Her oyunda vardır ama özellikle futbolda çok olur, kendi başına oynayan oyuncu. Bilirsiniz hani bazı oyuncular vardır, önüne eğilip de ayağına gelen topun nereye gideceğiyle ilgilenirken rakip defans gelip ayağından topu alır. Halbuki takım arkadaşları ve bütün seyirciler bağırmaktadır çünkü hemen yan tarafında takım arkadaşı bomboş beklemesine rağmen bizimki kafasını kaldırıp da bakmadığı için bu fırsatı göremez. Eğer ayağındaki topla, önündeki işle gereğinden fazla meşgul olur da kafanı kaldırıp büyük resimde, oyunun gidişatında neler olduğunu göremezsen goller kaçar, hayatta hep geriden gidersin. Bayramda nereye gidiyorsunuz bilmiyorum; belki ailenizin yanına, akrabalarla bayramlaşmaya. Belki de seyahate… Hava sıcak, muhtemelen şöyle sahile doğru bir inersiniz: Bodrum, Ayvalık, Antalya, Fethiye. Belki Karadeniz’de yaylalara çıkarsınız: Ayder, Çamlıhemşin, Borçka. Belki Avrupa’nın güzide şehirlerine gideceksiniz: Paris, Londra, Amsterdam. Belki de uzak bir rota: Singapur, Bangkok, Rio, Küba, kimbilir belki de Afrika. Bu sayfalarda zaten istemediğiniz kadar çok seyahat tavsiyesi buluyorsunuz. Şu küçücük alana da ben başka bir tavsiye sıkıştırayım hadi. Gelin bu sefer bir değişiklik yapın ve bu yolculuğu kendinize yapın. Kendinizle ne kadar zaman geçiriyorsunuz, farkında mısınız? Ne kadar vakit ayırıyorsunuz hayatınızı, önceliklerinizi, “kendinizi” düşünmeye? Sabah saatin alarmı çalıyor ya? O bana sanki bir yarışı başlatan gong ya da zil sesi gibi geliyor. Yarış başladığı anda müthiş bir koşturma, kafanız sürekli, her dakika birşeylerle meşgul. Size soru soran arkadaşınız, eşiniz, iş arkadaşınız, yolda denk geldikleriniz, telefonla arayanlar... Devamlı başka kişilerle iletişim halindesiniz. Gün içinde, hayat akışında her an yapmak zorunda olduğunuz, sizi sürekli meşgul eden bir göreviniz var. Ofiste o gün yetişmesi gereken birikmiş işler, okulda ödev, belki tez… Dertler de olabiliyor haliyle; ödenmesi gereken faturalar, kavgalar, herkesten uzak olsun ama belki de sağlık sorunları. Bütün bunların arasında kendinize ayıracak zamanınız yok, farkında mısınız? En son ne zaman şöyle bir arkaya yaslanıp da hayat planlarınızı düşündünüz? Ne zaman kendinizi yetiştirecek yeni bir kursa başlama, ufkunuzu açacak yeni bir kitap arama ya da bir maceranın içine atılıp yeni bir tecrübe edinme planı yaptınız. Ne zaman düşündünüz üniversitede hangi okulda okursanız mutlu olacağınızı ya da para kazanmak için çabalıyor olduğunuz hayatınızda gerçekten kaç paraya ihtiyacınız olduğunu? Sorsam hepiniz dersiniz ki: “Herşeyin başı sağlık, benim için ailem herşeyden önce gelir”. Ama gün içinde kendinize, sağlığınıza, ailenize ne kadar zaman ayırıyorsunuz, dürüstçe söyler misiniz? Seyahat etmek yalnızca denize girmek, yemek-içmek, fotoğraf çekmek, magnet alıp dönüşte buzdolabına yapıştırmak demek değil. Seyahat etmek Facebook’ta paylaşım yapmak demek değil. Seyahat etmek size günlük hayat rutininizin geçtiği ortamdan kısa bir süre için de olsa sıyrılıp olaylara farklı bir bakış açısından bakma fırsatı veren müthiş bir macera, büyülü günler olabilir. Tavsiyem bu bayram tatilinde eğer seyahat ediyorsanız, o yolculuğu kendi içinize yapın. Durun ve değerlendirin hayatta sizin için neler önemli? O önemli olan şeyleri yapıyor musunuz? Ailenizle ilgileniyor musunuz? Doğru işte mi çalışıyorsunuz, doğru yerde mi yaşıyorsunuz? Mutlu musunuz? Çünkü hayatta önemli olan bunlardır. Eğer bu tatilde kendinize yolculuk ederseniz kafanızı kaldırıp oyunun akışını, büyük resmi görürsünüz. Ve belki de o zaman hayatınızın maçının önemli gollerini kaçırmazsınız. Herkese iyi bayramlar, iyi seyahatler!