“Keşke çocuğum olsaydı” demedigim gün yok
Usta oyuncu Tilbe Saran, bir yandan Anton Çehov’un ‘Martı’ oyunuyla tiyatro sahnelerinde performans sergilerken, diğer yandan ‘İstanbullu Gelin’ dizisinde yer alıyor. Saran’la, oyunculuk sektöründen kadın olmaya, pek çok konuda sohbet ettik…
15 yıldır giderek ağırlaşan geleneğin baskısı var
- Giderek artan kadına şiddet vakalarını bir kadın gözüyle nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle devlet dediğimiz mekanizma, bu tür durumları tersine çevirmek üzere samimi bir niyet taşımalı. Bunu en küçük birimden yapmak gerek. Çünkü zaten toplumsal yapı olarak son 15 yıldır giderek ağırlaşan geleneğin bir baskısı var üzerimizde. Bunun bir devlet politikası olması lazım.
- Anne olmayı istediğiniz zamanlar oldu mu?
Tabii ki... “Keşke çocuğum olsaydı” demediğim gün yok ama Allah’tan öğrencilerim var. Çok çocuğum olsun isterdim kendi yalnızlığımı kapatmak için ama hayat buna izin vermedi.
Yeryüzüne kadın olarak gelmek büyük bir ayrıcalık
- Kadın okuyucularımıza bir mesaj vermek isterseniz ne söylersiniz?
Bugüne dek hiç “Keşke erkek olsaydım” demedim. Yeryüzüne kadın olarak gelmek büyük bir ayrıcalık. Tüm kadınlar bunu fark edip kızlarına da bu şanslarını fark ettirmeliler.
- ‘Martı’ oyununda, daha önce Yıldız Kenter’in canlandırdığı Arkadina’yı oynamak size neler hissettiriyor?
O zamanlar ‘Martı’da Nina olmak çok eğlenceliydi. Bugün Ecem’in (Uzun) Nina’sını ben o dönem oynuyordum. Yıldız Kenter’in oynadığı Arkadina’yı şu an ben oynuyorum. Ecem’i seyrettiğimde “Ne kadar ıskaladığım yerler olmuş” diyorum. Ecem’le oynamak ilginç bir his.
Benim için Gökkafes’le birlikte İstanbul bitmiştir
- İstanbul’un nesini özlüyorsunuz?
İstanbul’un silüetini çok özlüyorum. Bir imparatorluklar kenti olan İstanbul yakında UNESCO tarafından dünya mirası olmaktan çıkacak. Belki böylece kafamıza dank edenleri kaybettiğimiz. Benim için Gökkafes’le birlikte İstanbul bitmiştir. Ben Burgaz Adalıyım... Kafamı kaldırdığımda karşımda gudubet bir şehir var.
Yavuz Turgul ve Şener Şen bir geleneğin temsilcisi
- Şener Şen’in ‘Yol Ayrımı’ filminde de rol aldınız. Filmle ilgili eleştiriler için neler söyleyeceksiniz?
O proje adeta izleyenleri gülümseten güzel geçmişin bir parçasıydı. Yavuz Tuğrul ve Şener Şen özel bir geleneğin temsilcisi. Ben de o geleneğin son halkalarından birine eklenmek istedim. Hiç pişman değilim. Önemli ve öğretici bir süreçti.
Ailem oyuncu olmamı istemedi
- Aileniz oyuncu olmanıza karıştı mı?
Ailem oyuncu olmamı istemedi. Annem akademisyendi. Onun için akademik olmayan hayat, hayat sayılmıyordu. Oyunculuğu amatör olarak yapmamı istediler ama sonra konservatuvara yöneldim. Babam ilk profesyonel oyunumu gördü ama sonra vefat etti. Ama çok rahat gitti. Çünkü sevdiğim işi yaptığımı biliyordu.