Hrant Dink Vakfı, ‘Anadolu Kültürel Mirası’ projesi çerçevesinde Rum, Ermeni, Süryani ve Yahudi toplumları tarafından inşa edilen kilise, sinagog, manastır, okul, hastane ve mezarlık gibi yapıların envanterini çıkarttı. Yaklaşık iki buçuk yıl boyunca yapılan çalışmalar sonucunda, yaklaşık 10 bin yapı ortaya çıkartıldı. Envantere göre, 10 bin yapıdan 4 bin 600’ü Ermeni, 4 bin 100’ü Rum, 650’si Süryani ve 300’ü Yahudi toplumuna ait. Foto: Arşiv - Türkiye Kültür Varlıkları 2014 yılının ilk aylarında başlayan çalışmalarda araştırmacılar; Nora Mildanoğlu, Zakarya Mildanoğlu, Mustafa Batman, Ezgi Deniz Berk, Merve Kurt, Vahakn Keşişyan, Tuna Başıbek, Aleksandros Kamburis, Şahika Karatepe, Zeynep Oğuz ve Norayr Olgar’dan oluşan ekip, çeşitli kaynaklar üzerinde yoğunlaştı. Anadolu’nun dört bir yanında hâlâ ayakta olanların yanı sıra, yıkılmış, yakılmış, korunamamış, depo ve veya ahır olarak kullanılmış, camiye çevrilmiş yapıların da listesi ortaya çıkartıldı. Projeye AB Türkiye Bakanlığı, Açık Toplum ve Chrest Vakfı’da destek oldu.

ENVANTERDEN ÇIKAN TABLO

Çalışmalarda 4600 Ermeni, 4100 Rum , 650 Süryani ve 300 Yahudi yapısı tespit edildi.

"DAHA ÖNCE BÖYLE BİR ÇALIŞMA YAPILMADI"

Agos’tan Uygar Gültekin’in haberine göre; Proje koordinatörü Merve Kurt, çalışanın Anadolu’daki gayrimüslimlerin kültürel mirasının ortaya çıkartıldığı ilk proje olduğuna dikkat çekerek çalışmaya dair şu bilgileri verdi. “Birinci ve ikinci kaynaklar tarandı. İlk sene sadece Ermeni kültürüne odaklanılarak çalışma yapıldı. İkinci sene ise Rum, Yahudi ve Süryani mirası üzerine çalışma yapıldı. En fazla yararlandığımız, kilise defterleri. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde çalışma yaptık. Elimize geçen bütün kaynaklarda, nerede bir kilise veya okuldan bahsediliyorsa onları envantere döktük” Çalışmada karşılaşılan zorluklara dikkat çeken Kurt, “Rum kaynakları için Yunanistan’da Küçük Asya Kültür Araştırmaları Merkezi, Süryani kaynakları için İsveç’e gidildi. Oradan çok sayıda veri elde edildi. En çok zorlandığımız konulardan biri yer adları. Biz, bugünkü il sınırları üzerinde çalıştık. Eski arşivler il sınırları bu şekilde olmadığı için onunla ilgili ayrı bir çalışma yaptık. Eski adları yeni adlarla karşılaştırmak zor oldu.”

VERİLER HERKESE AÇIK

Kurt, bulunan verilerin, internet sitesinde oluşturulan bir harita aracılığıyla herkesin ulaşımına ve katkı sunmasına açık hale getirildiğinin altını çizerek şunları söyledi: “Bu harita Hrant Dink Vakfı’nın yaptığı çalışmanın görselleştirilmiş hali. Ermeni, Rum, Süryani ve Yahudi toplumlarına ait kamusal alanların, yani kilise, hastane, sinagog, okul, manastır, yetimhane ve mezarlıkların harita üzerinde gösterildiği interaktif bir harita. Envantere ulaşmayı kolaylaştıran kullanıcı dostu bir çalışma. Fotoğraflar, tarihi bilgiler ve bu bilgilerin yer aldığı kaynaklar harita üzerinde gösteriliyor”

YENİ ÇALIŞMALARLA PROJE DEVAM EDECEK

Bu projenin farkındalığın arttırılmasına katkı sağlayacak bir proje olduğunu ve korunması gereken yerlerin ne kadar fazla olduğunu ortaya koyduğunu belirten Kurt, “Bu yapılar tescillenmiş olsa dahi kırık dökük halde, hala definecilerin kazı çalışması yaptığı yerler. Her bölgede koruma kurulları var. Ama mesela Kayseri’de envanterlerinde 30 ya da 35 yapı görünüyor oysa bizdeki veri 130. Onların göz ardı ettiği yerler de var. Onlar için de aslında önemli bir veri.” Saha çalışmasının yapılması için projenin devam edeceğini belirten Kurt, bundan sonrası için şunları söyledi: “Elimizdeki verileri gidip sahada kontrol edeceğimiz bir çalışma yapılacak. Bir de daha farklı bir saha çalışması yapılacak. Üç bölge tespit edilecek. Bir okul, bir sokak ve bir kilise tespit edilip, oralara gidip sözlü tarih çalışması yapılacak. İnsanların hikayeleri kayıt altına alınacak. Bununla berber halk, oradaki yapıları nasıl görmek istediğine karar verecek ve ortaya çıkacak olan bu çalışmanın sonuçları da yetkililere sunulacak”

TARİHİN BİR DÖNEMİ KESİNTİYE UĞRAMIŞ DURUMDA

Projenin araştırmacılarından Aleksandros Kamburis, Rum yapıları üzerine yapılan araştırmayı anlattı: “Üç tane kurum dahil oldu çalışmamıza. Patrikhane, Konsolosluk ve Atina’da Küçük Asya Araştırmaları Merkezi. Çoğu veriyi oradan bulabildik. En büyük sorun tarihsel bilginin ortadan kaybolması. Özellikle Türkçe dışındaki dillerde, İstanbul’da dahi Rum topluluklarının araştırmalarıyla ilgili Yunanca çok şey bulunması mümkün değil. Bir kısmını Rumlar gidince kendi arşivlerini ve kendi kayıtlarını beraber aldılar. Bunları şimdi Küçük Asya Araştırmaları Merkezi’nde bulabiliyoruz. Azınlıkların ortak bir bilgi merkezi veya hafıza merkezi yok. Rum Edebiyat Derneği’nden alınmış bir kütüphane var. Orada çok ciddi bir araştırma vardı. Bu kütüphane derneğin elinden alındı ve kayboldu. Çok ciddi bir tarihsel bilgiyi kaybettik. Çalışmalarda 1920’lere kadar gerçekçi bilgilere ulaşabiliyoruz. Sonrasına dair bilgimiz yok. Kiliselerin ve kamu yapıların takipleri yapılamıyor. İnsanlar tekrar geri döndüklerinde kiliselerin olmadığını görüyor ve bizler bu aradaki döneme dair bilgiyi kaybetmiş oluyoruz.”

MUŞ'TA ERMENİLERE AİT 400 YAPI TESPİT EDİLDİ

Projenin ilk aşamasında Ermeni yapıları üzerine çalışma yapıldı. Raymond H. Kévorkian ve Paul B. Paboudjian’ın Ermeniler kitabı, Aram Khaçaduri Safradsyan’ın yayına hazırladığı ve Zakarya Mildanoğlu’nun Ermeniceden çevirdiği İstanbul Ermeni Patrikliği tarafından Türkiye Adliye ve Mezahib Nezareti’ne takdim edilen 1912-1913 tarihli Ermeni kilise ve manastır listeleri, Agos gazetesi arşivi ve Osman Köker’in Calumeno koleksiyonundan derlediği kartpostallar temel kaynaklar oldu. Ermeni yapılarının en çok bulunduğu şehir olan Muş’ta 401 yapı tespit edildi.