Türk sinemasına yarım asırdan fazla hizmet eden Selma Güneri, iki yıl önce ölümle burun buruna geldi. Tedavisi için geç kalınmış olsa belki bugün aramızda olamayacaktı. Göğsünde fark edilen kitle kötü huylu çıkınca hemen müdahale edildi ve sağlığına kavuştu. Güneri, kanseri yendikten sonra Selma Güneri Yeşilçam Oyunculuk Atölyesi’ni kurarak yetenekli gençleri yetiştirmek için kolları sıvadı. Kadıköy’de buluştuğumuz oyuncuyla önce hastalığını sonra da sinema anılarıyla kapılarını yeni açtığı ve “En büyük hayalimdi” dediği oyunculuk okulunu konuştuk. sb-7 - Hayranlarınız çok merak ettiği için önce sağlık diyelim... 2016’da göğsümde iri bir kitle hissettim ve doktora gittim. Yapılan muayene ve bir dizi tetkik sonunda, o bölgeden alınan parça biyopsiye gönderildi. Gelen netice ne yazık ki kötüydü. O bölgeyi alıp içini temizlediler ve kapattılar. - Bu operasyon sonrasında nasıl bir tedavi süreci geçirdiniz? Operasyon sonrasında dört seans kemoterapi gördüm. Şimdi de düzenli olarak kan kontrolleri yaptırıyorum. Altı ayda bir de mamografi çektiriyorum. Bütün kadınlara tavsiyem ise altı ayda bir mamografi çektirmeleri. - Şimdi de gelelim sanat hayatındaki mücadelenize. Selma Güneri Yeşilçam Oyunculuk Atölyesi nasıl kuruldu? Türk sineması 100 yılı geride bıraktı ve ben de 13 yaşımda başladım sinemaya, 50 küsur yıl hizmet ettim, 150 filme imzamı attım. Bu büyük bilgiyi ve birikimi genç oyuncu adaylarıyla paylaşmak için bu atölyeyi kurdum. img_2437

Yeşilçam büyük bir üniversiteydi

- Yeşilçam’ı nasıl tanımlarsınız? Yeşilçam büyük bir üniversiteydi. Bu atölyeyle, Yeşilçam üniversitesinden mezun olan arkadaşlarımla gençlere oyunculuk hizmeti veriyoruz... Sinemaya gönül veren gençleri “Yıldızlara yıldızlarla ulaşın” diyerek okulumuza bekliyoruz. - Atölyenin eğitim kadrosunda kimler var? Nilüfer Aydan, Selda Alkor, İzzet Günay, Süleyman Turan, Yusuf Sezgin, Tunç Başaran gibi pek çok isim var. Ayrıca, ‘Ayda Bir Film, Bir Yıldız’ sınıfımız var. Türkan Şoray, Fatma Girik gibi efsane isimler bu sınıfa gelip filmlerinden birini öğrencilerle birlikte izleyecek. O filmdeki anılarını, kazandığı tecrübeleri gençlere aktaracak. sb-6 ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandığımda 15 yaşındaydım - Şimdi de yıllar öncesine, meslek hayatınızın en başına dönelim… 1964 yılında Perde Dergisi’nin açtığı yarışmayı kazandım ve aynı yıl Halit Refiğ’in yönettiği ‘İstanbul’un Kızları’ filmiyle sinemaya adım attım. Babam, dönemin ünlü ses sanatçısı Lütfü Güneri’ydi. Çocukluk yıllarım Amerika’da geçti ve ilkokulu orada okudum. - İlk başrolünüz neydi? İlk başrolümü Fikret Hakan’la ‘Bitmeyen Yol’ filminde oynadım. Yılmaz Güney’den Ediz Hun’a ve Cüneyt Arkın’a kadar o dönemin tüm aktörleriyle kamera önüne geçtim. 1966’da Ediz Hun’la ‘Son Kuşlar’ ve Yılmaz Güney’le ‘Ben Öldükçe Yaşarım’ filmlerindeki rollerimle Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandığımda henüz 15 yaşındaydım. sb-9

Beş tane 45’lik…

- Siz yorumcu kimliğinizle sahneye de çıktınız… Terör olayları ve seks furyası devreye girince sinemaya ara vererek sahnelere adım attım. Yıllarca şarkı söyledim, beş tane 45’lik plak yaptım.