Agos Gazetesi'nin kurucusu Hrant Dink'in Şişli'de uğradığı suikastin üzerinden 10 yıl geçti... Dink, İstanbul'da vurulduğu yerde, Ankara'da ve dünyanın farklı şehirlerinde anılırken, sosyal medyada da adına birçok paylaşım yapıldı. Twitter gündeminde ilk sıraya giren Hrant Dink için ünlüler de özlem mesajları yayınladı. Harun Tekin ise "Bu koca adamın suçu, öfkelendiğimiz şeyleri bize kardeşine anlatır gibi anlatmasıydı" dedi. İşte Tekin'in, usta gazeteci için yazdıkları: "Nezaketi ve netliği hepimize rehber olsun, bu koca adamın suçu, konuşmaya konuşmaya kendimizden öfkelendiğimiz şeyleri gönlümüzü kırmadan ve böyle bir niyeti de olmadığını her an hissettirerek kardeşiyle konuşur gibi bize anlatmasıydı. Doğal olarak Agos'la özdeşleşti, ama Birgün'de de yazdı bir dönem... Ve şu yazısını okumanızı dilerim tüm kalbimle." [old_news_related_template title="Hrant Dink, ölümünün 10. yıl dönümünde anılıyor" desc="Agos gazetesinin kurucusu Hrant Dink, gazete önünde uğradığı suikastın 10. yıldönümünde İstanbul'da vurulduğu yerde, Ankara'da ve dünyanın farklı şehirlerinde anılıyor." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/01/hrant-dink-487.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/hrant-dink-olumunun-10-yil-donumunde-aniliyor-1630565/"] Hrant Dink'in o yazısı; Türkiyeliyim... Ermeniyim... İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir gün dahi olsa, ülkemi terk edip, geleceğimi “Batı” denilen o “Hazır özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim. Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise temel kaygım oldu. Ülkem, Sivas için ağlarken, ağladım. Halkım çeteleriyle boğuşurken, boğuştum. Kendi kaderimi ülkemin özgürlüğünü yaratma süreciyle eşledim. Şu anda yaşayabildiğim ya da yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım. Bedelini ödedim, hâlâ da ödüyorum. Ama artık... Birilerinin “Bizim Ermenilerimiz” pohpohlamalarından da, “İçimizdeki hainler” kışkırtmasından da bıktım. Normal ya da sıradan yurttaş olduğumu unutturan dışlanmışlıktan da, boğarcasına kucaklanılmaktan da usandım... Ne 24 Nisanlar’da yürüyebildim, ne de atalarımın anısına anıtlar dikebildim. Ama ne onları o günlerde bıraktım, ne de bugünlerde taşlaştırdım. “Onları yaşamımda yaşamayı” sırtladım... Gücümün yettiğince de yaşatarak taşıdım. Bu taşımama sekte vurmaya “Ne?” ya da “Kim?” yeltendiyse onlarla amansızca boğuştum. Tabi ki atalarımın başına gelenleri biliyorum. Buna kimileri “Katliam”, kimileri “Soykırım”, kimileri “Tehcir”, kimileri de “Trajedi” diyor. Atalarım Anadolu diliyle “Kıyım” derdi... Ben ise “Yıkım” diyorum. Ve biliyorum ki eğer bu yıkımlar olmasaydı, bugün benim ülkem çok daha yaşanılır, çok da imrenilir olurdu. Yıkıma sebep olanlara da, maşa olanlara da lanetim bundandır. Lakin lanetim geçmişedir. Elbette tarihte olan biten her şeyi öğrenmek istiyorum ama, o nefret, ne menem bir rezillikse o... Onu tarihteki karanlık inine bırakıyor, 'Olduğu yerde kalsın, onu tanımak istemiyorum' diyorum."