Her ne kadar son günlerde Almanya’yla bazı siyasi gerginlikler yaşanıyor olsa da, geçtiğimiz hafta Almanya’nın en güzel kentlerinden biri olan Nürnberg’de iki ülkenin sanatçıları ve sanatseverleri birlikte film izleyip hayatın güzelliklerini paylaştılar. 1 Hemen önceki günlerinde patlak veren siyasi krize rağmen, festivalin sürdüğü tam 10 gün boyunca sinema, hayat ve dostluk konuşuldu. Türk ve Alman sinemacılar, yazarlar, entelektüeller ve sinemaseverler iki ülke arasında yaşanan ve giderek bütün dünyayı etkileyen bir mesele haline dönüşen bu krizi film aralarında, söyleşilerde bol bol konuştu, yorumladı. Ama sinema salonuna girdiklerinde hayat durdu ve herkes beyazperdenin büyüsünde kendisini ve başka dünyaları keşfe çıktı. ALMAN YÖNETMENDEN DOSTLUĞA VURGU Festivalin açılış gününde bu yılın onur ödülleri sahiplerine verildi. Sahnede önce, çağdaş Alman sinemasına damgasını vuran görüntü yönetmeni Jürgen Jürges vardı. Sinemaseverler Jürges’i çok iyi tanırlar, çünkü kendisi sadece Almanya’nın en önemli yönetmenleriyle değil, Türkiye’de pek çok Türk yönetmenle de çalışmış bir sinemacıdır. Ödülünü ise ‘Yer Demir Gök Bakır’ ve ‘Sis’ filmlerinde onunla beraber çalışmış olan Zülfü Livaneli’nin elinden aldı. Jürgen Jürges teşekkür konuşmasında iki ülkenin yıllara yayılan dostluğuna vurgu yapıp son günlerde oluşan siyasi gerginliklerden uzaklaşıp yeniden bir an önce dostlukta buluşulmasını diledi. 2 İkinci onur ödülü de ustaların ustası fotoğraf sanatçısı Ara Güler’indi. Üstat sahneye çıkar çıkmaz heyecanı ve kendine has üslubuyla geceye katılan herkesi samimiyetle kucakladı. Her sene olduğu gibi yine içtenlikle ve ustaca hazırlanmış bu açılış gecesi, gazeteci ve belgesel yönetmeni Osman Okkan’ın Fatih Akın ve Orhan Pamuk gibi isimlerin de renk kattığı ‘Ara Güler – Bir İstanbul Efsanesi’ adlı belgesel filmiyle sonlandı. 3 Ertesi gün festivalin yönetim kurulu üyesi Adil Kaya, Zülfü Livaneli’yle edebiyat, sinema, müzik ve siyaset konularında çok samimi ve yoğun bir söyleşi gerçekleştirdi. Festivalin ana salonunda Türk ve Alman konuklar bir dünya sanatçısı olan Zülfü Livaneli’nin anılarını ve düşüncelerini zaman zaman araya giren ve son derece yetenekli müzisyenlerce icra edilen ölümsüz besteleri eşliğinde büyük keyifle dinlediler. Sanatçı, 50. sanat yılının keyifli bir özetini geçti, birbirinden ilginç, kimisi de trajikomik olan anekdotlar da anlattı. Uzun bir söyleşi olmasına rağmen hiç kimse sıkılmadı. Alman Yeşiller Partisi'nin başkanı olan Claudia Roth da geceye katılanlar arasındaydı hatta sahnede bir Livaneli okuması da gerçekleştirdi. 4 Sonraki günlerde hem Türk sinemasının 2016 vizyonundan hem de Alman sinemasının son dönem yapımlarından özenle hazırlanmış bir seçki, Nürnberg’li sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. Neredeyse bütün seansları tamamen doldurdu seyirciler. Her sene olduğu gibi ilgi yine büyüktü. Festivalin ‘Sinema Dünyaları’ başlığı altında Türk ve Alman yapımlarından oluşan tam 17 film gösterildi. Ama tabi ki festivalin en heyecanlı anları yarışma bölümlerinde yaşandı. TÜRK VE ALMAN FİLMLERİ YARIŞTI İnsan haklarını öne çıkaran filmlerden oluşan özel bir seçkiyi değerlendiren kalabalık seçici kurul, adını hocaların hocası, gazeteci ve senarist Mahmut Tali Öngören’den alan Öngören ödülü yönetmenliğini Marcus Vetter ve Karin Steinberger'in yaptığı bir adaletsizlik belgeseli olarak tanımlayabileceğim çok güzel bir filme yani “Das Versprechen”e verildi. Kısa Film Yarışmasında beşi Türk yapımı 10 kısa film yarıştı. Yönetmen Tevfik Başer’in başkanlığında yapımcı Amir Hamz, oyuncu Selen Uçer ve Mobiles Kino yöneticisi Ute Schreiner’den oluşan jüri birincilik ödülünü Arvid Klapper’in ‘Baka’ filmine verdi. Uzun metraj film yarışmasında ise dördünü Türkiye yapımlarının oluşturduğu dokuz film yarıştı. Ünlü Alman sinemacı Edgar Reitz’in başkanlığında oyuncu Uğur Polat, oyuncu/yazar Ercan Kesal, yönetmen Barish Karademir ve Eurimages temsilcisi Petra Kashmiry’den oluşan seçici kurul en iyi film ödülünü Mehmet Can Mertoğlu´nun ‘Albüm’üne, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Seren Yüce’nin yönettiği ‘Rüzgârda Salınan Nilüfer’ filmindeki rolü ile Tolga Tekin’e, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ise Zeki Demirkubuz’un ‘Kor’ filmindeki performansı için Aslıhan Gürbüz'e verdi. Seyirci oylarının belirlediği ‘Seyirci Ödülü’ de yönetmenliğini Barış Kaya ve Soner Caner‘in yaptığı ‘Rauf’ adlı filme gitti. 5 Festival kapsamında gösterilen birçok filmin yaratıcıları her sene olduğu gibi gösterimlerden sonra seyircilerle soru-cevap bölümüne kalıp çok keyifli sohbetler gerçekleştirdiler. ‘Kor’ filminin yaratıcı ekibinden yönetmen Zeki Demirkubuz, oyuncu Taner Birsel ve yapımcı Mustafa Dok’la gerçekleşen ve moderatör olarak katıldığım söyleşide de güzel bir katılım oldu. Bizzat şahit olduğum gibi bu sene okulların da festivale ilgisi yoğundu. Festival yönetmeni Ayten Akyıldız’ın özenle seçtiği filmler, Türkiye sinema sektöründen pek çok önemli ismin katılımıyla giderek daha da renkleniyor her sene. Festivalin son üç gününde festival merkezinde gerçekleştiren müzikli buluşmalar ise katılan herkesi bir süreliğine hayatın dertlerinden, savaştan, kavgadan, gürültüden kopartıp uzaklaştırdı. Aslında Nürnberg’de gürültüye de pek yer yok zaten. 2. Dünya Savaşı’nda tümüyle bombalanan bu güzel şehir savaşın ardından restore edilmiş ve özellikle de şehrin tam ortasında yer alan eski merkez neredeyse olduğu gibi korunmuş. İnsanlar kentin nostaljik dokusu içinde birbirlerine saygılı bir şekilde sakin sakin yaşıyorlar, şehirde bir korna sesi duymak bile pek mümkün değil. 6 Türkiye Almanya Film Festivali, Almanya’nın en güzel kentlerinden biri olan Nürnberg’de tam 22 yıldır yapılan, iki ülke arasındaki dostluğu pekiştiren, iki toplumun kültürel üretimlerinin bir araya getirildiği çok önemli bir organizasyon. Gerek Nürnberg belediyesi gerekse Nürnberg’in sakinlerini oluşturan Türkler ve Almanların çok desteklediği bir buluşma bu aynı zamanda. İdealist, işini seven ve titiz insanlardan oluşan festival ekibi, tıkır tıkır işleyen bir organizasyona imza atıyorlar her sene. Umarım Kültür Bakanlığımızın bu sene türlü aksilikler yüzünden veremediği maddi destek, önümüzdeki yıllarda yeniden inşa edilir. Çünkü iki ülke arasında giderek daha da önem kazanan önemli ve vazgeçilemez bir köprü vazifesi görmekte ‘Türk Alman Film Festivali’.