçse de, geçmese de kendisine değinen yazılarımın cumhurbaşkanlığı makamı ve sıfatıyla ilgisi yoktur. Karmaşık konumu, Türk Ceza Yasası’nın 299. maddesini de tartışılır duruma getirmiştir. Bu durum, ayrı bir yazı konusu olabilir. Ayrıca, 2019 kuşku ve korkusuyla, Bahçeli’yle nice karşılıklı kötü sözlerden sonra birbirine sarılmaları amaç, yöntem ve uygulama yönlerinden çok tartışılacaktır.

ÖLÇÜ

İlişkilerde, düzenlemelerde, birçok şeyde ölçüsüzlük sırıtıyor. Bunun en son örneği enflâsyon rakamları ve geçim koşullarına karşın asgarî ücretin düşük tutulmasıdır. İktidar yandaşlarının desteğiyle saptanan asgarî ücretin haksızlık olduğu açıktır. RTE’ın saray giderleri, TBMM’nin giderleri, bakanlıkların ve kimi kuruluşların giderleri gözetilirse çalışanlardan esirgemenin anlamsızlığı ve haksızlığı daha iyi anlaşılır. Emeklilerin ve memurların aylıkları da gerekenin altındadır. Memur olmadıkları halde emeklilik işlemi uygulanan milletvekillerine ayrıcalık da ayrı. İktidar Yargıtay ve Danıştay’a yeni kapılar açarak etkisini artırmak peşinde.

2019’u kazanmak için iktidarın her şeyi yapacağı anlaşılmaktadır. Musluklar açılacak, memurlar alınacak, destekler artırılacaktır. Yaşam pahalılığını gözardı eden, fiyat artışlarını önleyemeyen iktidar seçim sunumlarıyla oy toplamayı beceri ve başarı saymaktadır. Onların ölçüsü de budur.

ORTAM

Demokrasi sözle gerçekleşmez. Uygulama ve yaşam düzeyiyle kanıtlanır. Hukuksuz demokrasi olmayacağı gibi baskıcı yönetim de hukuk dışıdır. Demokrasi ahlâkı, siyasetin ırası (karakteri)dır. Ama ortamda o kadar çok iktidar yandaşı-yalakası, o kadar koyu partizanlık, o kadar yoğun aykırılık ve çelişki var ki demokrasinin üzerindeki şalı kaldırmakta güçlük çekiliyor. Devlet organı TRT, iktidar partisinin ve RTE’ın hoparlörü durumunda.

AKP’lilerin FETÖ’yle birliktelikleri “Aldandık, aldatıldık” demekle suç olmaktan çıkar, onları sorumluluktan kurtarır mı? Devletin, ülkenin her yerinde FETÖ’cü var da AKP’nin içinde nasıl yok? Durduk yere mi “Ne istediler de vermedik?” dediler.

Yunanistan’ın işgal ettiği Ege’deki 18 adamız için Başbakan’ın böyle bir şey yokmuş gibi cılız uyarısı şaşırtıyor. Kudüs’ü savunanların Yunanistan’a yumuşaklığı ve işgali görmezden gelişi anlaşılacak bir hoşgörü değil.

Önce milletvekillerinden Selçuk MARUFLU’nun topluma ışık tutan yazıları ile önceki kurmay subaylarımızdan, çok çile çekmiş Mustafa ÖNSEL’in kitaplarında ortaya koyduğu gerçekler, sözde ilerici, sözde solcu, sözde milliyetçi, sözde dindar karıştırıcılarla karışıklıklara ilişkin anlatımlar, toplumsal bilinci dokuyan katkılardır. Aydınlarımızın koşullanmışlıktan ve önyargılardan arınmış olarak sürdürecekleri çabaların değeri büyüktür.