Fotoğraflar : Mustafa Kızgınyürek Ünlü anchorman İrfan Değirmenci işsiz kaldığı 6 ayın ardından yeniden üretmeye devam ediyor. Ama bu kez televizyon ekranlarında değil, sahnelerde olacak. "Anne Ben Artist Oldum" isimli tek kişilik gösterisini ilk kez 15 Ağustos’ta İzmir Karşıyaka'da oynayacak. Omurgalı gazetecilik adına parmakla gösterilecek bir isim olan Değirmenci, "Kariyerini yaktın diyenler oluyor; varsın yansın o kariyer. Ben üretmeye devam ediyorum. Üretmeden yaşayamaz ki insan" diyor...

Doğruları haykırmak isteyen çocuğu susturamazsınız

Ülkemizde 'Artist' kelimesi argoda "Pek havalandın" şeklinde bir içeriğe sahipken siz gösterinizin adını 'Anne Ben Artist Oldum' koydunuz. Bu isim seçiminde özel bir gönderme var mı? Var tabii Edda. Pes etmeyenleri yenemezsiniz. Pes etmiyoruz. Eğer televizyonda yasaklandıysanız yeriniz sahneler olabilir. Sahnelere çıkamıyorsanız şehir meydanları ve köy kahveleri olabilir. Kapıları çalıp komşunuzla da konuşabilirsiniz ama içinizde gerçekleri anlatmak, doğruları haykırmak isteyen çocuğu susturamazsınız. Tabii ki erkek oyunculara "aktör" denir. "Anne ben aktör oldum" olsaydı gösterimin adı çok ciddi bir mesajdı bu. Hatta anneme anlatmam gereken bir durumdu. Ama "Anne Ben Artist Oldum" tabii ki bir içinde ironi barındırıyor. Ve afişimizde de çok zor değil bunu fark etmek "Koş İrfan koş" mesajı var. Ve İrfan koşmaya, kendisini dinlemek isteyenlerle buluşmaya devam edecek. İlk kez böyle bir şey yapıyoruz. Türkiye'de çalışmadığım televizyon kanalı kalmadı. Muhabir ve sunucu olarak  20 yıldır hep farklı patronlarla çalıştım. Artık patronum, doğrudan bilet parası verip gösterime bilet satın alan halkımız. Ve halka, bugüne kadar hiçbir patrona duymadığım vefa ve bağlılığım var. Bu borcumu ödemek istiyorum. [caption id="attachment_1952038" align="alignnone" width="880"]img_3060 FOTO:SÖZCÜ/Mustafa Kızgınyürek - İrfan Değirmenci, Edda Sönmez'e yeni projesini anlattı.[/caption]

Karşılarında çok alışık olmadıkları bir İrfan Değirmenci görecekler

İzleyiciler bu gösteride nasıl bir İrfan Değirmenci izleyecekler? Türkiye'de düşüncelerinden dolayı ilk işsiz kalan ben değilim. Biz aslında çok kalabalığız, milyonlarız. Adaletsizliğe uğradığını düşünenlerin milyonlarca kişi olduğunu gördük. Birbirimizin yaralarını saracağız ve birbirimize iyi geleceğiz. Yara sarma yöntemi de sadece dertleri paylaşmak değil, biraz da birlikte eğlenebilmek. Karşılarında belki de çok alışık olmadıkları bir İrfan Değirmenci görecekler. Aslında tüm samimiyetimle başıma gelenleri paylaşacağım ve izleyicileri dinleyeceğim. Seyirciye saygımdan dolayı birazcık dans etmeye ve şarkı söylemeye gayret ediyorum şovda. İnsanların içindeki gizli kalmış şarkıcıyı ortaya çıkarmaya çalışacağım. Tam bir kabare ve şehre yeni gelen kumpanya. Turne yaparak bir yıla yakın gezeriz herhalde. Ve çağrıldığımız her yere gitmeye çalışacağız. Bu yaz sıcağında gösteriyi sergilemeye İzmir, Karşıyaka'dan başlayacağız. Tiyatrocular şöyle dermiş "İzmir seyircisi tutarsa bir oyunu, o oyun bütün sezon iş yaparmış". Biz de bir deneyeceğiz. Annelerle sohbet edeceğiz. Annemin çok hoşuna gitti bu fikir ve afiş. Yalnız annem, "Fazla da uzun sürmesin bu macera" dedi ve kabul etti durumu.

Kaç saatlik bir gösteri?

İki saatlik bir gösteri. Yine yaptığım işi yapacağım. Evet yine çene yapacağım anlatacağım onlara. Ve birbirimize iyi geleceğiz seyirciyle. img_2733

Anadolu'da kapısını çalıp sofrasına misafir olamayacağım aile yok

Yıllarca bu sektörde çalıştınız. Emeğinizin karşılığını alabildiniz mi? Emeğimin karşılığını aldım mı? Evet ben 10 yıl muhabirlik yaptım, sokaklarda haber kovaladım, 10 yıl gece işe gittim sabah haberi yapmak için. 20 yıllık bir süreç bu. En sonunda geldiğimiz nokta umurumda değil. İsterlerse bütün televizyonlar kapılarını kapatmış olsunlar bana. Seyircinin kapısı sonuna kadar açık. Benim Anadolu'da kapısını çalıp sofrasına misafir olamayacağım aile yok. Bu da en büyük kazancım. Emeğimin karşılığını alma noktasında herkes kariyerini düşünüyor. Oysa ki dünyanın en güzel kariyerini yapsanız içerisinde yaşadığınız ülkenin insanları, komşunuz mutlu değilse huzursuzsa siz de mutlu olamazsınız bu çok önemli. Meslektaşlarıma hep bunu diyorum. "Ah kariyerini yaktın" diyenler oluyor varsın yansın o kariyer. Ben üretmeye devam ediyorum. Bir kitap yazmıştım bir yıl içerisinde. O kitapla kovulduğum günden itibaren hayatımı telif geliriyle idare ettirmeye çalışıyorum . Üretmeye devam ediyorum. Evet bu oyunu kafamda kurguladım "Anne Ben Artist Oldum"u. Üretiyorum üretmeden yaşayamaz ki insan.

Hayat devam ediyor ve benim anlatacaklarım söyleyeceklerim var

Peki sizin için diyorlar ki krizi fırsata çevirdi? Ne yapmamı bekliyorlardı acaba? Evde oturup hayata küsüp beni kovdular deyip ondan sonra hiç kimseyle temas kurmasa mıydım. Hayat devam ediyor ve benim anlatacaklarım söyleyeceklerim var. Sadece kendimle ilgili değil. Kaygılarım var ülkemle ilgili. Daha eğlenceli, daha mutlu bir ülke olsun istiyorum. Gençler istedikleri gibi şarkı söyleyip, dans edebilsinler, istedikleri gibi yaşayabilsinler. İş bulma kaygıları olmasın. Herkes gibi ben konuşmaya devam edeceğim. Üzgünüm, üzgünüm "Anne Ben Artist Oldum".

Sözcü bedel ödeyen bir gazete

Aklınıza gelir miydi başınıza böyle bir şey geleceği? Her yayına çıktığımız gün bir risk aslında. Canlı yayında tamamen doğaçlama yapıp gecenin hazırlığını seyirciye aktarıyor ve kendi yorumlarımızı katıyorduk. Yıllarca bu böyle oldu. Ama özellikle de 2013'ten, Gezi'den bu yana her ekrana çıktığım an risk oldu patronlar açısından. Ve nihayetinde bu şekilde tek işsiz kalan ben değilim gazeteciler arasında. Binlerce meslektaşım işsiz, onlarcası cezaevinde, yürekli olanlar bedel ödeyerek bu işi yapmaya gayret ediyorlar gazetecilik mesleğine. Bir kısmı da gazeteciymiş gibi yapıyor. Bana ters geliyor miş gibi yapmak. Ya gazetecisindir ya da değilsindir. Ben en iyi yaptığım işi yapmaya devam edeceğim. "Aktivistlik baki ama gazeteciliğe zorunlu bir mola verdim" diye yazdım twitter'da. Belki gazeteciliği profesyonel anlamda sürdüremeyeceğim ama memleketime ve dünyaya dair görüşlerimi insanlarla paylaşmama bir engel yok. Sözcü okurlarına saygım sonsuz. İyi ki var Sözcü gazetesi. Bedel ödeyen bir gazete. Bedel ödüyor çünkü doğruları yazıp anlatıyor... [caption id="attachment_1952075" align="aligncenter" width="800"]FOTO:SÖZCÜ/Mustafa Kızgınyürek FOTO:SÖZCÜ/Mustafa Kızgınyürek[/caption]

Depresyona girmek yerine daha fazla üretmeyi tercih ettim

İşsiz kalınca neler yaşadınız? En çok hangi konularda zorlandınız? Yıllarca işsiz olup atama bekleyen gençler var bu ülkede. 40 yaşında adamım, 20 yıl çalışma fırsatım oldu. Okuduğum üniversite ve aldığım derslerle mesleğimi ancak 20 yıl yapabildim. Gönül isterdi ki devam ettirebileyim. Belki gelecekte... Ama yine de şanslı hissediyorum kendimi çünkü depresyona girmek yerine daha fazla üretmeyi tercih ettim. Oturdum daha fazla yazdım, düşündüm, oturdum yazdım, okudum, takip ettim ve hayatta kalmaya çalıştım bu süre içerisinde. Hiç ayıp değil, çalışmanın hiçbir türlüsü ayıp değil. Hani diyorlar ya "Yahu bu da cahil özgüveni"; işte o gözle bakmamak lazım. İnsan çalışıyor, alın teriyle para kazanıyorsa benim gözümde en büyük kahramandır. Ama hak etmediği paraları kazanmak uğruna kendinden taviz veriyorsa, olmadığı biri gibi davranıyorsa ya da olmayacak insanlara olmayacak iltifatlar sıralıyorsa, o insanın gözümde hiçbir değeri yoktur. Fakat hayat devam ediyor. Ödenmesi gereken borçlar, idare ettirilmesi gereken bir hayat var. Ne yapacağız diye düşündük açıkçası. Çünkü biz tazminatsız işten kovulduk ve hâlâ iş mahkemesinde devam ediyor davamız. Bir birikim de olmayınca, insanın bir yerlerde çalışması gerekiyor. Koca bir yaz geçti idare ettik. Dostlar, eşimiz, dostumuz, ailemiz sağ olsun ama şimdi çalışma zamanı.

Peki, işsiz kaldığınızda ne söyledi anneniz?Sosyal medya hesabınızdan yaptığınız ve sonrasında işinizden çıkarılmanıza neden olan paylaşımlar sonrasında sizin verdiğiniz kararın hatalı olduğunu söyledi mi?

Seninle gurur duyuyoruz dedi. Doğru bildiğin yolda doğru yürümeye devam et. Her türlü arkandayız dedi. Söylediği buydu.

Yanlış hatırlamıyorsam ayrılıktan kısa süre sonra eviniz kurşunlandı. O saldırıda bir gelişme oldu mu? Bu durum sizi nasıl etkiledi?

Kurşunlanma olayından bir sonuç çıkmadı. Referandumdan iki gün sonraydı. Gündüz Ankara’daydım ve YSK itiraz dilekçemi vermiştim. Akşam da İstanbul’a geldim. Evde gürültüyle uyandık. 11. kata isabet etmiş kurşun. Ekipler geldiler ve inceleme yaptılar. Nisan, mayıs, haziran, temmuz ve neredeyse ağustosa gireceğiz; bunca ay geçti ve bir sonuç çıkmadı. Kurşun tesadüf etmiştir diye ümit ediyorum. Çok şükür, ne yaralandık ne bir şey...

Cesur insanlara şapka çıkartıyorum

Adalet yürüyüşüne katıldınız. Sizce bu yürüyüşün nasıl bir etkisi oldu? Referandumdan sonra insanlar ana muhalefet partisinden çok daha ciddi bir itiraz bekliyorlardı. Vatandaşlar olarak biz ancak gidip YSK’ya itiraz dilekçesi veriyorduk. İtirazlarımızı yüksek sesle dile getiriyorduk ve gönül kırıklarımız vardı ana muhalefet partisine. "Niye muhalefetin dozu bu kadar düşük kalıyor?" diyorduk bunca adaletsizlik varken. Sonra bir yaz günü, bir milletvekilinin tutuklanması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu "Yürüyeceğim" dedi. Ne yalan söyleyeyim, "Yürüsün bakalım, bir uzaktan bakalım" dedim pek çok kişi gibi. Yürüdü, yürümeye de devam etti. O yürümeye devam ettikçe, biz onu uzaktan izleyenlerin içi içini yiyordu. "Yalnız yürümeyecek, yürümemesi lazım" diyorduk. Birkaç gün tuttuk kendimizi ve "Artık başını derde sokmazsan iyi olur" diyenlerin tavsiyeleri eşliğinde bir gece kendimi, Ankara şehirlerarası otobüs terminalinde Kocaeli’ne bilet ararken buldum. Orada yakalayabildim yürüyüşü çünkü ben de adaletsizliğe uğradığımı düşünüyorum. Ben de bu ülkede adaletsizliğe uğradığını düşünen herkes gibi adalet diye haykırmak istiyorum. Sırf bu amaçla bir vatandaş olarak son dört günlük kısmına katıldım yürüyüşün. Bizim gibiler yürüdükçe büyüdük ve kalabalık arttı. Yürüdükçe birbirimize hiç benzemeyen ama aynı paydada adaletsizliğe uğradığını düşünen önce binlerce sonra da yüz binlerce insan olduğumuzu gördük ve yürüdük.  Yürüyüş bizi hepimizi değiştirdi, değiştirmiş olması da gerekiyordu. İşte bundan sonrası çok önemli. Bu noktada cesur insanlara şapka çıkarıyorum. Cesur, onurlu ve dik duran insanlara da çok büyük hayranlık duyuyorum. irfan-ic-2

Siyasetle nikah masasına oturmak istemiyorum

Siyasete girmeyi düşünür müsünüz? Hayatım boyunca siyasete hiç bulaşmadım."Keşke bulaşmasaydın" diyorlar ama hep siyaset gelip bize bulaştı. Kimsenin artık "Ben siyaset ile ilgilenmiyorum" deme lüksü kalmadı memlekette. Çünkü siyaset seninle, yaşam tarzınla ve varoluş biçiminle ilgileniyor. O halde biraz dön de sen de siyasetle ilgilen. İşte ben de tam bu noktadayım. Yani ben siyasete bulaşmadım o gelip bana bulaştı. Bundan sonra da ilişkimiz seviyeli bir şekilde ilerlesin istiyorum. Ama iş çok da ciddiye binmesin istiyorum. Siyasetle nikah masasına oturmak istemiyorum.

Bu ülke eğlencesini kaybetti

İnsanlar haberlere ulaşmak konusunda sosyal medyaya ne kadar güvenmeli? Sosyal medya üzerinden çok cesur yayımcılık yapan Ünsal Ünlü gibi, Medyascope programını yapan Ruşen Çakır gibi bu işi yeni mecralar üzerinden izleyicilerine ulaşarak yapan meslektaşlarım var. Onlarınki büyük cesaret. Şu an için böyle bir şeye hazır hissetmiyorum kendimi. Belki günün birinde bunu da yapabiliriz ve daha evvel denemişliğimiz de, televizyonda RTÜK tarafından yasaklanıp internet üzerinden yayın yapmışlığımız da var. Günün birinde bunu da tercih edebilirim ama nefes almaya ihtiyacım var. Benim de biraz eğlenceye ihtiyacım var ve eğer ben eğlenirsem seyircim de eğlenecek. Bu ülke eğlencesini kaybetti. Bu tespiti herkes yapıyor. Bu sorunu çözmek için de birilerinin elini taşın altına koyması gerek. Ben de gösterimle, seyircinin kaybettiği o eğlenceyi geri getirmeyi vadediyorum. Sahnede birlikte eğleneceğiz, tıpkı 80'li yıllardaki gazinolarda olduğu gibi. 'Gırgıriye' de olduğu gibi. Müjdat Gezen'li, Perran Kutman'lı, Adile Naşit’li Kemal Sunan’lı yıllarda olduğu gibi.   [caption id="attachment_1952037" align="alignnone" width="880"]img_3055 FOTO:SÖZCÜ/Mustafa Kızgınyürek - İrfan Değirmenci, Sözcü'den Edda Sönmez'in sorularını yanıtladı.[/caption]

Halkın gözünün içine bakarak yalan söyleyemem

İrfan Değirmenci'nin asla içinde bulunmayacağım dediği bir mekan ya da katılmayacağı bir proje var mı? Var tabii. Durum böyle olduğu için de kendi projemizi hayata geçiriyoruz. Yoksa emin olun ki "Ben atmadım; kuzenim attı o tweetleri" deseydim ya da "Çok özür dilerim" diye kıvırsaydım ve "Bizim yazdığımız metinleri olduğu gibi okumak üzere görev alır mısın?" gibi teklifleri kabul etseydim belki daha büyük paralarla oynardım. Ama içim asla rahat etmezdi çünkü bu halka bir gönül bağım ve borcum var. Hayatımın sonuna kadar da bu borcu ödeyeceğim beni sahiplenenlere. Onların gözünün içine bakarak yalan söyleyemem, gördüğümü görmedim ve duyduğumu duymadım diyemem.

Sokağa çıktığımda insanların yüzü gülsün istiyorum

Nasıl bir hayat istiyorsunuz gelecekte? Dediğim gibi isterseniz tek başınıza dünyanın parasını kazanın, sokağa çıktığınız anda insanların yüzü gülmüyorsa orada mutluluk mümkün değil. O yüzden sokağa çıktığımda insanların yüzü gülsün, insanlar birbirine saygı göstersinler, herkes birbirinin ayağına çelme takmaya çalışmasın, emeğe saygı gösterilsin istiyorum. Böyle olursa yaşadığımız ortamda ben de daha mutlu hissedeceğim kendimi. Türkiye'de yaşamaya devam etmek istiyorum çünkü başka gidebileceğimiz bir yer yok. Elbette vatanımıza sahip çıkacağız. Sayımız da bir hayli fazla. img_2731

Bugünün Türkiye'sinde çok ciddi anlamda riya, yalan var

Bugün Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz? Bugünün Türkiye'sinde çok ciddi anlamda riya, yalan, iş bitiricilik, maskeyle dolaşanlar, kafasını kuma gömenler, birbirinin ayağına çelme takmaya çalışanlar ve güce biat edenler var. Olup bitenleri başkaları adına utanarak izliyorum. İzlemekle yetinemiyoruz; zaman zaman "Müdahale edelim de bu gidişat değişsin" diyoruz. Çoğu zaman suçlu durumuna düşürülüyoruz. Ama suçlu değiliz. En büyük suçumuz bu ülkeyi sevmek galiba. Bugünün Türkiye'si biraz karamsar. Kitapla ilgili diyorlar ki,"Bir uyuyup uyanalım" demişsiniz. "Biraz karamsar mı kitap?" diye soruyor kitabı okuyanlar. Ne hissediyorsam onu yazdım. Gizlisi saklısı yok; herkesin gece yastığa başını koyduğundaki huzursuzluk hepimizde hakim. Sadece bunu üstümüzden atmaya çalışıyor ve tünelin ucunda ışık görmeye çalışıyoruz. FETÖ'ye övgü dolu tweetlerini silme gayreti göstermemiş isimler hala aynı ekranlarda   Peki, Sözcü’ye yapılan operasyon için ne düşünüyorsunuz? Cumhuriyet gazetesindeki meslektaşlarımıza destek vermek için Çağlayan Adliyesi'nde olanlar vardı. Daha evvel Sözcü gazetesine yapılanlar ortada. Bu gazeteler ve oralarda çalışan meslektaşlarım, herkes okyanus ötesindeki terör örgütü liderine hoca efendi diye hitap edip övgüler düzerken, tehlikeye dikkat çekmiş kurumlar ve insanlar. Şimdi parkeci, kebapçı dosyalarıyla, saçma sapan iddianamelerle insanlar özgürlüklerinden edilip hapishanelerde tutuluyorsa herkesin durup bir düşünmesi gerekiyor. Burada bir hilekarlık, ikiyüzlülük var. Daha çok yakın geçmişte attığı tweet'i silme gayretini göstermemiş isimler, FETÖ'ye övgü dolu tweetlerini silme gayreti göstermemiş isimler hâlâ aynı ekranlarda yazmaya çizmeye devam ederken dönüp Cumhuriyet gazetesini, Sözcü gazetesini suçlamak FETÖ'yle mücadeleyi bulandırıyor hatta sulandırıyor. Evet, ülkemiz çok ciddi bir darbe girişimini, milletin sağduyusuyla çok şükür ki atlattı. Ama o darbecilerle mücadele ederken de işin sulandırılmaması gerekiyor. [caption id="attachment_1952036" align="alignnone" width="880"]img_3036 FOTO:SÖZCÜ/Mustafa Kızgınyürek[/caption]

Elimde kalan son şey sosyal medya hesabım

Bir haberci olarak ülkenin geleceği adına nasıl bir tablo çizebilirsiniz? Dediğim gibi herhangi bir yerde profesyonel olarak habercilik yapamıyorum, elimde kalan son şey sosyal medya hesabım. Dolayısıyla bu sorunuzu sıradan bir vatandaş olarak yanıtlayayım. Babam bir fabrikada uzun yıllar çalıştı. SGK emeklisi. Annem için bir dükkan açmıştık tuhafiye dükkanı iki yıl onu işletti. Sonra olmadı ama BAĞKUR primlerini yatırdık. O da oradan emekli. Yani emekli anne baba... Onların Ankara’da doğup büyümüş çocuğu ve onların bütün imkanlarını zorlayarak Atatürk’ümüzün emri ile kurulmuş olan Marif Koleji'nde Türk Eğitim Derneği Ankara Koleji'nde okutulmuş bir çocuğuyum. Ailede bir tane gazeteci, medyada bir tane tanıdık, bir dayı yok. Tamamen kendi emeklerimle 20 yıl boyunca medyanın içinde var oldum. Onların da hep gururu oldum. Onlar benimle hep gurur duysun istiyorum. Onların benim sahneye çıkıp şarkıcı taklidi yapmama ya da insanları eğlendirmeme, gülmeme onlar da güler ve benimle gurur duyarlar. Ama ne zaman televizyona çıkıp ciddi adam kılığında takım elbiseyi üzerime geçirip insanlara yalan söylemeye başlarım, işte o zaman benimle gurur duymazlar. Bunun farkındayım. irfan-ic-3