EKONOMİST ATİLLA YEŞİLADA, YENİ EKONOMİ MODELİNİ SÖZCÜ’YE DEĞERLENDİRDİ...


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Doların köpüğünü aldık, enflasyonun da alacağız” açıklamasında mantık bulunmadığını savunan Yeşilada, “Dolar 2021 başında, 7.5 liraydı, bugün 13.80. Enflasyonda gerileme olması mümkün değil” dedi


Aralık ayının 20’sinde 18 TL’den 11 TL’nin altına düşen dolar yeniden yükselmeye başladı ve 14 TL’ye yaklaştı, enflasyon çok yüksek ve dar gelirli kesim dışında orta sınıf da yeni yılın ilk günü başlayan yüksek zamların, vergilerin de etkisiyle sıkıntıya düşmüş durumda. “Altına da kur koruması” geldi ama bunun etkisi ne oldu, enflasyona kur koruması gelirse durum değişir mi, insanlar döviz ve altın almaya devam edecek mi, Türkiye’de siyasetçilerin konuşması bile neden döviz kurunu hemen yükseltiyor, önümüzdeki aylarda nasıl bir tabloyla karşılaşacağız gibi soruları, uluslararası büyük deneyim ve başarıya sahip bir ekonomiste; Sayın Atilla Yeşilada’ya sordum. Bu röportajda merak ettiğiniz soruların en net cevaplarını bulacaksınız.

ENFLASYONUN İKİ ÇARESİ

- Cumhurbaşkanı Erdoğan “Doların köpüğünü aldık, enflasyonun da alacağız” dedi. Dolar artmaya devam ederken köpük alma nasıl oluyor, enflasyonun köpüğü alınabilir ve bugün halkı ezen tablo durdurulabilir mi?

Sayın Erdoğan mantıklı, tutarlı açıklamalar yapmıyor, çünkü 2021 başında dolar-TL 7.5 Liraydı, 18’e çıkması zaten abartılıydı, 13.5’a indirmek de çok büyük başarı değil. Şimdi “TL’nin dolara karşı gerçek değeri ne olmalı” diye sorduğunuzda karşımıza uluslararası bir kurum olan International Institute of Finance’ın verisi çıkıyor; o da 9.5. Sayın Erdoğan’ın köpük alma operasyonunun gerçekleştiği 13.80 nerede, 9.5 nerede? Ve hiçbir şekilde de gerileyecek gibi durmuyor. Bu köpük alma cümlesinin arkasındaki mantığı kısaca özetlemek istiyorum; Sayın Erdoğan enflasyonun da devalüasyon gibi yabancı güçler ve onlarla işbirliği yapan yerli menfaat gruplarını yaptığı bir algı operasyonu olduğunu düşünüyor. Çünkü enflasyonda köpük olmaz, hiç kimse böyle bir şey duymamış. Bunu söylemesi bile enflasyonu kendi politikalarının ürettiği bir sorun olarak değil de hala dış güçlerin ve Türkiye’de ona karşı olan çevrelerin bir oyunu olarak gördüğünü gösteriyor.

Enflasyonda gerileme olması hiçbir şekilde mümkün değil. Üretici fiyatlarına baktığımızda yıllık artış yüzde 80, maliyetleri yüzde 80 artmış, satış fiyatı yani TÜFE yüzde 36 artmış. Bu üretici zarar edecek değil ya, mecburen kendi maliyetlerini fiyatlara yansıtacaktır. Dünyanın her ülkesinde ve her zamanda enflasyonu düşürmenin iki çaresi vardır; 1- Merkez Bankası faiz arttıracak, 2- Bütçedeki harcamaları kesip iç talebi azaltacaksınız. Bunlar da yapılmıyor, o zaman Sayın Cumhurbaşkanı hayal görüyor.

DİPLOMA GETİRSİNLER

- Cumhurbaşkanı “Ben ekonomistim” dediğine göre ve birçok ürün ithalata; doların artışına bağlı olduğuna göre halkın “enflasyonun ne olduğunu” göreceğini bilmesi gerekmez mi?

Ben de süper ligde sol açığım. Sizin kendinize verdiğiniz unvan ve payelerin hiçbir anlamı yoktur, bana diploma getirsinler. Siyasetçiler yalan söyler, siyaset yalandır, halkın gözünü boyamak için söylenir. Ama bazı yalanlar halkı motive eder ve gerçeğin ortaya çıkması zordur. Mesela “Gizli toplantıda ABD Başkanı Biden’a iki tokat attım, yere çöktü” diyebilirsiniz, ispat etmek zordur ama ben her gün enflasyonla yaşıyorum. Türkiye’de “Ben üretimi arttırıp ithalatı azaltacağım, yarın döviz açığımı kapatacağım” diye bir şey söyleyemezsiniz, gülerler. Bunlar en az 5 yıl, makul şartlarda da 10 yıl alır. Dolayısıyla, şu andaki acil sorun olan “dövizin hızla değer kazanmasına” karşı “Ben daha fazla ihracat yapacağım, bekleyin döviz gelecek, enflasyon düşer” demek bunu söyleyen kişinin hakikaten bu konularla uzaktan yakından hiç alakasının olmadığını gösterir.

Dünyaca ünlü danışmanlık şirketi Global Source Partners’ın Türkiye danışmanlığını yapan Atilla Yeşilada, bu yolla 100’den fazla müşteriye, Murat Üçer’le birlikte kurduğu İstanbulanalytics şirketiyle de 30 Türk kuruma araştırma ve danışmanlık hizmeti vermektedir. Yeşilada, ekonomi-işletme dalındaki lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini ABD’de tamamladı.

Enflasyon düşerse ekonomi diplomalarımın hepsini yakarım


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Sabredin, 3 ile 5 ay arasında enflasyonu düşüreceğim” dediğini hatırlatan Atilla Yeşilada, “Düşüremezsiniz, elinize sopa alıp bütün marketleri, eczacıları, otomotiv bayilerini dövüp içeri atsanız yine düşüremezsiniz” diyor. Sebebi de şu şekilde açıklıyor: “Maliyetleri arttığı için fiyatlar artıyor. ‘Maliyetinin altında satış yapacaksın’ dersen üretim yapmazlar, Türkiye 70’lere döner. Eğer enflasyon Haziran ayında yüzde 36’nın altına düşerse ben ekonomistlik diplomalarımın hepsini sizin önünüzde yakacağım. Hâlâ AKP’ye güvenen (kararsızlar dağıtılmadan) yüzde 20-25 arasında bir kitle var, onların umudunu bir kez daha yıkarsanız, sıradaki seçimin sonu 2001 seçimi gibi olur, eski aktörlerin hepsi tasfiye olur. Ayrıca 2023’te de bu kafayla enflasyon 36’nın altına düşmez, yüzde 70-80 enflasyon konuşuruz.”

DÜNYA, ERDOĞAN VE REJİMİNE KARŞI GÜVENİNİ KAYBETTİ


- CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu “Merkez Bankası’na yabancıların haciz getirmesi halinde kanunen haczin yapılamaması ile ilgili kanun teklifini görüşeceğiz. Haciz, bırakın iflası, itibarın ve onurun yok edilmesi değil mi, ağırıma gidiyor” dedi. İflastan mı korkuluyor ki haciz konusu konuşuluyor?

Bu kanunun amacını anlamak çok güç, onun için spekülatif olarak söylüyorum; eğer Türkiye kamu taahhütlerini yerine getirmezse Merkez Bankası’nın yurt dışında muhabir merkez bankalarında tuttuğu paralar var, onlara el konabilir ama bu kanunla onu engelleyemezsiniz. Türkiye’de, vatandaş veya kurumların muhataplarından alamadıkları haklarını tahsil edebilmek için Merkez Bankası’na rücu edebilecek 2 şey var; biri Katar swapı, diğeri Çin swapı. Sayın Erdoğan aldatılmış da olabilir; iktidara yakın bir gazetecinin yazısında okumuştum, galiba bu kanunun sebebi “Bazı yabancı ülkeler kendi bankalarında altın tutmak yerine bize göndereceklermiş.”

ERDOĞAN İSTEDİĞİNİ YAPAR

- Neden, daha güvenilir olduğumuz için mi?

(Gülüyor) Biz İslam dünyasının, Budist dünyasının ve Ortodoks dünyasının yükselen değeriyiz, lütfen bozgunculuk yapmayın, herkes kendi sahasında kalsın.

- Şimdi Türkiye’nin limanlarını da Arap ülkelerine veriyorlar, Antalya Limanı 2047’e kadar Katar’ın olacakmış, ekonomi daha kötüye giderse İstanbul Boğazı, saraylarımız filan da satılmasın diye korkuyor insan.

Sandık gelmedikçe Sayın Erdoğan istediğini yapar, gece yarısı bir kararname çıkar, “Bundan sonra kamuya açık mekanlara burnunuza havuç sokmadan giremezsiniz” de diyebilir, böyle bir duruma geldik. Mesele şu; bütün bunlar aslında yalnız toplumun değil, bütün dünyanın Sayın Erdoğan ve rejimine güvenini kaybettiğini gösteriyor.

Atilla Yeşilada’nın Türkiye ekonomisiyle ilgili 4 önemli kitabı var.

AKP’lilerin hepsi heterodoks düşünüyor, biz ortodoks ekonomistler anlayamıyoruz!


- Güven kaybı derken neyi kast ediyorsunuz?

Birincisi, halk size güvenmiyor. İkincisi, bütün imkanlarınızı seferber etmenize rağmen dış dünyadan size tek kuruş para gelmiyor, üçüncüsü Katar dahi size para yatırmak için daha büyük tavizler istiyor, demek ki o da parasını geri alamayacağından korkuyor. Bir de BOTAŞ olayı var. BOTAŞ yurt dışından 2 milyar dolar kredi arıyor çünkü Rusya ile yeni doğalgaz sözleşmesi yapmışız, peşin ödemesi gerekecek. Demek ki Rusya da artık bize veresiye doğalgaz vermiyor. Ekonomide de siyasette de güven kaybı çok önemli, geri çevrilmesini ben imkansız olarak görüyorum.

- Eski Rize Belediye Başkanı Şevki Yılmaz’ın “AK Parti kasanın ağzını açmalı, 700 ton altınımız var, şu kadar dövizimiz var diyorsunuz, alın bunları. Seçimi kazanamasanız da arkadan gelen tufan yaşasın” sözleri de unutulacak gibi değil. Böyle rezervler var mı, bunun yapılması mümkün mü?

Merkez Bankası’nın mülkiyetinde dövizi yok, aksine 50 milyar dolar civarında Türkiye bankalarına borcu var. 30-40 milyar dolar değerinde altın fiziksel olarak var ama onu da alıp satamazsınız. Sebebi şu; bunu alıp satmaya kalkarsanız dünyada altın fiyatları çöker. AKP’lilerin hepsi Erdoğan’ın okuduğu üniversiteden diploma almış, o yüzden heterodoks düşünüyorlar biraz, bizim gibi eski kafalı ortodoks ekonomistler anlayamıyor bu düşünceleri.

85 milyonun kaderiyle deney yapmak büyük bir dramdır


- Maliye Bakanı Nebati “artık ortodoks politika bitti, bundan sonra heterodoks politika var” dedi, bu tuhaf tanımları da yeni duyuyoruz. Acaba bu sözler “20 yıldır yanlış bir ekonomik politika uyguluyorduk” demek mi?

Sayın Nebati’nin heteredoks kelimesini geçen hafta öğrendiğini gösteriyor sadece, daha önce hiçbir şekilde selamı sabahı olmamış. Çünkü heterodoks övünülerek kullanılacak bir ifade değildir. Ekonomi külliyatında heterodoks daima “aptalca politikaları nazikçe sıfatlandırmak için” kullanılır. 100 ekonomiste açıp sorun, heterodoksun hiçbir pozitif çağrışımı yoktur ekonomi literatüründe (kahkahalarla gülüyor).

Ortodoks politika “geleneksel, dünyaca kabul görmüş politika” demektir. Bakın, asıl mesele bunları söyleyen kişinin hiçbir şekilde bilgi ve alt yapısının bu işi yapmaya yeterli olmadığını gösteriyor. Bir ülkede, bir ay içinde 3 defa ekonomik model değişirse insanlar buna kulaklarıyla gülerler. Çünkü sizin bu işi yapamadığınızı gösterir. Ekonomik modeller 5 yıllık, 10 yıllık olarak hazırlanır, bunları değiştirmek bir çaresizliğin ifadesidir. Söylediklerini anlamlandırmak çok güç, çünkü hiçbirinin altında dayanak yok, tamamen stratosferde bel kemerini bağlamadan uçuş yapıyor yani. O anda kafasına ne esiyorsa ya da Sayın Erdoğan kendisine ne direktif vermişse onları söylüyor, sorun da buradan kaynaklanıyor zaten.

2 ay önce cari açığı kapatıyorduk, kuru serbest bırakıyorduk, enflasyon kendiliğinden düşüyordu. Şimdi “TL mevduatlarını döviz kurunun artmasına karşılık garantiye alıp” heterodoks politika izliyoruz. İlkinin anlamı yoktu ki ben size ikincinin anlamını anlatayım. Bunlar tamamıyla bir paniği, “bu geceyi kapatıp yatağa gidelim, yarın sabah ne olacak bakarız” anlayışını yansıtıyor. 85 milyon insanın kaderiyle böyle bir deney yapmak gerçekten çok büyük bir dramdır ve ben şahsen çok üzülüyorum.

- Eğer Merkez Bankası’nda dövizimiz olsaydı, bir iktidar gerçekten seçim için istediği miktarda parayı çekip kullanabilir mi?

Bunu yapmasına gerek yok ki, Merkez Bankası’na telefon açar “Bana 100 milyar basın gönderin” der. Ama bunlar seçim kazandırmaz, sebebi de şu; enflasyon beklentisi şirazesinden çıkmış durumda, insanlar zaten yüzde 40-50 enflasyon beklerken siz harcadığınızda bunu 2 misline çıkarırsınız. Ve sizin harcayarak satın aldığınız seçmen ertesi gün pazarda bir şey alamadığını gördüğünde yine sizden soğur, dolayısıyla çok beyhude çabalar bunlar. Mucizeler olmadığı sürece hiçbir şey Sayın Erdoğan’ın seçim kazanmasına yetmez.

Putin’in Rus Merkez Bankası’na karıştığını hiç gördünüz mü?


- Türkiye’de siyasi çıkışlar, söylemler döviz kurlarını arttırıyor. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Sokağa döküleceklermiş, 15 Temmuz’u görmediniz mi” sözleri tepki yarattı ve dolar daha hızlı bir yükselişe geçti. Böyle mi hakikaten? Diğer ülkelerde herhalde siyaset kurları böyle etkilemiyor.

Etkilemez çünkü bütün modern ülkelerde, Rusya’da bile merkez bankası “para politikası icraatında” bağımsızdır. Putin’in Rus Merkez Bankası’na karıştığını gördünüz mü? Başındaki kadın şakır şakır faiz arttırıyor. Merkez bankalarının bağımsız olmasının bir sebebi vardır, Anayasa Mahkemesi’nin bağımsız olması gibi. Bunlar hükümetin kontrolüne girerse hükümetin menfaatine gelen kararları alır, işte biz bu prensibi ihmal ettik.

- ‘Ekonomistim’ dediğine göre bunu neden yapıyor?

Ya danışmanlar sürüsü yanlış şeyler söylüyorlar ya da onun dünya algısı sizden, benden çok farklı, bizim kırmızı gördüğümüzü o yeşil görüyor. Bunların bir kötü niyet yansıttığını düşünmekten çok, ortada bir ciddi zihni sorun ya da bir dünya algısı olduğunu düşünüyorum.