Kendinizden başlayarak çevrenize ve hatta tüm dünyaya yaydığınız olumlu enerji ile yaşamdaki olumsuz döngüyü kırabileceğimizi belirten Enerji Teknikleri Uzmanı ve Nefes Koçu Reyhan Elmasri, önemli tavsiyelerde bulundu. Kalitatif pazar araştırmalarında tüketicilerin gözünde marka, konsept değerlerini derinlemesine anlamak için “kişileştirme” tekniğini kullanırız. X marka insan olsaydı nasıl biri olurdu? Duygusal analiz için yapılan soyut bir araştırma gibi görünse de sonuçlar kullanıcı profillerine göre çok uyumlu çıkar; “çok şık, pahalı giyinen ama ulaşılmaz” ya da “çok sade bir hayat süren, pasif, değişimden hoşlanmayan” gibi. Eckhart Tolle kitabında bunu insanlık tarihi bazında yapmış: “Eğer insanlık tarihi tek bir insanın geçmişi gibi klinik vaka olarak incelenebilseydi, teşhis muhtemelen şöyle olurdu: Kronik paranoid hayaller, patolojik cinayet eğilimi, aşırı şiddet eylemleri ve bilinçaltının kendini dışavurumunun bir ifadesi olarak belirlenen “düşmanlara” karşı inanılmaz bir zalimlik. En kısa tanımıyla, tehlikeli deli! Korku, açgözlülük ve güç hırsı sadece ülkeler, kabileler, dinler ve ideolojiler arasındaki savaşların ve şiddetin ardında yatan psikolojik motivasyon değildir; aynı zamanda kişisel ilişkilerde de sürekli çatışma nedenidir.” Pazar araştırma projelerimde çok severek kullandığım bu “kişileştirme” tekniğinin durumla çok uyumlu olmasından bu kez hiç mutlu değilim. Evet doğru ama; ne yazık ki doğru. Bu kronik paranoid hayaller peşinde, patolojik cinayet eğilimiyle yapılan inanılmaz zalimlikler farklı zaman ve coğrafyalarda boy göstererek varlığını sürdürüyor. Yüzlerce yıl önce yapılan savaşlar belki bizim şu anda hangi coğrafyada yaşıyor olmamızı etkiliyordur. Ancak ne kendi geçmişimizi ne de insanlık tarihimizi değiştirmek mümkün değil. Eckhart Tolle’un da yazdığı gibi kişiler arası çatışmalar da aynı nedenlere dayanıyor. O zaman insanlığın terapisine kendimizden başlayalım. Enerji bulaşıcıdır; siz ne kadar kendinizle barışık, karşınızdakiyle duygusal empati içinde olursanız çevrenize de barış sinyalleri yayarsınız. Kişisel travmalar, ekonomik sorunlar, ilişki sorunları, yoğun iş temposu, günlük yaşam telaşı içinde bunu gerçekleştirmek elbette ki kolay değildir. Değiştiremediğimiz olumsuz koşullardan ister istemez etkileniriz. Bazen temel ihtiyaçlarımızdan biri olan “güven” duygumuz zedelenir, bazen de en temel ihtiyacımız olan “sevgi” karşılanmaz. Herkes hayatının belli dönemlerinde yaşamından hatta kendisinden hoşnut olmadığı dönemlerden geçer. Yani umarım sadece geçer, geçemezse derin depresyon ya da daha ciddi rahatsızlıklara maruz kalır. Eğer kendinizi daha iyi tanımak, anlamak adına ciddi bir değişime gereksinim duyuyorsanız çok şanslısınız demektir. Aslında bu bir önleyici sağlık hareketidir. Ne olursa olsun bizim en temel güdümüz yaşamı devam ettirmek. Elinizden geldiği kadar bu çılgın psikopatolojik çarkın içine çekilmeden yaşamaya çalışın. Sonuç olarak dünyaya tek geliyor, tek gidiyoruz. Aslında her birimiz öncelikle bu “tek”ten sorumluyuz. Niyetiniz şu olsun: öncelikle kendim, sonra sevdiklerim ve sonra da diğer herkes için nasıl daha iyisini yapabilirim, nasıl yardımcı olabilirim? Olumsuz döngüyü kırmanın en güzel yolu budur. Dünyayı kurtarmak elinizde olmayabilir, siz kendinizden başlayın, hayata kendi değerlerinizi katın.