Gerek sosyal medyada maceralarını okuduğunuz, gerekse bir tanıdığınızın 'Ya benim bir arkadaşım var...' ile başlayan cümlelerinde yer alan o ucuz ucuz dünyayı gezen kişiler doğru mu söylüyor? Yoksa hepsi efsane mi? Hem ucuz gezip hem de hayatınız boyunca yüzünüzde bir tebessümle hatırlayacağınız rüya gibi tatilleri, insanlar nasıl gerçeğe dönüştürüyor? İşte bu noktada hayallerini gerçekleştiren bir gezgin olan 'Bir Hayalin Peşinde' isimli sitenin sahibi Deniz Pehlivan'a sözü bırakıyoruz... İşte ekonomik ama paha biçilemeyen tatil yapmanın püf noktaları... Dünyayı ucuza gezmek gerçekten de kolay mı?  Seyahat etmek meslek haline gelebilir mi? Son 8 yıldır dünyayı geziyorum. Daha önceden sadece keyfi olarak gezerken, artık dünyayı gezme hobimi iş olarak da yapıyorum. İşte bu yazımda, sizler için bildiğim tüm seyaht deneyimlerimi tek tek açıklayayım diyorum. Doların 3.5 TL’lerde seyrettiği şu günlerde, Brezilya’dan Tayland’a; Filipinler’den Japonya’ya gezerken, gerçekten de doğru yöntemleri kullanınca ekonomik bir şekilde dünya gezilebiliyor. Bizzat 66 ülke gezdim, gördüm, deneyimledim. Bir çok ülke vatandaşının, gencecik çocukların, torun sahibi olmuş büyüklerin dünyayı nasıl gezdiklerini, nasıl dünya vatandaşı olduklarını gittiğim ülkelerde gözlemledim. Ve sizler için de, bu yazımda bildiklerimi özetle anlatayım diyorum. 1. Uçak Biletini Doğru Zamanda Satın Alın ! En büyük masraf kalemlerinden bir tanesi olan uçak biletine değinmeden olmaz. Öyle 2-3 hafta kala uçak biletine bakarsanız da, muhtemelen çok uçuk rakamları görmeniz gayet olasıdır. Peki ne yapmalı ? Araştırmalara ve analizlere göre, uçak biletleri en erken 3 ila 6 ay önceden satın alınmalı; ayrıca en ucuz gün olan çarşamba günü bilet fiyatları incelenmelidir. En doğru yöntemlerden bir tanesi olan havayolu firmalarının kampanya dönemlerini de takip ederseniz, 1.000 TL’ye bile gidiş geliş Güney Kore’ye uçak bileti bulabilirsiniz. Eğer Cuma gidiş veya Pazar dönüş şeklinde biletlere bakarsanız, muhtemelen en pahalı uçak bileti fiyatları sizleri bekliyor olacaktır. kam 2. Vizesiz Ülkeleri Tercih Edin Vize , seyahat etmek isteyenlerin önündeki en büyük engellerden bir tanesi. Sadece Schengen vizesi almak için bile, neredeyse 400 TL ödüyoruz. Ama aynı ülkelere, 300-400 TL’ye uçak bileti de bulabiliyoruz. Değer mi ? Orası biraz muamma. Ama bana sorarsanız, T.C. vatandaşlarından vize istemeyen Ürdün, Fas, İran, Kırgızistan, Balkan Ülkeleri, Ukrayna gibi, vize almadan gidebildiğimiz olağanüstü ülkeler önceliğiniz olmalı. Hem daha ekonomik ülkeler, hem de vize masrafına katlanmadan gidilesi yerler. Ve inanın bana, öyle güzelliklere ev sahipliği yapıyorlar ki, hala hepsi bir bir aklımdadır. 3. Konaklama İçin Hostelleri Tercih Edin Hostel, aslında bildiğiniz konaklama işletmeleridir. Otel, pansiyon gibi düşünebilirsiniz. Sizin gibi dünyayı gezmek isteyenlerin ekonomik bir şekilde konakladıkları; bazen çoklu odalarda (4-8-16 kişi gibi.) bazen de özel odalarda (1-2 kişi) konaklayabildikleri yerlerdir. Haliyle odalarda konaklayan sayısı arttıkça da, oda fiyatları ona göre düşük olmaktadır. Mesela ; Japonya, Singapur ve Hongkong gibi ülkelerde konaklama en pahalı kalemlerdir. Ama bu hosteller sayesinde, normalde 100 dolar olan konaklama masrafınızı, en fazla 20-30 dolara mal edebilirsiniz. Hostel, özellikle sırt çantası ile gezmek isteyen seyahat severlerin, sadece ekonomik olması açısından değil; aynı zamanda sosyalleşmek için de en çok kullandıkları konaklama tesisleridir. Şahsen benim de hala en çok sevdiğim yurtdışı konaklama yöntemidir. mis 4. Doğru Zamanda Seyahat Edin Eğer, önemli zamanlarda bir ülkeye gidiyorsanız (Festivaller, spor organizasyonları v.s. gibi) muhtemelen fiyatlar normalden çok daha pahalı olacaktır. Mesela ; Hindistan’daki “Divali Festivali”, Rusya’daki “Beyaz Geceler”, Tayland’daki “Moonlihgt Partileri” döneminde o ülkelere gidecek olursanız normalden en az 2 kat daha fazla para harcarsınız. Ama bu festivallerden veya önemli günlerden birkaç gün sonra o ülkelere giderseniz, göreceksiniz ki fiyatlar gayet makul seviyelere inecektir. O yüzden, bir yere gitmeden önce mutlaka ama mutlaka, önemli bir etkinlik olup olmadığını araştırın derim. Bu tür etkinlikleri, gidecek olduğunuz ülkenin resmi turizm sayfalarından görebilirsiniz. seul 5. Yeme – İçme Masraflarınızı Kısın Düşünseniz ya : İstanbul’a geldiğinizde sizce en pahalı yerler nerelerdir ? Sultanahmet, Ortaköy, Bebek civarı değil mi ? Neden ? Turistlerin uğrak noktaları oldukları, sürekli alışveriş yapıp normalden daha fazla rakamları ödedikleri için şehirdeki en pahalı işletmelerin bulunduğu noktalar da o yüzden. Gideceğiniz ülkelerde de aynı durum geçerli olacak. Nerede çok fazla turist yoğunluğu varsa, özellikle restoran ve hediyelik eşya satan yerler en pahalı noktalar olacaktır. Bundan dolayı, mutlaka ama mutlaka öyle turistik yerlerin, meydanların, caddelerin olduğu yerlerde yemek yemeyin; alışveriş yapmayın derim. Çünkü, sizi turist olarak gören esnaf, bir yolunu bulup; sizden normalden kat be kat daha fazla para almak için elinden geleni yapacaktır. Bu durum, özellikle daha az gelişmiş ülkelerde yaygındır. O yüzden, genellikle halkın gittiği restoranlarda; turistik olmayan yerlerde yemek yemenizi öneririm. Ayrıca, özellikle Güneydoğu Asya ülkeleri gibi ülkelerde sokak yemekleri (Street food) çok popüler ve de çok lezzetlidir. Kamboçya, Kuzey Tayland, Hindistan, Myanmar gibi ülkelerde 3-4 dolara çok rahat bir öğün geçirebilirsiniz. tok 6. Seyahat Ederken Dijital Dünyayı da Takip Edin Dünya, son 10 yılda hiç olmadığı kadar dijitalleşti. Instagram, Facebook, Snapchat gibi sosyal medya platformları hayatımızın ayrılmaz parçası oldu. İşte bu mecraların hepsi, dünyayı kolayca gezmenizi kolaylaştırmalarının yanında, aynı zamanda sizler için gelir modeli yaratan alanlardır. Mesela, son birkaç yıldır hayatımıza giren “Blogger” veya “Youtuber” gibi meslek sahipleri, hem dünyayı geziyor hem de para kazanıyorlar. Ben, kendimi Blog kısmına koyanlardanım. Blog açıp, sonrasında binlerce sayfa yazı yazdıktan sonra hem dünyayı gezmeye başladım hem de yazdığım blogum beni finanse ettiği için bunu bir meslek haline dönüştürdüm.Gittiğim ülkelerdeki deneyimlerimi, başıma gelen güzellikleri veya felaketleri sadece sosyal medyada takipçilerim ile paylaşmakla kalmıyor; aynı zamanda her bir deneyimimi bloğumda da paylaşmaya çalışıyorum. urd Böylece, hem takipçilerimin bilgilenmelerini sağlıyorum, hem de kendim daha çok gezerek daha fazla ülke hakkında deneyim sahibi oluyorum. 21. Y.y.’ın en değerli kelimesi olan “Experience” yani “Deneyim”, bundan sonraki yıllarda blogların hayatımıza daha da girmesi ile beraber, çok daha değerli olacak gibi görünüyor. Sosyal medya mecraları ve internet ortamındaki platformlar sayesinde, daha nice seyahat meraklısı blog açacak, Youtube kanalında tüm deneyimlerini anlatacak, Instagram hesabında harika fotoğraflar ile hayal kurmamızı sağlayacak gibi. Burada asıl soru şu : Bu kişilerden birisi de, neden sen olmayasın ki? Bir de belirtmeden geçmeyeyim, blog açmak herhangi bir teknik bilgi ya da devasa maliyetler de gerektirmiyor. Ben nasıl yaparım ki ya… diye gözünde büyütenler varsa diye söylüyorum. Ben de 0 noktasındayken büyütmüştüm ancak büyütülecek hiçbir şey yokmuş, sonradan öğrendim. rio 7. Bonus : Dünya Sandığınızdan Daha Ucuzdur Hindistan, Kamboçya, Myanmar, Vietnam, Endonezya, Sri Lanka, Nepal, Filipinler, Güney Amerika ülkeleri gibi ülkelerde, insanlar genelde günde 1-2 dolar ile geçinmeye çalışırlar. Evet. Ayda 30-60 bilemediniz 100 dolar ile. Ne yazık ki dünyada durum bu şekildedir… Bize daha yakın olan Ukrayna, Gürcistan, Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Sırbistan gibi ülkelerin ekonomileri ve para birimleri, bizim para birimimize göre daha değersizdir. O yüzden, mutlaka ama mutlaka gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkeleri ilk gezi rotalarınızda tutun derim. Neden mi? Dünya değişiyor. Bu saydığım ülkeler gezmek için en ekonomik ülkeler olmalarının yanında ; bundan 30 sene sonra bambaşka, bugünden tamamen farklı ülkeler olacaklar. Belki de hepsinin sokakları, meydanları, şehirleri hatta insanları tamamen değişecek; globalleşen ve küreselleşen dünyanın birer parçaları olacaklar. Şu andaki kendilerine has dokuları değiştikçe, muhtemelen hepimizin “Keşke daha önceden gelseydim” dememize neden olacaklar. O yüzden, dünya değişmeden önce yollara düşün. Yol, insana çok şey öğretiyor. Gittiğim her ülkede öğrendiklerim ile, üniversite hayatımda öğrendiklerimi bazen kıyaslıyorum. Sanırım son 8 senedir yollarda öğrendiklerim, eğitim hayatımda öğrendiklerimden daha da ağır basıyor. Kendimce yaşadığım tüm deneyimlerimi bloğumda yazarken, daha fazla bilgiyi araştırarak bir kat daha fazla öğrenmeye çalışıyorum. Ama bildiğim tek bir gerçek varsa : Önemli olan gittiğiniz ülkeler değil; yolda olmaktır. Tanıştığınız her insan, size yeni bir hayat katar. Empati yapmayı öğretir. Ama her şey, küçücük bir hayal ile başlar. Hayal anıları beraberinde getirir. O yüzden hayal edin. Düşün peşine… "Bir de belirtmeden geçmeyeyim, blog açmak herhangi bir teknik bilgi ya da devasa maliyetler de gerektirmiyor. Ben nasıl yaparım ki ya… diye gözünde büyütenler varsa diye söylüyorum. Ben de 0 noktasındayken büyütmüştüm ancak büyütülecek hiçbir şey yokmuş, sonradan öğrendim. Hatta şuraya blog açmak adına ilk adımı atacağınız wpmavi isimli rehber bir sitenin yazısını da ekleyeyim ki yazdıklarım sadece söylemde kalmasın aynı zamanda nereden başlayacağınız ile ilgili yön göstermiş de olayım."