Naif bir masumiyet çağı Uzunca bir zamandır ‘eski Türkiye’yi düşünüyorum. Çocukluğumu ve gençlik yıllarımı geçirdiğim ülkeyi...  Son 15 yıldır sürekli hakaret edilen ‘eski Türkiye’ o kadar korkunç bir yer miydi gerçekten? Elbette sıkıntılar vardı ama yaşıtlarımla biz ‘naif bir masumiyet çağını hatırlıyoruz. Siyah-beyaz Türk filmlerinde anlatılan, dostlukların içten hikayeleri... İşte ‘Arif V 216’da ben o Türkiye’yi buldum. İstanbul’da bir gazeteci grubu ve filmin tüm kadrosuyla birlikte özel gösterim için biraraya geldik. O yıllardaki samimiyeti özlediğimizi fark ettik. Kimler yoktu ki! Ayhan Işık, Sadri Alışık, Zeki Müren, Barış Manço, Ajda Pekkan, Cüneyt Arkın, Filiz Akın, Emel Sayın, Ediz Hun... Günümüzden Tarkan, Mustafa Sandal, Kenan Doğulu, Seden Gürel... Filmin her saniyesinde şunu düşündüm, “Ne renkli, ne cesur, ne yaratıcı bir yermiş Türkiye!” Nasıl iyi geldi bana anlatamam. Ama bu yazıya başlık olarak aldığım filmdeki o replik ‘Birlikte düşüyoruz...’ son yılların özeti adeta. Salondan çıkarken gözlerimdeki yaşların sebebi de bu cümleydi... cem-yilmaz-ozlem-gurses Özlediğimiz duygu Filmi herkesin izlemesini isterim. En çok da 15 yaş ve üstü gençlerin. Belki filmdeki çoğu göndermeyi anlayamayacaklar. O yılların Türkiye’sini sadece sevimsiz ve sığ politik tartışmaların bir arka planı olarak biliyorlar. Ama eminim filmin naif duygusunu gönüllerinde hissedecekler. Bugünlerde en çok özlediğimiz de zaten o duygu. Dilerim bir gün geri gelir... Filmi Cem Yılmaz, Ozan Güven, Zafer Algöz, Seda Bakan, Can Yılmaz, yönetmen Kıvanç Baruönü ve yapımcı Muzaffer Yıldırım ile birlikte izledik. Sonrasında ise uzun uzun sohbet etme şansı bulduk. İşte hem filmden, hem de o sohbetten notlarım: arif-v-216-54 9 milyon dolar Film, 9 milyon dolara, Türk sineması standartları açısından yüksek bir bütçeyle çekilmiş. Ana sponsor ise Arçelik. Doğrusu filmde de çok doğru ve etkili bir yer almış bu marka ama en büyük kahramanlık Muzaffer Yıldırım’a ait. Bütçenin çoğu onun yatırımı... arif-v-216-11 Finali zor çözmüş Filmin finalinde bir uçak takip sahnesi var, Cem Yılmaz, “Bir türlü çözemiyordum finali, en son bunu yazdım, bana pahalıya patladı!” diye anlatıyor... Cem Yılmaz’ın belki de bugüne dek yazdığı en karmaşık, tempolu, içinde sayısız göndermelerin bulunduğu, eleştirel dozu en yüksek senaryosu ‘Arif V 216’ya ait. Tek bir sahneyi dahi bir arkadaşınıza yüksek sesle anlatmak isteseniz işin içinden çıkmanız çok zor.   arif-v-216-36

Orijinal kostümler

Filmde, Zeki Müren, Cüneyt Arkın, Sadri Alışık, Ayhan Işık gibi tanınmış karakterlere ait tüm kostümler orijinal halleriyle kullanılmış. Hatta Cüneyt Arkın’ı canlandıran oğlu Murat Cüreklibatır önce kostüme itiraz etmiş “Babam hiç kırmızı giymezdi” diye... Cem Yılmaz aynı kostümle babasının fotoğrafını gösterince çok şaşırmış. arif-v-216-19 Sanat Güneşi ışık saçıyor Filmde Zeki Müren’in kostümlerini ve sahne şovlarını izlerken insan ister istemez şunu düşünüyor; “Bu mor tüylerden, platform topuk lame çizmelerden sürekli ‘bip’lenen yılbaşı programlarına nasıl geldik?” Zeki Müren rolündeki Çağlar Çorumlu efsane! Eşofmanlı Şevket Hoca olarak çok sevdiğimiz Çorumlu’ya ‘Sanat Güneşi’ olmak da çok yakışmış. Hele bir Arif Işık - Zeki Müren kapışması var ki... İşte o sahnede kullanılan Arif Işık’ın giydiği Zeki Müren kostümü inanılır gibi değil. Her bir ayrıntısına kadar gerçek. Cem Yılmaz’ın bir hatırlatması da şu oldu; “Biliyorsun Zeki Bey kostümlerine isim koyardı. Bu kostümün adı da Uzaydan Gelen Prens.” Bakar mısınız, bir zamanların Türkiye’sindeki yaratıcı dünyalara... arif-v-216-6 Ajda Pekkan, Zeki Müren’le sahne aldığı İzmir Fuarı yıllarına dair verdiği bilgilerle filme bizzat yardımcı olmuş. Hatta kendisini canlandıran Farah Zeynep Abdullah’la sohbet ederek tüyolar vermiş... arif-v-216-26 Hangimiz daha insanız? Ozan Güven filmde, hepimizden çok daha ‘insan’ olan bir robotu canlandırıyor. O kostümün ve makyajın içinde en zor iş onunki. Bu rolün üstesinden nasıl olağanüstü biçimde geldiğini göreceksiniz. Zafer Algöz, Özkan Uğur ve Seda Bakan da oyunculuk adına yine harikalar yaratmış. arif-v-216-41 Kemal Derviş’in evi Filmde, bugüne dek Cem Yılmaz projelerinde hiç görmediğiniz kadar çok göndermeye şahit olacaksınız. Hepsi hem çok komik hem de yerli yerinde... 13 hafta süren çekimler Yeniköy, Sirkeci, Çerkezköy ve Büyükada’da yapılmış. Büyükada’da kullanılan iki evden biri eski bakan Kemal Derviş’e ait. 300 kişilik bir teknik ekiple çekilen filmde 4 bin yardımcı oyuncu yer almış. Filmi izlerken “Sette ne eğlenmişler” diye düşünürseniz yanılırsınız çünkü tam tersine çok profesyonel hatta hafif gerginmiş ortam. Muzaffer Yıldırım, Cem Yılmaz’ın mükemmeliyetçiliğini şu cümleyle anlattı: “Tek bir kül tablası için saatlerce araştırma yaptık. 60’larda bu obje var mıydı diye düşündük... ‘Çıkaralım sahneden bu objeyi’ diyoruz, onu da kabul etmiyor…” arif-v-216-22 Hollywood etkisi ‘Arif V 216’ sadece Türkiye’nin sosyo-kültürel panoramasından değil, Hollywood sinemasından da vurgularla dolu. 70’li yılların sıcak bir mahallesinden bir anda günümüz Amerikan sinema karelerine ışınlanacaksınız. arif-v-216-7 Hık demiş burnundan düşmüş Filmde hepinizi ağlatacak sahnelerden biri de Kerem Alışık-Sadri Alışık sahnesi... Doğrusu Kerem Alışık’ın babasına bu kadar çarpıcı şekilde benzediğinin hiç farkında değildim. Bence kendisi de bu sahneyi çekerken en az biz izleyenler kadar etkilenmiştir... arif-v-216-47 Tarkan tek kuruş almamış Filmin en coşkulu anları ise hiç şüphesiz geçmiş yılların Türk popuna selam çakılan, ‘potpori’ tadındaki sahneler... Cem Yılmaz’ın Tarkan’ı canlandırdığı anlardaki ses Tarkan’a ait. Bu dublaj için elbette tek kuruş almamış Tarkan.