Atatürk bizi bizden daha iyi tanıyordu
Sadece müziğini dinlemekten değil, sohbet etmekten de inanılmaz zevk aldığım bir isim Kıraç. Daha doğrusu, Ali Tufan Kıraç... Beş çocuklu bir öğretmen ailesinin oğlunun Kahramanmaraş’ta başlayan hikayesi bugün İstanbul’da sürüyor. O da tıpkı çoğumuz gibi içinde büyüdüğü ‘masumiyet çağı’nı özlüyor.
- Ana akım medyada çok yer almasan da çok çalışıyorsun...
Doğru. Artık kendi mecralarım da varım. Sosyal medya için çeşitli videolar, çocuklar için şarkılar ve marşlar yapıyorum. Konserlerim devam ediyor. Klip ve single çalışmalarımı sosyal medya üzerinden yürütmeye karar verdim. Orada bir uyumlanma süreci yaşıyorum. Bu yıl o mecrada haftada iki kez paylaşım yapacağım.
- Nasıl bir evde büyüdün?
Ben öğretmen çocuğuyum. Babam öğretmen, annem ev kadını ve beş çocukları var. 10 yaşına kadar harika bir çocukluk yaşadım. Maraş’ta çıkmaz bir sokak, neneler, dedeler, onlarca çocuk, hep beraber oynuyoruz. Sürenke diye bir oyun vardı Anadolu’da; yassı taşları üst üste dizersin. İnanılmaz bir oyundu ve şimdi aklıma geldi...
- Kızlı erkekli tabii bütün bu oyunlar?
Ne demek kızlı erkekli? Elbette ki öyle! Herkes insan ve tüm çocuklar hepimizin çocuğu. Öyleydi o zamanlar. Zengin fakir yoktu; hatta zenginlik ayıp sayılırdı...
- Müzikle de orada mı tanıştın?
Ben ilk gitarı kaledeki balolarda gördüm. Uzun saçlı abiler gitar çalıyordu baloda. Şu an şarkı söylerken, konserde bir türkü söylerken yine o anlara gidiyorum.