Selda Bağcan, geçtiğimiz Çarşamba Redbull Canlı Sahne’de İsrailli grup ‘Boom Pam’ ile konser verdi. Canlı yayınlanan ve Aralık’a kadar da izlenebilecek olan performansla dünyaya seslenen efsanevi sanatçı, klasikleşen parçalarıyla izleyenleri coşturdu. Sözcü’ye konuşan Bağcan, kendisine yönelik ilgiyle, bu dönemde canını acıtan olaylarla ve genç sanatçılara yönelik bakış açısıyla ilgili açıklamalar yaptı... 1506582316_selda_ba__can__red_bull_canl___sahne__3_ Türkiye’de efsaneydiniz artık tüm dünyada da efsane bir sanatçısınız. Bu ilgiyle ilgili ne dersiniz? 2006’da bir albüm yayınlandı; o albüm bütün dünyayı dolaştı ve baya ilgi gördü. Radyolarda çalındı. Pek çok konser yaptık. O albümden dört şarkı hit oldu. Bütün bu şaşanın nedeni de o albüm aslında. Özellikle de ‘Yaylalar’, ‘İnce İnce Bir Kar Yağar’, ‘Mehmet Emmi’ ve ‘Yaz Gazeteci Yaz’ şarkıları. Dünyada hit olunca işiniz kolay artık... Gençlerin hem şarkılarınıza hem de konserlerinize inanılmaz bir ilgisi var... Geçenlerde bir gazeteci arkadaşım çok güzel bir yazı yazmıştı. “Dışarıdan geldi” diyor benim için. Ama benim 46 yıllık sanat geçmişim var ve bir sürü konser yaptım. Bilhassa sol belediyelerle yaptık. Herhalde bilmiyorlar ama ben hep vardım. Klasikleşen şarkılarınızın remikslerini de albüm olarak çıkardınız. Bu fikir nasıl doğdu? Yurtdışından ve yurtiçinden bir sürü insan şarkılarımı remiks yapıyor. Defilelerde, birçok etkinlikte şarkılarım çalınıyor. Biz de bunları yayınlamayı düşündük. İzinleri aldık. Acid Pauli’nin ‘Katip Arzuhalim’ düzenlemesi çok iyi, dünyanın her yerinde çalınıyor. Moguz’un ‘Karlı Dağlar’ remiks’i de çok güzel. Benim unuttuğum türküleri bile bulmuşlar. Bir de CAFI’nin ‘Yine Haber Gelmiş’ parçasını beğendim. Bütün dünyayı salladı bu remiksler... Sizin türkülerinizde, şarkılarınızda ezilenin sesi olma gibi bir eğilim de var. Size olan ilgiyle birlikte bu tür değerler de tekrardan gündeme geldi. Bu görüşe katılıyor musunuz? Şarkıların içeriği öyle çünkü fakat yeni dönemde bu tür şarkılar çok yok. Neden yok? Çünkü faturalar çok pahalı ödeniyor. Ben üç kere hapse girdim şarkı sözlerinden dolayı. Kim böyle bir şey yaşamak ister ki? Genç rockçıların bazı güzel protest şarkıları var. Rock müzik demek protest müzik demek yani. Rap de öyle... Bazı sözler çok güzel ancak pop müzikte bazıları da çok kötü. İsrailli grup ‘Boom Pam’ ile sahne aldığınızda, Türkiye-İsrail arasındaki diplomatik gerilimi aşan, sanatın birleştirici gücünü yansıtan bir sinerji vardı sahnede... Bu çocuklar çok güzel çalıyor. Yaptığımız müzik milliyetlerden bağımsız. Onlar yaptığım müziğe adapte oldular ve albümde ne varsa aynısını çalıyorlar. En çok bundan memnunum. Bir de sürekli prova yapıyorlar, tembel değiller. Daha çok hareketli şarkıları seslendirmeyi tercih ediyoruz. Gerçi sözleri bilseler, bunlar da çalmaz belki. (Gülüyor) İsrail’de çok demokrat var. Filistin yanlısı da çok var, orada tanıdım birçoğunu. Bir de İsrail’de meşhurum ben. Ama orada Zelda diye anılıyorum. selda-bagcan-1

Çok kıskancım, başkasıyla sahneye çıkmak istemem!

Prodüktör Erkan Özerman’ın sizi ilk olarak sahneye Zelda ismiyle sahneye çıkardığına dair söylentiler var. Bu doğru mu? Bu yanlış bir bilgi. Erkan Özerman bana, “Selda seni Zelda yapacağım, çünkü dünya plak sektörü Yahudilerin elinde” diyordu. Ben de “Erkan Ağabey, yapma etme, bırak beni kendi halime” dedim. Daha plağım çıkmamışken bir televizyon programına katılmıştım. Erkan Ağabey orada ismimi Zelda olarak yazdırmış. Benim de Vanlı bir arkadaşım vardı. O da “Zelda değil o!” demiş. İsmimin yazdığı plaka yere düşmüş ve göstermemişler, göstermeyince de herkes merak etmiş. O meraktan sonra ismim patladı. Yakın müzik tarihine damga vurmuş birçok isimle yakın dostluk kurdunuz.Yurtdışındaki festivallere gittiğinizde, “Keşke o da olsaydı, birlikte sahneye çıksaydık” dediğiniz biri var mı? Böyle bir şeyi hiçbir sanatçı arzulamaz. Sanat çok bireysel ve rekabete dayalı bir şey. Yanımda birini asla istemediğimi açıkça söylüyorum. Ben çok kıskancım. (Gülüyor)

Böyle bir durum Cumhuriyet tarihinde hiç olmadı

‘Yaz Gazeteci Yaz’ şarkısının bazı yerlerini değiştiriyorsunuz sahnede ve Gezi Protestosu’nda yaşamını yitirenleri anıyorsunuz... Son kupleyi sürekli değiştiriyorum ve güncel yapıyorum. “Gezi’de can veren yiğitleri de yaz” diyorum şu ara. Ertuğrul Özkök çok güzel bir yazı yazmış ve diyor ki, “Bizi dolduruşa getirme, biz bunları yazamayız.” Bu sözü çok hoşuma gitmişti. Kötü gidişatından endişe ettiğiniz başka problemler var mı? Gezi canımızı çok acıttı. Ben o dönemde yurtdışındaydım ve “Aman Türkiye’ye gelme!” diyen çok telefon aldım. Ben de inadına geldim, gelmeyip de ne yapacaksın! 12 Eylül’den 6 ay önce de yine yurtdışından gelmiştim. Herkes bana git demişti çünkü darbe olacağı çok belliydi. Hakikatten de başıma gelmedik kalmadı ama ne yapalım pek çok şey yaşadık. Şimdi de gazetecilerin içeride olması çok acıtıyor canımızı. Sizden de içeride olan var. FETÖ’ye karşı olan gazeteciler FETÖ’cülükle suçlanıyor. Böyle bir şey Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç olmadı. 12 Eylül’de bile iftira yoktu. En azından bana iftira atılmadı.