Anadolu'nun kızılbaş alevi Bektaşi düşüncesinin temel taşlarını oluşturan, deyiş ve yol kültüründe doğa ve aşkın yeri öneminin anlatıldığı Enel Aşk gösterisiyle yarın Caddebostan Kültür Merkezi'nde olacaksınız. Nasıl bir gösteri bekliyor izleyicileri? Metin Uca: Enel Aşk, bugüne kadar alışık olmadığınız, aşkı sorgulayan, aşk üzerine de kafayı karıştıran bir gösteri. Tarihten bugüne, bu topraklarda yerleşmiş, yeşermiş ve yükselmiş bir kültürün izlerini taşıyan, aşka soru işaretlerini arttırarak yanıt aramaya çalışan, kimi zaman duygulandırıp sizi derinliklere götürecek, kimi zaman da kahkahalar attıracak çok farklı bir gösteri. Ayfer Vardar: Doğduk aşkı duyduk ve sonra bunun koca bir çatı olduğunu gördük.Yani içini doldurabilirsiniz. Buna doğa aşkı, insana duyulan aşk gibi, çemberi genişletebilirsiniz. Hayatın başlangıç noktasından sona doğru var olduğuna inandığımız bu olgu yaşamak için güçlü bir yaşam kaynağımız. O noktada Anadolu çok zengin bir yer. Örneğin Alevi Bektaşi inancında aşk temel unsurdur. Sohbetin başlangıç cümlesi "aşk ile" dir ve kapanışı da. Anadolu da ozanlar, aşıklar aşkın birçok hallerini şiirlerinde yer vermişlerdir. Biz Enel-Aşk gösterisinde bu ozanların, aşıkların hiç duyulmamış aynı zamanda gönüllerde taht kurmuş eserlerini başka bir biçimde farklı bir sunumla izleyiciye aktarıyoruz. Geniş kapsamlı anlatarak işin tılsımını yok etmek istemem. Buyrun gelin ve izleyin derim...
metin-uca Metin Uca, Enel Aşk'ta günümüze köprü oluşturduğu anekdot ve şiirleriyle yer alıyor.
Eşber Yağmurdereli, Metin Uca, Mazlum Çimen, Esat Korkmaz, Hülya Aksular ve Ayfer Vardar'dan oluşan güçlü bir ekip olacak sahnede. Hazırlık süreci nasıl geçti? M.U.: Gösteri aslında zor bir gösteri. Çok farklı yerlerden, çok farklı disiplinlerden gelen; ama birbirini çok seven 4 insanın bir arada oluşunun getirdiği çok şahane bir enerji var. Zor bir hazırlık süreciydi. Bir arada olup birşeyler üretmenin de ötesinde, anlatmak istediklerimizin, çok farklı noktalarda olmasından da kaynaklanıyor bu durum. Hazırlanan metnin şahane bir dili var. Onun üstüne kimi yerde Mazlum'un olağanüstü performansı, kimi yerde benim şeytanın avukatı olarak değil, şeytanın kendisi olarak katacağım, belki ilk defa duyacağınız bazı anektodlar, aşkla ilgili ilginç buluşlar... Onlar seyirciyi bir yere götürecek diye düşünüyorum. Hem eğlenecekler hem de dertlenecekler. Bu gösterinin sizin kariyerinizdeki yerini nasıl tarif edersiniz? M.U.: Ben daha önce de değişik sanatçılarla, ünlü isimlerle aynı sahneyi paylaşan gösteriler yapmıştım. Ama ilk defa bir potada eriyip, birlikte yeniden üretme süreci yaşıyoruz. Bu açıdan benim için önemli. Bu gösteriye gelen herkes, kendisi ve aşkla ilgili soru işaretlerini arttıracak; fakat belki de hiç beklemediği yanıtlar bulacak. Bu açıdan da bu gösteri beni çok heyecanlandırıyor. DOĞANIN VE AŞKIN OLMADIĞI YERDE ALEVİ KÜLTÜR GELİŞEMEZ Deyiş ve yol kültüründe aşkın ve doğanın nasıl bir yeri ve önemi var? M.Ç.: Anadolu Kızılbaş Alevi kültürü incelenip bakıldığında çok sabit görülür ki; bu kültür doğa ve aşk üzerine kuruludur. Yani doğa ve aşkın olmadığı, bu kültürün oluşmadığı bir yerde, Alevi kültürü çok sağlıklı bir şekilde gelişmez. Çünkü temel unsuru doğa ve aşktır. Bunun üçüncü ayağı insandır. Bir ağacın, bir taşın, bir suyun olmadığı yerde bir ibadet yeri kurulamaz. Temeline baktığınızda bu kültürün bir doğa aşığı ve doğanın üzerinde koyduğu bir insan sevdası aşkını görürsünüz. Bu anlamda doğa ve aşkla inanılmaz güçlü bir bağı vardır. Bu yüzden her sohbeti "aşk ile" diye başlatıp, "aşk ile" diye kapatırlar. Bu bir sözcük olmaktan öte bir olaydır, bir bakış açısıdır, bir dünya bakışıdır. Ve dikkat edin her sohbeti, hatta telefonu bile öyle kapatırız "aşk ile'...
metinuca Mazlum Çimen dinleyicileri, deyişlerle, bestelerle, aşk ve doğa teması üzerinden, geçmişten günümüze uzun bir yolculuğa çıkaracak.
Bu coğrafyada Alevi kültürünün kökleri çok güçlü, ancak sizce yeteri kadar değer veriliyor mu? M.Ç.: Bu topraklardaki, bu gücü zaten coğrafi olarak baktığınızda da görürsünüz. Ama aslında yeteri kadar önem verip vermediğimizin karşılığı bu soruda yatıyor. Bu soru soruluyorsa hala anlamlı bir şekilde değer verildiği görülmüyor. KÜLTÜRLER SÖMÜRÜLÜYOR, YOZLAŞTIRILIYOR Anadolu'da bunca güçlü ve çeşitli kültürler olmasına rağmen, bazı kültürel zenginliklerin toplumun tamamı tarafından değil, belirli gruplar tarafından sahiplenildiğini ve yaşatılmaya çalışıldığını görüyoruz. Siz buna katılır mısınız? M.Ç.: Bu sorunun özü doğru, evet, böyle bir olay var. Bir kültür alınıp, sahiplenilip kullanılıyor, meta haline de getiriliyor, sömürülüyor da yozlaştırılıyor da... Bir şekilde başka kültürler bunun üzerine bir katman atıyor. Buna katılıyorum, doğrudur. Bu bizim için de geçerli. Bizim kültürümüzde son dönemlerde bakıyorsunuz, farklı bir Alevileşme var. Bu da bunun somut örneği. AKP, yakın dönemde Alevi açılımları yapıyordu. Ancak şu anda böyle bir durumun fısıltısı bile geçmiyor. Mevcut sorunları çözmek için nasıl bir irade gösterilmeli? Sizin çözüm öneriniz nedir? M.Ç.: Alevi açılımları ile ilgili artık bir çıt dahi çıkmıyor. Bu bence çok olumlu. Keşke hiç çıkmasa. Çünkü yapılan "çıt"ların bize ne gösterdiğini görüyoruz ve acayip karamsar oldum. Bu yüzden de hiç yapılmaması bence çok daha iyi. Önerecğim tek şey de bu. Devlet elini çeksin, yeter.
ayfervardar Ayfer Vardar, gösteriye türküleriyle eşlik ediyor.
Bektaşi düşüncesinin tersine, güçlünün zayıfı daha da fazla ezdiği bir dönemdeyiz. Bektaşi düşüncesi bu durumu aşmamız için nasıl bir anahtar verir bize? M.U.: Bu zaten ezen ve ezilen ikilemi. Doğal olarak insandan, akıldan, barıştan, kardeşlikten yana olduğu için Alevi Bektaşi'lerin de bunu öne çıkarması son derece doğal. Ama bu ezilen bütün uluslar, bütün kültürler için geçerli. Bu gösteride Alevi Bektaşi kültürünün öne çıkardığı bu değerlerin nasıl öncü olduğunu da göreceksiniz. Anadolu topraklarındaki aydınlanmada, gerçekten çok özellikli, ağırlıklı ve ayaklanmada yerleri var. Bence İslamın yeniden yorumlanmasında hatta İslamın rönesansı sayılabilecek bütün aydınlanmalarda da bunun katkısı var. Ama biz direkt bunu anlatmayacağız. Biz aşk üzerinden aydınlanma, ilerleme, kendini geliştirme ve ruhun yeniden coşması anlamında, aslında dolaylı olarak bunu da anlatıyoruz. Biz burada Alevi kültüründen birebir sözetmiyoruz ama bu bahsettiğimiz değerler onunla da örtüşüyor.